Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkiler, Mısır'ın modern tarihinin ilk sivil ve özgürce seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin, 2013 yılında General Abdülfettah el-Sisi tarafından askeri darbeyle devrilmesinin ardından önemli ölçüde kötüleşti. Türkiye'nin darbe karşıtı tutumu ve Müslüman Kardeşler yanlısı dış politikası, Sisi liderliğindeki yeni rejimin meşruiyetini tanımayı reddetmesini ve her iki ülkenin büyükelçilerini geri çağırarak, diplomatik bağların koparılması sürecini getirdi.
2013 yılından Eylül 2020'ye kadar ilişkiler daha da kötüye gitti. Sonrasında iyileştirme ve yeni bir sayfa açma arayışıyla bakanlık düzeyinde, Mayıs ve Eylül 2021'e kadar istikşafi görüşmeler yapıldı. Son birkaç yılda maslahatgüzar düzeyinde seyreden diplomatik ilişkiler, Kasım 2022'de Katar Emirinin, Doha'daki FIFA Dünya Kupası'nın açılışı sırasındaki resepsiyonda iki lideri bir araya getirmesiyle önemli bir dönüm noktasına evrildi. Mart 2023'de ise dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kahire'ye kısa bir ziyarette bulundu ve Mısırlı mevkidaşı Semih Şukri ile görüştü. Giderek hız kazanan yakınlaşma süreci, Temmuz 2023'te iki ülke arasındaki diplomatik misyonların karşılıklı büyükelçilik düzeyine yükseltilmesi kararının uygulamaya konulması ile daha da ivme kazandı. 14 Şubat'ta ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 11 yıl aradan sonra ilk kez Mısır'ı ziyaret etmesi, Ankara-Kahire hattındaki müzakere sürecini yepyeni bir boyuta taşıdı.
Yakınlaşmaya giden yol
Mısır, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nın en önemli üye ülkelerinden biridir. Sahip olduğu El Ezher Üniversitesi dahi dini, siyasi, tarihi ve sosyal nitelikleriyle tüm Arap ülkelerinin referans aldığı en önemli kurumdur. Kültürel olarak sinema ve dizileriyle, doktor, öğretmen ve mühendislik gibi farklı meslek dallarında nitelikli insanlarıyla Mısır, bütün Arap ülkelerinde hem fiziki olarak vardır, hem de siyasi olarak oldukça etkilidir.
Diğer yandan güçlü bir ülke olan Mısır, aynı zamanda derin ekonomik sorunlarla da mücadele ediyor. Kötü ekonomik gidişatın oluşturduğu kasvetli süreci ortadan kaldırmak ve ülke genelindeki sosyal patlamaları önlemek için yapısal bir takım tedbirleri almak zorunda bulunuyor. Körfez ülkelerinden gelecek olan yatırımlara bağımlılığının yanı sıra Suudi Arabistan gibi eski mali destekçileriyle yaşadığı bazı sürtüşmeler, Doğu Akdeniz'de bir güç merkezi olan Türkiye ile ekonomik, mali ve ticari etkileşimlerini mümkün olduğu kadar artırmak için yeni bir dostluk sürecine girmesini zaruri kılıyor.
İki ülke arasındaki anlaşmazlık konuları
Türkiye ile Mısır, Libya'nın batısı ve doğusunda bulunan iki askeri ana güç olarak rakip gruplara destek veriyor. Mısır, doğuda Tobruk merkezli General Halife Hafter'e bağlı Libya Ulusal Ordusu'na destek verirken Türkiye, Trablus'ta Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni destekliyor. Ancak iki ülkenin normalleşme sürecine girmesi, Libya'daki görüş ayrılıklarının giderilmesine, barış ve sükunetin tesisine katkılar sağlayabilir?
Bir başka anlaşmazlık konusu ise Mısır hükümetinin, Türkiye'de ikamet eden Müslüman Kardeşler üyelerine ve destekçilerine karşı sıkı önlemler alınmasını ve Mısır devletine karşı şiddet eylemleri gerçekleştirmekle suçlananların iade edilmesini talep etmesi durumudur.
Türkiye açısından anlaşmazlık mevzusu ise, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail ve Mısır'ın da dahil olduğu, bölgesel rakiplerini bir araya getiren Doğu Akdeniz Gaz Forumu'ndan, Doğu Akdeniz'de en uzun kıyı şeridine sahip olan tek ülke olarak ötelenmesi ve dışlanması durumudur. Türkiye, kurulan bu platformun hukuki olmadığını deklare ediyor ve Mavi Vatan konsepti ile bölgedeki askeri varlığını artırarak, hak arama kararlılığını gösteriyor.
Dolayısıyla Türkiye'nin, Libya ile deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşması imzaladığı gibi, Mısır'la da benzeri anlaşmaya varması ve çoklu ortaklığı içeren bölgesel işbirliklerine katılması, Akdeniz'de güç dengelerini değiştirebileceği gibi, Türkiye-Mısır ilişkilerinin geliştirilmesi ve stratejik işbirliğine gidilebilmesi için de önemli fırsatları içinde barındırıyor. Tabi Mısır'ın Türkiye'den farklı olarak ikili anlaşmalarda gözetmesi gereken farklı dengeleri de vardır.
İki ülke müttefik olarak neleri başarabilir?
Ortadoğu coğrafyasında güçlü müttefiklere sahip olunmadan güçlü kalabilmek veya olayları kontrol edebilmek oldukça zordur. Dolayısıyla sünni, jeopolitik ve jeostratejik iki bölgesel güç arasındaki yakınlaşma, bir yanda Türkiye, diğer yanda Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki ilişkilerin normalleştiği, bölge çapındaki uzlaşma sürecine de katkılar sağlar.
Hiç şüphesiz Doğu Akdeniz'in en büyük iki askeri gücü arasında yenilenen bir ilişkinin istikrarlı hale gelmesi bölgedeki dinamiklerin değişmesine, başta Libya ve Sudan olmak üzere Suriye ve Filistin sorunlarının çözümlerine olumlu katkılar sağlayabilir.
Filistin'de ortaya çıkan insanlık dramı da ortak hareket etmeyi gerektirmektedir. Mısır'ın Gazze'ye sınırı olan tek ülke olduğu, Arap-İsrail çatışmasındaki tarihi rolü ve İsrail'in, Gazzelileri, Mısır'ın Sina Yarımadası'na gönderme projesinin olduğu ve ironik bir şekilde İsrail'den, yürütülen soykırımın durdurulmasını istemek yerine bazı egemen güçlerin Mısır'dan, yüzbinlerce Filistinliyi kabul etmek üzere sınırlarını açması yönünde telkinde bulunmaları ve baskı yapmaları karar almada çoklu iradenin önemini ortaya koymaktadır. Zira bugüne kadar hiçbir ülke, İsrail'e karşı tek başına önleyici ve engelleyici bir tedbir alamamış, eylem planı geliştirememiştir.
Zamanın ruhu Türkiye ile Mısır'ın işbirliğinden yana
Bu işbirliği Türkiye'nin; hem ABD, Rusya ve Çin ile olan ilişkilerine yansıyacak, hem de Ortadoğu ve Afrika'daki nüfuz alanını genişletecektir. Türkiye ile yeni bir sayfa açmış olan Mısır'da Arap dünyasındaki konumunu güçlendirerek, Körfezden likidite akışını daha rahat sağlayabilecektir. Sadece bölgesel bir hatta değil daha geniş bir çerçevede değerlendirildiğinde ABD'nin bölgede nüfuz alanı daralacaktır.
Bu denklemde önemli yer tutan hususlardan birisi de Mısır'ın silah kaynaklarını çeşitlendirme konusunda istekli oluşu ve İsraille olan sınır bölgesini kontrol etmede etkili olacağını düşündüğü insansız hava araçlarını, Türkiye'den tedarik etme arzusudur. Türkiye'nin, Mısır'a savunma sanayi ekipmanı ve teknolojisi sağlaması, ilişkileri geliştirmeye, müttefikliği pekiştirmeye yardımcı olacaktır. Sonuç olarak ilişkilerin normalleşmesi için diplomatik ve siyasi bir takım zorluklar bulunuyorsa da sürecin ilerletilmesi her iki ülkenin çıkarınadır.