Azerbaycan’ın Göz Bebeği Şuşa

Senan Kazımoğlu

Azerbaycan’ın, Karabağ’ı işgalden kurtarma harekatı, Bir ayı aşkın süredir devam ediyor. Eğer Karabağ harekatını yakından takip ediyorsanız, mutlaka Şuşa şehrinin ismini duymuş olmanız gerek. Azerbaycanlılar için bu şehrin çok büyük önemi vardır. Eğer Karabağ Azerbaycan’ın gözüyse Şuşa’da o gözün bebeğidir.

Tarihe baktığımız zaman Şuşa’nın tarihi Karabağ Hanlığıyla bağlıdır. Nadir Şahın ölümünden sonra Azerbaycan’da Hanlıklar dönemi başlamış, her eyalet kendi bağımsızlığını ilan etmişti. Bu eyaletlerinde biri de başında Penahali Hanın bulunduğu Karabağ Hanlığıydı.

 Karabağ Hanlığı kurulduğu zaman Penahali Han, Ağdam şehri yakınlığında Şahbulak’ı kendisine başkent yapıp, burada Şahbulak kalesini yaptırdı. Fakat, burası coğrafi ve stratejik bakımından burası pek güvenli değildi. Bunun üzerine Penahali Han, dağların tepesinde, sarp kayalıklara çevrili Şuşa kalesini inşa ettirdi. Bu sebepten Şuşa’ya bir zamanlar Penahabadad da diyorlarmış.

Penahali Han zamanında Şuşa’nın ünü tüm çevre illere, hatta diğer devletlere de ulaşmaya başladı. Buraya her yerden tüccarlar, ilim adamlar ve farklı meslek gruplarından insanlar gelmeye başladı. Penahali Handan sonra yönetime gelen oğlu İbrahimhalil Han zamanında da Şuşa gelişimini devam ettirdi.

Şuşa, sadece güzelliği ve gelişmişliğiyle değil, aynı zamanda coğrafi konum itibariyle de dikkat çekmektedir. Daha Karabağ Hanlığı zamanında bile Şuşa’ya birçok saldırı olmuş ama şehri ele geçirememişlerdi. Ele geçirenler de şehirde fazla tutunamamışlardı.

Ancak Rusya’nın, Kafkasya’daki önü alınamaz ilerleyişi sonucunda, Karabağ Hanlığıyla Rusya arasında 1805 yılında “Kürekçay” anlaşması yapıldı. Böylece, Karabağ Hanlığı, Rusya vassalığını kabul etmiş oldu. Ancak bundan sonra Ruslar, Şuşa’ya girebildiler.

Rus işgalinden sonra Ermenilerin Karabağ’a göç ettirilmesi Şuşa’yı da etkiledi. Fakat, bu göçe Dağlık Karabağ şehirleri arasında en çok direnen yine Şuşa oldu. Şuşa’nın Ermeniler tarafından işgal edildiği 1992 yılında bile nüfusunun %98-i Azerbaycan Türklerinden oluşuyordu.

Şuşa, yüzölçümü olarak 5.5 bin kilometrekareden oluşan küçük bir şehirdir. İşgalden önceki nüfusu 15.000 binin üstündedir. Ancak, Şuşa’nın işgalinden sonraki nüfusu 2015 verilerine göre 4.000 civarında ve tamamı ermenidir.

Peki, işgalden önce 15 bin nüfusu olan küçük bir şehir, Azerbaycan Türkleri için neden bu kadar değerli? Bu sorunun cevabı vatan toprağı olması, doğal güzellikleri, olağanüstü turizm potansiyeli veya stratejik coğrafi konuma sahip olmasını söyleyebilirsiniz. Evet, bunların hepsi doğru ancak, Şuşa’nın daha başka bir manevi değeri var ki, Azerbaycan Türkleri için en önemli sebeplerden birisi odur. Şuşa şehri, kurulduğundan bu yana, Azerbaycan’a aydın yetiştiren bir okul gibidir. İşgal edildiğinde 15 bin nüfusluk bu şehir, 300 yıla yakın bir süredir her dalda tek başına Azerbaycan aydınlarının %30’nu yetiştirdi desek, beklide az söylemiş oluruz. Siyaset, düşünce, sanat, edebiyat, bilim uzmanı ve başka alanlarda Azerbaycan tarihine yön veren büyük insanların çoğu, bu şehirden çıktı. Hatta, sadece Azerbaycan ile de kalmayıp, Türkiye’de siyaset, düşünce ve hukuk alanında önemli yere sahip Ahmet Bey Ağaoğlu ve onun kızı, Türkiye’nin ilk kadın avukatı olan Süreyya Ağaoğlu da Şuşalıdır. Bu sebepten, Şuşa’dan olanlar Azerbaycan’da asil soy olarak bilinir.

Şuşa, Ermeniler için de çok önemli stratejik noktada bulunmaktadır. Şuşa alınırsa, sözde Karabağ Cumhuriyetinin Başkenti sayılan Hankendi de alınmış demektir. Çünkü Şuşa, Hankendi’ni tepeden çıplak gözle bile rahat gören konumdadır.

Biz Azerbaycan Türkleri olarak, çok yakında başta Şuşa olmakla Karabağ’ımızdaki tüm şehirlerimizi geri döneceğimize gönülden inanıyoruz. Karabağ bizimdir! Karabağ Azerbaycandır!