Bağırsak Boğazı’na sahip çıkın!

Seyfullah Koyuncu
Türkiye'de bugüne kadar birçok tarihi eser yerle bir edildi, tahribe uğradı, taşınabilenleri yurtdışına kaçırıldı, para edenleri satıldı, para etmeyenleri tuzla buz edildi. Yakıldı, yıkıldı, yok edildi.
 
Kimisinin duvarlarına yazılar yazıldı, kimisini defineciler delik deşik etti, kimileri de bakımsızlıktan ve ilgisizlikten yıkılıp yok oldu.
 
O kadar çok tarihi esere ve değere sahibiz ki, her gün yeni bir tarihi güzellik keşfederken, yeni birini de yitirip gidiyoruz.
 
Eserlerimizin birçoğu Avrupa’nın ve ABD’nin müzelerini süslüyor, akın akın turist çekiyor. Son yıllarda başlayan çalışmalarla yurt dışındaki tarihi varlıklarımız yeniden ülkemize getirilmeye başlansa da hala binlerce değerimiz Avrupalıların ekmek kapısı olmaya devam ediyor.
 
Ne yazık ki tarih bilinci noktasında önemli bir noksanlık hala mevcut. Değerini bilmiyoruz…
 
Değerini bilmediğimiz son güzelliklerden biri de Konya-Beyşehir Yolu üzerinde bulunan Bağırsak Boğazı.
 
2014 yılından beridir bölgede devam eden çalışmalarda çok önemli sonuçlara ulaşıldı. Konuyla ilgili olarak teferruatlı bilgileri dünkü gazete manşetimizde de vermiştik.
 
Bölgede araştırma yapan değerli hocalarımız; Marmara Üniversitesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akif Ceylan, Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adnan Eskikurt ve Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Merkezi (SÜSAM) Müdürü Prof. Dr. Mehmet Ali Hacıgökmen’le yaptığımız haberin gayesi de bölgede ortaya çıkması muhtemel tahribatın önüne geçmekti.
 
Miryokefalon Savaşı'nın gerçekleştiği Bağırsak Boğazı’nda Konya Çimento Fabrikası’na maden ruhsatı verilmesi üzerine bir kamuoyu oluşturmak istedik.
 
Çünkü; Kökeni Demir Çağı’na kadar dayanan kaleye çok yakın bir alanda olan ve Miryokefalon Savaşı’nın yapıldığı meydana rastgelen ruhsat sahası, Selçuklu ve Konya tarihinin göz göre göre yok olmasına sebep olacak.
 
O sebeple kamuoyu adına Konya tarihi açısından çok önemli kanıtları barındırması muhtemel olan bu bölgede ruhsatın iptal edilmesini ve bölgenin tamamen sit alanı ilan edilmesini istiyoruz.
 
Bu meseleyle ilgili olarak hem Konya Valiliği, hem Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın hem de Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın gerekli düzeltmeyi yapması gerektiğine inanıyoruz.
 
Konya’da maden açılacak bir sürü saha dururken böyle bir alanı heba etmek doğru bir yaklaşım değil.
 
Tarihi eserlerimize değer vermiyorsak en azından canlılara değer verelim. Çünkü o bölge birbirinden değerli çok sayıda canlı için de doğal yaşam alanı olarak tespit edilmiş durumda.
 
Selçuk Üniversitesi Turizm Fakültesinde görevli Doç. Dr. Mustafa Arslan’ın tespitleri öyle söylüyor. Mustafa Arslan hoca da, Prof. Dr. Ali Boran hoca başkanlığında başlayan “Ortaçağ'dan Günümüze Konya” başlıklı yüzey araştırmasında katılımcı bir ekip üyesi idi. Verdiği bilgiye göre; Bağırsak Boğazı’nda, mısır akbabası, kara leylek, puhu, atmaca, doğan ve kerkenez gibi kuşlar ürüyor.
Tarihe saygı duymuyorsak en azından canlılara saygı duyalım.
 
SUSAM EKİN SUSAMAYIN
 
Konya genelinde alternatif tarım ürünlerinin ekimini teşvik ederek ürün yelpazesini çoğaltmayı hedefleyen Konya Büyükşehir Belediyesi’nin, Meram Belediyesi, Akören Belediyesi ve Tarım İl Müdürlüğü ortaklığıyla Meram ve Akören’deki üreticilere dağıttığı yerli ve milli susam tohumlarının ilk hasadı geçtiğimiz günlerde gerçekleştirildi.
 
Bunun yanında Çöğenler Yem öncülüğünde de Konya’da susam tarımının gelişmesi adına bazı çalışmalar yürütülüyor.
 
Nihayetinde, Konya’da 25 ton dolaylarında olan susam hasadı bugün 250 ton civarlarına yükselmiş.
 
Dün gazetemizi ziyaret eden Petrol Ürünleri İşverenleri Sendikası Başkanı Ahmet Çöğen’in Konya’daki susam tarımı hakkında verdiği bilgiler dikkatimi çekti.
 
Bu konuda onlar da çok önemli bir çalışma yürütüyorlar.
 
Konya susam tarımı için uygun bir şehir. Su ihtiyacı da olmayan bir ürün. Tarımsal sulamada sıkıntı çektiğimiz bu günlerde belki de imdadımıza susam yetişecek. O yüzden susamla ilgili olarak Konya Tarım İl Müdürlüğü’nün de önümüzdeki yıllar için daha büyük bir çalışma başlatması güzel olur gibi.
 
Susam hem çok verimli hem de getirisi yüksek bir ürün. Türkiye’nin yıllık susam ithalatı 500 milyon dolar dolaylarında. Elimizi çabuk tutup, bu alanda da yerlileşmemiz gerekiyor.