Malum hikaye; Birinin borcu vardır komşusuna. Sabaha ödemesi gerektir, döner durur yatağında. Hanımı sorar; Nedir bu üzüntün? Diye. Borcumu ödeyemeyeceğim komşuya. Hanım kalkar yataktan, çıkar balkona çağırır komşusunu… Komşu komşu, benim beyin borcu var ya sana, ‘ödeyemeyecek sabaha o borcu’ der ve geri döner yatağına; “Sen rahat uyu bey. Bırak o uyamasın biraz da…”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri tarihe geçecek mesabede; “Avrupa Birliği kararımızı bizde referanduma mı götürelim illa”
Evet şimdi biraz da onlar uyumasın…
Erdoğan farkı bu.
Gidilsin tabi; Avrupa Birliği onların olsun, biz bize yeteriz…
…
Bahçeli gitmemeli!
Çünkü biz ve bizden sonraki nesil için Devlet Bahçeli ‘Aileden Biri’ gibi… Sanki o hep varmış, hep oradaymış gibi… Aklımız başımıza geldiği günden bu yana onu görmediğimiz bir gün bile olmadı… Şimdi kimsenin ‘Biskevüt’ demeyeceğini bilmek hem üzüyor hem garip bir boşluk oluşturuyor insanda… Her şey bir tarafa sırf bu yüzden gitmemeli Bahçeli! Bir nişane olarak ‘Seçim Şarkısı’ da benden. Eğer besteletebilirse değil kurultaydan ilk seçimden bile ezici çoğunlukla birinci çıkar;
İktidara gelmek için yine hiçbir şey yapmadım bugün
Kurultay için kapımı çaldılar boş ver hiç bakmadım bugün
Ne televizyona çıktım ne miting yaptım derdi yasakladım bugün
Kaç yenilgi olmuş inanamazsın, hezimetlerimi hesapladım bugün
Dün geceyle tam, kaç yıl oldu bende hatırlamıyorum
Ben dünyanın en büyük ülkücüsü olabilirimmmm
Ben yüz sene bin sene Genel Başkan durabilirimmmm
Ben Meral’i, Sinan’ı, Koray’ı, Sait’i, Ümit’i bilmem ama
Balgat’ı iki gözüm kapalı bulabilirim…
…
MHP’nin başına Oktay Vural geçmeli… Böylece hangi parti iktidara gelirse gelsin Başbakan İzmir’den olur… Nede olsa ‘Hizmet hiçbir şeydir ideoloji her şeydir’ diyerek hizmetin en güzelini hak ediyorlar…
Ne İzmir, ne Antalya imiş öyle… Onlara harcanan para ile Türkiye’nin yarısı ihya olurdu… ‘Kalpleri ısındırma’ meselesi abartılıyor…
…
Turizmcilere destek için kesenin ağzı açıldı. Tabi ki haklılık payları var. Yüzbinlerce kişi ekmek yiyor. O kadar firmanın batmasını o kadar kişinin işsiz kalmasını göz önüne alamaz devlet. Can sıkıcı nokta şu; Turistin gırıla gittiği, odaların, sahillerin sezon boyunca hiç boş kalmadığı, Otelcinin, Turizmcinin paraya para değil, Dolar Euro dediği dönemde ‘Biz bu yıl çok kazandık, vergiyi biraz çok versek’ diye çıkmıyor hiçbiri… Az kazandıklarında niye biz destekliyoruz ki… En azından çok kazandıkları yıllardan bir kısmını zor zamanlara ayırsalardı… Benim için bu arkadaşın ödemesi çokmuş biraz destekleyelim bu yıl demiyor kimse…
Kapitalizm işte…
…
Yeryüzündeki karar vericiler müthiş bir savaş veriyor sosyal medyada. Savaş, Yaşar Nuri Öztürk’ü cennetin en üst seviyesine göndermek isteyenlerle, Cehennemin en alt tabakasına göndermek isteyenler arasında. Kazananı olmayacak elbet. Çünkü söz sahibinindir sadece artık. Cennetin, Cehennemin, bizim, onun sahibinin…
Hadi ‘Laik kesimi’ anlayabiliyorum. Bir şey bilselerdi zaten laik olmazlardı…
Ama Müslümanlar;
Bir gün Nasreddin Hoca’ya bir arkadaşı arkadan seslenmiş "aman hoca gördün mü biraz önce geçen helva kazanı ağzına kadar doluydu". Hoca istifini bozmadan "bana ne" demiş. Arkadaşı, "ama hoca helva kazanı sizin eve gidiyordu, buna ne dersin?" Hoca yine istifini bozmadan; "o zaman sana ne?"
‘Kendimizin sonunun ne olduğunu bilmeyen ahkam kesiyoruz başkaları hakkında… Hem de bizim olmayan ve sözümüzün de geçmeyeceği bir yer için… Gittiğinizde Yaşar Nuri oradaysa girmeyecek misiniz içeri? Cehennemde görseniz çok mu sevineceksiniz… Bırakın ölüleri nereye giderlerse gitsinler, yaşayan zalimler için korku salalım da zulüm dursun şu dünyada… Ölüleri cehennemle korkutmak işe yaramayacak. Belki o zaman kurtulur hem bu gemi hem de biz…
…
Ramazan bana yaramıyor…