Biz her ne kadar kafamızı kuma gömüp görmek istemesek de ya da "tavşana bak" türü hokkabazlıklarla, illüzyonize ediliyor olsak dahi özellikle Türkiye toplumu üzerinde bir takım projeler adım adım uygulanmaya devam etmektedir. Toplumu inanç olarak bozma konusunda istedikleri ivmeyi yakalayamayan küresel gücün içimizdeki piyonları veya aklını siyonizme kiraya vermiş olan toplum mühendisleri, B-C değil, Ğ planına geçmiş durumdalar.
Aile, kadın ve erkeğin nikah bağıyla oluşturmuş olduğu, anne baba ve çocuklardan oluşan toplumun çekirdeğini oluşturan yapıdır. Aile, toplumun temelidir. Nasıl ki maddenin en küçük yapı taşı atomsa, toplumun atomu da çekirdek ailedir. Ancak aile olgusunu yıpratmak için gay- lezbiyen vb... ilişkilerinde aile olarak tanımlanması, yasalaştırılması, özendirilmesi sapkın bir haz merkezcilikten daha ziyade bilinçli bir sosyo-psikolojik bir savaştır.
Atom yapısındaki proton, nötron ve hücre çekirdeği ne ise, ailede de anne baba ve çocuk odur. Atom parçalandığı zaman nasıl ki bir felaket(atom bombası) ortaya çıkıyorsa, aile parçalandığı zaman daha büyük bir toplumsal felaket ortaya çıkmaktadır. Ancak ailenin parçalanmasında ortaya çıkan sesi ve ölümcül dalgaları maalesef kimse görmek ve duymak istememektedir. Atom bombası, kontrolsüz çekirdek tepkimesi yoluyla patlamanın sağlandığı bir bomba modelidir. Çekirdek tepkimesi zincirleme ve çok hızlı gerçekleştiğinden, ortaya devasa boyutta bir enerji açığa çıkar ve bu patlama ile beraberinde şok dalgası ortaya yayılır. Ailede tıpkı atomun yapısında olduğu gibi anne ve babayı, nötron ve proton olarak görüp çocuğu da atom çekirdeği gibi kabul edersek atom çekirdeği kontrolsüz kaldığı zaman, ortaya kontrolsüz çekirdek tepkimesi çıkacaktır. Dolayısıyla toplumda ahlaki yozlaşma ve bozulma çok daha yıkıcı, yıpratıcı, devamında getirdiği şok dalgalarıyla çok daha tamir edilemez felaket bir hâl alacaktır.
Geleneksel toplumlarda operasyon yapmak isteyen Siyonist Lobiler, kadının feminizmin malzemesi haline getirilerek yüceltilmesi ve erkeğin yani "Baba" rolünün sürekli canavar, cani, zalim, şiddet yanlısı gibi gösterilmesi ortaya kaotik bir toplum yapısını çıkarmaya başlamıştır. Boşanma oranlarının evlenme oranlarını yakaladığı, hatta geçtiği bir toplumda baba kontrolünden, otoritesinden uzak yetişen çocuklar ciddi toplumsal problemlere neden olmaktadır. Yapılan araştırmalarda genç intiharlarının, evsizlerin, evden kaçmış çocukların, davranış bozukluğundan dolayı psikiyatrlara müracaat eden(yeşil ve kırmızı reçeteli ilaç kullanan) çocukların, tecavüz ve şiddet suçlusu çocukların, liseyi terk eden çocukların, cezaevindeki genç suçluların, devlet korumasına altına alınan çocukların, uyuşturucu bağımlılarının, terörize olan çocukların, sokaklarda kalan kız çocuklarının, tecavüze, şiddete uğrayan kızların, çocuk yaşta hamile kalan kızların, intihar eden genç kızların, davranış bozukluğu görülen ve psikiyatrlara müracaat eden(yeşil ve kırmızı reçeteli ilaç kullanan) kız çocuklarının yüzde olarak ezici çoğunluğunun babasız evlerde(boşanmış veya baba tarafından terkedilmiş aileler) yetişen çocuklardan oluştuğunu ifade ediyorlar.
Baba aile için koruyucu, himaye edici, kollayıcı bir mefhumken; babasızlığı özendirerek babayı aile ve toplum içerisinde işlevsiz hale getiren feminist anlayış, toplumdaki problemlere zemin hazırlamaktadır. Aile içi anlaşmazlıklarda, "kadının beyanı" ile babayı evden uzaklaştırıp aileyi savunmasız, korumasız, himayesiz kılmak bir anlamda sosyolojik bir bombanın pimini çekmekle eşdeğerdir. Yapılan akademik araştırmalarda, baba ile ilişkisi iyi olan çocuklarda okul başarısı yüksektir. Baba geleneksel toplumlarda disiplini sağlayan, geleceği planlayan, dış dünya ile etkileşimde bulunan bir birey olarak rol modeldir. Baba, çocukların kişilik gelişimi için çok büyük önem taşımaktadır. Erkek çocuk baba ile özdeşim kurarak ileride nasıl bir erkek olacağına ilişkin modelleme yapar. Babanın yokluğu ya da yok sayılması, evden uzaklaştırma vb. cezalarla cezalandırılması, çocuğun kişilik yapısını, ruh sağlığını etkiler ve davranış bozukluğuna sebep olabilir. Türkiye gibi dönüştürülmek ve neticede bölüşülerek yok edilmek istenen ülkelerde yapılan bir takım dizi ve filmlerde baba figürü, mafya babası, zalim baba, sürekli içip içip eve gelip şiddet uygulayan, sorumsuzca yaşayan bir birey ya da bazı dizilerde kendi ailesine ve çocuklarına sınırsızca para veren bir bankamatik düzeyine indirgenmesi veya aile dışındaki birtakım gayrimeşru ilişkilerle özdeşleştirilerek anlatımı, babaların nasıl, hangi gözle değerlendirilmesi gerektiği noktasında bilinçaltına negatif bir yükleme yapmaktadır. Şefkat ve merhamet timsali, fedakar, hamiyetperver, ailesi için mücadele eden ilim ve irfan sahibi baba modellemesi yoktur. Babaların bu algı yönetimi karşısında çaresiz kalması ya da çocukların ve annenin zihin altında şüpheli şahıs pozisyonuna düşürülmesi, hem çocuklar, hem de anne üzerinde uzun vadede derin ve yıpratıcı bir etkiye sebep olmaktadır.
Babanın -hayatta olduğu halde- olmaması, aileden uzaklaştırılması ya da babanın pasifize edilerek etkisiz eleman konumuna getirilmesi, çocuklarda psikolojik açıdan "yetim kalmışlık" ve "babasız büyüme" halini ortaya çıkarmaktadır. Günümüz toplumunda en büyük tehlike, aile kurumunun gözden düşürülmeye çalışılmasıdır. Nikahsız birlikteliklerin yüceltilmesi ya da erkeğe ihtiyaç duymadan çocuk sahibi olunabileceği gibi bir takım düşüncelerin toplumun vitrinine aktirist, sanatçı vb. diye sunulan bir takım kadınlar aracılığıyla reklamlarının yapılması, toplum üzerinde oynanan "babasız toplum" projesinin farklı bir ayağı olarak değerlendirilmelidir.
Özelde herkesimin şikayet ettiği, ancak dillendirdiği zaman toplumsal itibar lincine maruz kalmaktan kortuğu için dillendiremediği en ciddi problemlerden birincisi, sorumsuz, ahlaki zaafları olan, hedonist, egoist, kimlik ve aidiyet problemleri olan nesillerin yetişmesindeki en büyük zihniyet problemi, çocuk bakımıyla çocuk eğitiminin aynı şey zannedilmesidir. Ki boşanma ile neticelenen evliliklerde bile çocukların anneye verilmesi, babaya sadece haftada bir iki saatliğine gösterilmesi durumu, "çocuk bakımıyla-çocuk eğitimini" aynı zannetmekten kaynaklanmaktadır. Anne çocuğun bakımıyla sorumlu iken, baba çocuğun eğitimi ile sorumlu olması gerekir ya da ortak sorumluluğa sahip olmaları gerekir. Çocuk eğitimi dediğimiz de, sadece diploma sahibi olması değil, onun bir birey olarak topluma kazandırılması ve ahlaki olgunluk açısından yetiştirilmesini anlamamız gerekiyor. Avrupa Birliği'ne entegre olabilme adına kabul edilmiş bir takım hukuki düzenlemeler ve Türk toplumunu mahkum eden yasalar (İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun) babayı, ailenin dışına itmekte, babayı pasifize etmekte, aile disiplini ve sorumluluğu adına babaların elini kolunu bağlayıp, atomdaki nötron ve çekirdeğe sınırsız bir hareket kabiliyeti temin etmektedir. Nasıl ki atom bombasında, zincirleme çekirdek tepkimesini, nötron kaynağından çıkan nötronlar başlatıp daha sonra çekirdek kontrolsüz bir biçimde bu tepkimeye devam edip, patlama gerçekleşiyorsa; "kadının beyanı esastır" gibi suistimale çok açık bir kanuni düzenleme ile zincirleme çekirdek tepkisini başlatacak olan kritik hacme, kritik eşiğe ulaşmış durumdayız. Kadının beyanı ile başlatmış olduğu, devamında erkeğin evden uzaklaştırılması ve neticesinde ailenin dağılması, çocukların baba otoritesinden yoksun kalmasıyla devam eden süreç toplumsal bir patlamaya doğru hızla yol aldığımızı göstermektedir.
Ancak, sesi fazla çıkanın haklı sayıldığı bir dönemde feminist propagandalar ve algı yönetimleri bu gerçeğin görülmesine mani olmakta ve üzerini kapatmaktadır. Şayet feminist propagandaların ve algı yönetiminin bombardımanından biraz başımızı kaldırıp hakikati görmek istiyorsak; Nisa Sûresi 34. Ayeti Kerime de dile getirilen: " Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da "gayb"ı korurlar..." ilahi hitabını, erkeklerin kadınların yöneticisi ve koruyucusu olması kaidesini toplumumuzda yeniden inşa etmek durumundayız. Aksi halde bomba patladığı zaman inşa edecek bir toplumda kalmayacaktır. Abalıya vurmak serbest...!