Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, insanın zihin yapısı aynı kaldığı sürece benzer hatalar tekrarlanır durur. Bazı şeylerin farkına ancak iş işten geçtikten sonra varılıyor. Bu durum 2023 senesinde ülkemizde aynı şekilde devam ediyor. 60’lar, 70’ler de yaşanılan provokasyonların benzeri günümüzde de yaşanıyor. Fark etmemekte ısrar ediyoruz.
Sosyal medya da paylaşılan video, fotoğraf bir an da ülke gündemini belirleyebiliyor. Sazan gibi atlayanlar sayesinde mesele içinden çıkılmaz bir hâle getiriliyor. Birbirimizi yemenin janjanlı adı kutuplaşma oldu. Kutuplaşıp duruyoruz. Önce 18 yaşında bir genç camide içki ile fotoğraf çekip aklı sıra insanlarla dalga geçti. Kendince emniyet teşkilatını küçümsedi, kısa zamanda paketlendi. Kutsal değerlere hakaret etmenin elbette bir cezası olmalıydı. Tutuklanmasını toplumun büyük bir kesimi doğru buldu. Toplumdan kastımız elbette sosyal medya. Ülkemizde uzun zamandır yargı kararları sosyal medyanın nabzına göre belirleniyor. Bu durumu da kabulleneli çok oldu…
Hemen ardından 17 yaşındaki bir genç Atatürk’ün fotoğrafıyla iğrenç bir harekette bulundu. Tutuklanması tartışıldı, ergenliğine verenler, hayatı kararacak diyenler oldu. Bu hayatta yapılan iyi ya da kötü her şeyin bir karşılığı vardır. 17 yaşındaki biri yaptığı hareketin sonucunun nereye varacağını bilmek zorundadır. Sorgusunda fotoğraftaki kişinin Atatürk olduğunu bilmediğini söylediği yazılıp çizildi. Gerçekten böyle bir ifade verdiyse tutuklanmayı sonuna kadar hak etmiş demektir. Mesele Atatürk’ten bağımsızdır, bir genç her hangi bir fotoğrafa o şekilde hareket yaparken utanmalı. Video çekildiği belli, ailem, arkadaşlarım bu hareketimi görürlerse ne der düşüncesi bile yoldan çıkmamak için yeterlidir. Bir de imam-hatip lisesini temsil eden biri sırf milyonlarca insanı zan altında bıraktığı için tutuklanmayı sonuna kadar hak etmiştir.
Şimdi yaşanılan bu iki olaya tesadüf mü diyeceğiz? Biri 17, diğeri 18 yaşındaki iki gencin bir anlık ergenlik hareketi deyip geçecek miyiz? Toplumun iki farklı kesimi için değeri belli olan şeylere kısa zamanda saldırılması elbette tesadüf değil. Arkasındaki oyunun bir an önce çözülmesi lazım. Yaşanılan ikinci olay, Disney’in Atatürk filmini yayından kaldırmasının unutulmasını sağladı. Disney’e sesini çıkaramayan sözde “Atatürkçü” sanat, sepet tayfanın mensupları 17 yaşındaki bir genç sayesinde ne kadar Atatürkçü olduklarını yeniden haykırabildiler(!) Ne diyelim bu zırvaları yiyenler düşünsün.
Ben size önümüzdeki günlerde olacakları söyleyeyim. Bu iki olay da iki genç erkek kullanıldı. Yakın zamanda benzer yaşlar da iki genç kız piyasaya sürülür. Bir marjinal şekilde açık, içkiyle arası iyi sözde modern olur. Diğeri de mutlaka başörtülü, laiklikle, Atatürk ile arası bozuk imam-hatipli veya ilahiyat öğrencisi olur. Neye ne kadar hakaret ederler orası prodüksiyonun büyüklüğüne bakar. Bir süre de bu iki genç kız üzerinden birbirimizi yeriz, pardon kutuplaşırız. Önceden gazetelerle, dedikoduyla toplum birbirine düşürülürdü. Şimdi sosyal medya sayesinde bu işte kolaylaştı. Toplum da sazan ve salak bol nasıl olsa. Yukarı da bahsettiğimiz iki genci kendince savunmaya kalkanlar bile olmuştu. Emniyetin yerinde olsam bu savunmaya çalışanları da bir araştırırım. Onların da farklı bağlantıları olabilir. Çünkü yaptıkları aklı başında adamın yapacağı şey değil.
Ben kâhin falan değilim. Ortadaki basit oyunu gören çok. Lakin sazan gibi atlayan, görenden daha çok olduğu için oyunu kuranlar gizemle falan uğraşmayıp dümdüz hareket ediyor. İşin sonu ülkemizi karıştırmak, enerjimizi farklı bir alana çekip kafalarına göre at koşturmak. Bu tarz saçmalıklarla yıllarımızı kaybettik. Aynı tuzağa bir daha düşmeyelim. Emniyet, geçenler de provokatör sosyal medya hesaplarına yönelik bir operasyon yaptı. Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü diye ciyaklayanlara bakmadan bunun d devamı getirilmeli. Yapanın yaptığı yanına kâr kalmamalı. Bu tarz oyunlarda piyon olanlar da bedel ödemeli ki aklından geçirenler bir kez daha düşünsün.
Hâlâ 50, 60 seneki taktiklere kanılması insanın moralini bozuyor. Teknoloji sayesinde zarf değişse de içindeki mektupta değişen bir şey yok. Uyanık olmalıyız demekten de yorulduk. Devlet kararlı olup, hangi kesimden, kaç yaşında olursa olsun bu tarz şaklabanlıklara karşı en ağır tedbiri alarak gereken cezayı kesmeli. Yoksa sonra durduk yere yol olur. Olan yolun nerede biteceği de belli olmaz.