Kıymetli okurlar, yerel gündemi biraz ihmal ettiğimin farkındayım ama ülke gündemini meşgul eden bu kadar konu varken başka bir şey yazmak içimden gelmedi.
Son yazımda, Türkiye-Körfez ilişkilerinden bahsetmiştim. Birleşik Arap Emirlikleri’nin Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed el Nahyan’ın, Türkiye'ye resmi ziyarette bulunmasına değinmiştim. Türkiye-Körfez ilişkilerinin mutlaka yeniden onarılması gerektiğini de vurgulamıştım.
Nihayet bu konuda önemli bir adım atıldı. Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında ilişkiler çok hızlı bir şekilde yeniden onarıldı.
Bunun ilk adımı olarak da Türkiye Cumhuriyeti ve Birleşik Arap Emirlikleri arasında yatırım anlaşması imzalandı. İki ülke arasında; Altyapı, Finansal hizmetler, Enerji, Gıda, Petrokimya, Sağlık, Tarım, Teknoloji ve Ulaşım ana başlıklarında protokol yapıldı.
BAE’nin Türkiye’ye ilk etapta yapacağı yatırımın miktarı ise 10 milyar dolar olarak açıklandı.
Bu gelişme, ülkemizin ekonomik durumunu da göz önünde tuttuğumuz zaman hayati önem taşıyordu. Bu nedenle açıkçası anlaşmadan dolayı ben memnun kaldım.
Fakat bazı çevreler bu anlaşmayı nedense hazmedemedi!
Daha düne kadar, Türkiye’nin kendi çıkarlarını korumasını görmezden gelip, “bir tane dostumuz yok, herkesle düşmansız, dış güjler dış güjler” diye aklınca dalga geçip ahkam kesenler, bugün BAE ile yapılan anlaşmaları küçümsedi, çamur atmaya başladı.
Düne kadar Türkiye'de yatırım yapan Katar'a düşman, düşmanlık yapan BAE'ne dost olanlar, bugün bir anda BAE'ye de düşman oluverdiler.
Ya da akılları başlarına yeni geldi!
Tabi ki bu kadar masumane değil…
Onlar, Türkiye‘nin düşmanlarına kıymet veriyor, dostluk kurmasını hazmedemiyorlar.
Dertleri bu aslında.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin vukuatları, güvenilirliği değil dertleri.
Ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve hükümete yakın medyanın BAE prensine geçmişte kullandığı dil ve suçlamalar da değil.
BAE’nin 15 Temmuz’da FETÖ’yü finanse etmiş olması da zerre kadar umurlarında değil.
Tek dertleri BAE’nin Türkiye’ye yatırım yapma kararı.
Olur ya, ekonomide olumlu bir şeyler ortaya çıkarsa büyük hayalleri ellerinde patlar. Hele bir de Körfez’deki diğer ülkelerden bu yatırımların devamı da gelirse; gitti bütün hengame çöpe.
Sevgili okurlar, lafı eğip bükmeye gerek yok; bunun adı basbaya hazımsızlık…
Katar sermayesi; Amerika, Fransa, İngiltere, İspanya, Hollanda, Rusya, İsviçre, Çin, Brezilya ve Yunanistan'a gittiğinde güzel. Türkiye'ye geldiğinde ise kötü…
BAE sermayesi Amerika, Fransa, İngiltere, İspanya, Hollanda, Rusya, İsviçre, Çin, Brezilya ve Yunanistan'a gittiğinde güzel. Türkiye'ye geldiğinde ise kötü…
Anlayacağınız dert başka.
Son zamanlarda sosyal medyada inanılmaz bir mahalle baskısı var. Bunu, bu meselede de bir kez daha tecrübe ettik!
Olumlu bir şey söylerseniz, hele bir de Cumhurbaşkanını savunursanız vay halinize.
Hemen üşüşüp had bildirmeye çalışıyorlar. Bir tek kendi dediklerini doğru sanıyorlar. Siyaseti, dış politikayı, dünyayı sadece onlar biliyor. Sadece onlar akıllı ya!
Sevgili okurlar, hepimiz biliyoruz bunu aslında; ülkelerin dostları değil çıkarları olur. Dün BAE’ye had bildirmemiz gerekiyordu bildirdik, bugün ise başka şeyler söylememiz gerekiyordu ve gerekeni yaptık.
Dış politikada dengelerin bu kadar hızlı değiştiğini görmemek için kör olmak lazım. Hele ki siyaset ve ticareti birbirine asla karıştırmamamız gerekiyor.
15 Temmuz’un arkasında BAE’nin olduğunu ifade etmek, ticaret yapmaya engel değil. Tıpkı 15 Temmuz’un arkasında ABD’nin, Fransa’nın ya da Almanya’nın olduğunu bilmemize rağmen onlarla ticaretimizin devam ettiği gibi.
Anlaşmaya çamur atanların yaklaşımıyla, biz bu ülkelerle de ticareti keselim o zaman…
Bu yanlış!
Efendim, Türkiye el açmış da Arapları resmi törenle kapıda karşılamış da dilenmiş de bilmem ne…
Yok öyle bir şey.
O zaman benim bakış açıma göre de Zayed Türkiye’ye tıpış tıpış geldi yatırım yaptı…
Sevgili okurlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın asgari müşterekte buluşma prensibine ben destek veriyorum.
Dün manşetimizde bahsettiğimiz üretim ekonomisi modeli tam da bu işte. BAE fiziki yatırım yapıyor. Kurulan model tam da bu.
Yapılan protokollerde BAE’ye repo, bono ya da bir kurumun satıldığı yazmıyor. Fiziki yatırımlardan bahsediliyor.
BAE'nin bu adımı, Türkiye'nin ekonomide uygulamaya başladığı yeni reformlarla milletin emeğini ve parasını faiz lobilerine yedirmek yerine, dışardan gelen yatırımla üretimi artırma amacının başarıya ulaşma yolunda olduğunu gösteriyor. Hem de bu kadar kısa bir sürede…
Unutmadan şunu da not etmemiz lazım.
Küresel enerji fiyatlarının artış nedeni doğrudan Paris İklim Anlaşması kaynaklı. Başta BM olmak üzere pek çok mekanizma, fosil yakıtların tedavülden kalkması içim elinden geleni yapıyor. Enerji fiyatlarıyla oynayarak tüketimi azaltmaya çalışıyor. Pandemiden sonra kurulan dünya düzeninde en önemli başlık olan Paris İklim Anlaşması ile birlikte petrol zengini ülkeler de maruz kalacakları büyük darbeye şimdiden hazırlanıyor.
Bu sebeple Arap coğrafyası petrole dayalı geleceklerinin olmadığını Paris İklim Anlaşmasıyla çok net anlamış durumda. Eğer fiziki yatırımlara kısa sürede geçemezlerse, onlar için durum vahim. BAE, Katar, Suudi Arabistan gibi ülkelerin son günlerde başlattığı kalkınma modeli büyük oranda bu durumla da ilişkili. Zayed’in Türkiye ziyaretini bu bağlamda yorumluyorum.
Bu sebeple Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın, aralık ayının ilk haftasında Katar'ı ziyaret ederek Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile Doha'da görüşme gerçekleştirmesini de önemsiyorum.