Dünya ekonomik, siyasi, askeri, sosyal ve kültürel başlıklar öncelikli olmak üzere neredeyse hemen her konuda, dünyanın etkin ama bir o kadar da yaramaz çocuğu durumundaki D. J. Trump’ın fantezileri etrafında döndürülmeye çalışılmaktadır. Doğru, haklı, uygun, gerekli olup olmadığı gibi şartların değerlendirilmesine, bunlarla soruların sorgulanmasına ve yanıtlanmasına dahi fırsat verilmemektedir. Dünya bizden sorulur, bizim dediğimiz her zaman doğrudur, bizim lafımızın üstüne laf söylenmez mantığından hareketle çıkılan yoldan, söyleyen başta olmak üzere hiç kimse için hayırlı sonuçlar getirmeyeceği ortadadır. İki kişi, iki aile, mahallelerde kapı önü oturmalarında ve kahve ortamlarında ancak söylenebilen bu tür konuşmalara pek sık rastlanırken ve fazla olumsuz tepki verilmezken, ülkeler arasında olduğunda ise durum oldukça karmaşık bir hal almaktadır. Üstelik kabadayılar gibi başka ülkelere emri vaki şekilde talimat verenler, tehdit edenler, aba altından sopa gösterenler ve tehdit edenler, dünyada gelişmiş ülkeler olarak adlandırılanlardan biri ise, hele hele bu ülke ABD ve başındaki de Trump olursa, bu dünyanın değil ekonomi, hiçbir alanda istikrara kavuşmasının mümkün olmayacağı açıkça ortadadır.
Konu belki basit görünebilir ama ABD başta olmak üzere, değişik birçok konuda başta Almanya olmak üzere İngiltere, Fransa gibi AB’nin önde gelen ülkeleri yanı sıra, gelişmiş ülkelerden olup ancak iktisadi hacim bakımından Avusturya gibi güdük kalmış ülkelerin Türkiye üzerinden açıklamaları hatırlandığında, artık şaşılmaması gerektiğini düşünüyorum. Afrika’yı, Orta Doğuyu ve geri kalmış ancak emtia bakımından zengin ülkeleri çeşitli entrikalarla yağmalayan ve katleden söz konusu gelişmiş batı ülkeleri olduğu kendileri de dahil herkes tarafından bilinmesine rağmen, dünyaya barış, kardeşlik ve huzur sloganları atan, yine aynı batılı ülkelerdir. Yine ülkemiz üzerinden örnekle ilerleyelim. Ülkemizde terör eylemlerini destekleyen, onlarla işbirliği yaptığı tespit edildiği için yaklaşık iki yıldan fazla süredir mahkemelerimizde tutuklu yargılanmasına devam edilen ve sağlık sorunları dikkate alınarak ev hapsinde (gözetim altında) tutulmasına karar verilen malum papaz ile ilgili Trump’ın tweetleri ve Mike Pompeo’nun konuşmaları ile ekonomik anlamda tehditlerini hepimiz takip etmekteyiz. Türkiye’de bağımsız mahkemelerde yargılanan, hakkında sabit birçok delil bulunmasına rağmen, “hemen serbest bırakın, hapisten çıkmasından memnun kaldık ama yetmez, salıverilmesi lazım, serbest bırakmazsanız F-35 projesini askıya alırız, ekonomik yaptırımları uygulamaya koyarız” türünden parmak sallamalarla, özelde Türkiye ama genelde de diğer ülkeler üzerinde etkili olacağını zanneden bir yönetim yapısıyla dünya, maalesef şu an karşı karşıya bulunmaktadır. Hukuki sürecin ve yargılamanın devam ettiği bir süreçte, telefon konuşmaları ve sanki hiçbir yokmuşçasına yapılan tek taraflı açıklamaların sürdürülmesi, en hafif tanımlamayla tam bir trajedidir. Olması gereken mahkeme sürecinin takibi ve gelişmelere uygun olmak kaydıyla, devlet disiplini, demokrasi geleneği ve hukuk devletine yakışan medeni açıklamalardır. Avrupa’nın da ABD’den farklı olduğunu düşünürsek, Türkiye olarak telafi edemeyeceğimiz en büyük hatamız olacaktır. Almanya’nın başta AB ülkelerinin (Avusturya, Belçika, Hollanda vb.) terör sevici politikalarını görmemek için kör olmak bile az gelir.
Sözün kısası dünyayı yöneten ülkelerin olaylara ve gelişmelere bakış açısı, yaklaşımı budur. Ekonomi, siyasi, sosyal, toplumsal, hukuksal, insan hakları ile demokrasi konularında, bu zihniyetin bağımsız ve objektif kararlar vereceğini beklemek safdilliktir. Papaz konusu özelinde ülkemizle ilgili olası her konuda, ABD ve AB’ye karşı masada elimizin güçlü olması ve ciddiye alınmamızın tek yolu, ancak iktisadi açıdan güçlü olmaktan geçmektedir, ayrıntılara takılıp kısa vadede geçici sonuç doğuracak pansuman ve popülist yaklaşımlardan medet ummak değil. Reçete budur, gerisi hikâyedir.
Soru: Merkez Bankası tam bağımsız ve özgür olabilir mi? Neden?
Sözün Gözü: Mevki, makam ve çıkar münafıkları her yerdeler ve çoğalıyorlar.