Baba ocağının yakınlarında bir bakkal vardı, çocukluk yıllarımızın “bakkal amcası”. Harçlık verince babam, ilk iş bakkala gitmek olurdu. Gazete kâğıdından külahta bir çay bardağı ay çekirdeği, üç tane gofret ederdi o paraya. Üstüne “al bakalım Paşam, bu da benden” deyip bakkal amcanın verdiği sorma şeker…
Geçenlerde bir vesile yolumuz düştü eski mekâna. Epey süre geçmiş üzerinden. Baktım bakkal dükkânı duruyor, hoş cam çerçeve değişmiş, tabela da değişmiş ama dükkânın adı aynı; Bizim Bakkal… Doğrusu hem şaşırdım hem de sevindim. Yanımızda iki dost daha var, dedim gelin bir selam verelim.
Tesadüf bizim bakkal amca da orada, tesadüf diyorum çünkü damadı devralmış dükkânı, bakkal amca her gün öğle namazı uğruyor ikindi namazını kılıp gidiyormuş. Beli bükülmüş, saçı sakalı bembeyaz ama baston filan yok elinde dinç görünüyor hâlâ.
Dükkâna girince “Hayırlı işler Hacı Abi” deyip selam verdik, bizi görünce şöyle bir baktı, hafif tebessüm içli bir hüzünle “Vay Paşam, sen misin ya hu” diyerek sevinçle selamımızı aldı, gözlüğünü çıkardı, her zaman ki ağır ve emin hareketleriyle kalkarak bizi kucakladı ve buyur etti. Damadı, olan bitene pek anlam veremedi belki ama ses de etmedi. Tezgâhın arkasında o küçük masası duruyor hâlâ, toplandık etrafında. Şöyle bir baktı bize ve Rabbim size baht açıklığı versin diye etti dua.
Selam kelam merhabadan sonra “öğle vakti durun hele” deyip dükkânın kapısından çıktı, tek bir el hareketi yaparak geriye döndü. Biz daha sohbete başlamadan önlüğü belinde bir usta taşıdığı bakır sinide çorbasıyla kebabıyla sofrayı kurdu önümüze. Lokantacı takıldı Hacı Abiye “ikindiden sonra bekliyorum kahveye” bize de afiyet olsun dedi ve gitti. Yemeğimizi yemeye başladık, aynı zamanda tatlı bir muhabbet de başladı. “Şimdi self servis çıkmış cancağızım, kimseyle konuşmadan yemeğini alıyorsun ve kendin yiyorsun ama bak bu muhabbeti bulamıyorsun” dedi Bakkal Amca. Hak vermemek elde değil. Damada dönüp dört çay söyle misafirlerime deyince damat karşıdaki çay ocağına “Usta 4 çay, biri açık” Diye seslendi. Zıpkın gibi bir delikanlı çay tepsisini çevire çevire koşarak geldi.
Muhabbetin ilerleyen bölümlerinde dükkâna girenlerle Hacı Abi kimi zaman şakalaşarak kimi zaman gelenlerin dertleriyle ilgilenerek bizi de sohbetinden eksik bırakmadı. Bir çocuğa gülümseyerek bu da benden deyip şeker uzattı. Bir an çocukluğum gelip giriverdi sanki kapıdan.
Bedesten kültüründen bahsetti iç geçirerek, eskiden dedi her çeşit esnafın bulunduğu çarşılar pasajlar olurdu, ikindi vakti oldu mu, namazlar kılınır sandalyesini alan çarşının serinliğine çıkar ve sohbete katılırdı, o çarşıda kim varsa herkes diğerinin durumunu bilir, hastası, sağı derdi sevinci varsa paylaşılırdı.
“Şimdilerde değişim diyorlar oğlum, tamam değişelim de insan aynı insan değil mi” diye sorup devam etti. Sabah namazı ile açılan işyerleri hayırlı siftahlar diyerek temizlenir, sabah çayları söylenir gelen müşterilere önce hal hatır sorulur tatlı pazarlıklar sonucu el sıkışılarak hayırlı işler dilekleriyle veda edilirdi. Komşuluk deyince şöyle bir durulur gerekirse darda kalana çarşı esnafı elinden gelen yardımı eder ama yardımı alan da durumu düzelir düzelmez üzerine düşeni yapardı.
Bakkal amcayla konuşup dertleştikçe neyin değişip neyin unutulduğunu iç çekerek hatırlamış olduk biz de. Durumu böyle görünce aklımıza meşrubat makineleri, yüzünüze bakma fırsatı bulamayan kasiyerler, kendi kendisine açılan kapılar, tartılmış hazır meyve poşetleri geldi. “Çok katlı alışveriş merkezlerinin o renkli ışıklı cafcaflı albenisi ne bırakacak geride” sorusu takıldı kaldı havada.
Bakkal amca en çok da şu isimlere kızar olmuş. “Oğlum diyor çarşıya çıkıyorum, tabelalarda yazılanları okuyamıyorum. Ecnebice isimler de nasıl türedi bilmem. Bakkal olmuş gross, bakma ben gelip gidiyorum diye duruyor bizim levha. Ölsem o gün değişecek burası da gross markete.” Böyle derken hem gülümsedi hem de bir sessizlik çöktü yüzüne.
Mahalle bakkalımızı, eski zanaatkâr esnafımızı, çarşı alış verişimizi kaybetmek selam vermeyi kaybetmek gibi bakkal amcaları kaybetmek gibi geldi hepimize, Hacı Abi durumu fark etti, bize birer çay daha söyledi içtik, Allah ziyade etsin dedik bal şeker olsun dedi, tokalaştık Hayırlı işler Hacı Abi dedik uğurlar ola dedi, uğurlar ola…