AYM BAŞKANI KILIÇ’IN KONUŞMASI ÜZERİNE YAPILAN TARTIŞMALAR VE TARTIŞMA KÜLTÜRÜMÜZ
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, Anayasa Mahkemesi’nin 52. Kuruluş yılı töreninde yaptığı konuşma Türkiye’nin yeni gündemini oluşturdu. Konuşmanın tamamı yaklaşık 30 sayfalık bir metinden oluşmakla birlikte özellikle basın tarafından belli bölümlerin vurgulanması sebebiyle gündemde sadece bu kısımlar tartışıldı. Haşim Kılıç’ın ne dediğinden önce ülkemizdeki tartışma kültürünün halen kavga etme üzerine kurulu olduğunu görmek insanı üzüyor.
“Tartışma” kelimesi TDK’ya göre birkaç anlama geliyor. İlk manası, “Birbirine karşı düşünceleri karşılıklı savunma”, ki ülkemizde yapılanın bu olmadığı aşikar. İkinci anlamı ise “karşılık ağır sözler söyleyerek yapılan çekişme, atışma, ağız dalaşı, münakaşa vb.” maalesef ülkemizde tartışma denince ikinci anlamı anlıyor ve buna uygun bir davranış sergiliyoruz.
Andre Gide, Gerçeğin rengi gridir, der. Lakin ülkemizde her şey siyah/beyaz denkleminde algılanıyor ve tartışma da bu sebeple ikinci anlamında yapılıyor. Hayata siyah beyaz olarak bakmak insanı yanıltır, gelişmeyi köreltir. Öncelikle ülkenin başta aydın kesiminin ve devlet ricalinin bu bakış açısından kurtulması aciliyet ve önem arz etmektedir.
Tartışma kültürümüzdeki bu eksiklik ve yanlışlığa dikkat çektikten sonra yapılan tartışmalar hakkında biz de acizane bir şeyler söyleyelim. Öncelikle ülkede AYM Başkanı ile Hükümet/Başbakan arasında böyle bir üslupta kamuoyu önünde bir tartışma yaşanması en hafif ifadesi ile şık değil. Ülkenin idaresinde yetki ve sorumluluk sahibi kişilerin söz ve davranışlarında daha nezaketli ve dikkatli olmalarını beklemek vatandaş olarak hepimizin hakkı. Kurum ve siyasilerin medya üzerinden, gazete manşetleri ile birbirlerine rahatsızlıklarını iletmeleri bunu da ağır ifadelerle yapmaları ülkenin normalleşmesi ve kutuplaşmadan uzaklaşmasını zorlaştırmaktadır.
Medyada yapılan yorumlara bakıldığında herkesin yukarıda ifade ettiğimiz üzere olaya siyah/beyaz denkleminde yaklaştığı görülmektedir. Hükümete kendini yakın hissedenler Haşim Kılıç’ı siyasi söylemde bulunmakla, nezaketsizlikle, vesayetçi Yargı sistemi özlemiyle, kendisini müesses bürokratik nizama kabul ettirme gayretinde olduğuyla ve benzeri iddialara ve ağır bir dille eleştirmekte. Buna karşın hükümete ve AK Partiye karşı ve/veya uzak olanlar ise yapılan konuşmanın bir hukuk manifestosu olduğu, hükümete hem de Haşim Kılıç gibi dünya görüşü bakımından yakın birinden çok sert eleştiriler geldiğinden hareketle hükümete karşı eleştirilerindeki haklılığın ispatlandığı şeklinde ifadelerde bulunmakta.
Gazete köşe yazarlarını ve medyada boy gösteren siyasiler ve akademisyenleri dinlediğimizde aynı olay hakkında tam tamına zıt yorumlar görmekteyiz. Bunun en önemli sebebi ise Türkiye’nin temel rejim probleminin halledilememiş olmasıdır. Bu ülke kim tarafından ve nasıl yönetilecektir? Ülkenin idaresinde temel kriterler nelerdir? Ülkenin demokrasi ile yönetilmesini gerçekten istiyor muyuz? Hukuk Devleti ilkesinden ne anlıyoruz. Hukuk sadece bizi koruduğu zaman mı gereklidir. Ülkenin yönetiminde referansımız ve önceliğimiz nedir; Batılılaşmak? Demokrasi? İslam? Kalkınma? Sosyal Adalet? Güvenlik? Özgürlük? Bunların cevabında anlaşılmadığı sürece Türkiye’de kavga da tartışma da bitmeyecektir. Kısaca asıl soru ülkede egemen kimdir, bu egemenliğini nasıl kullanacaktır. Herkesin kendince haklı olduğu ve diğer tarafa karşı siyah beyaz ikileminde olayları görmesinin en temel sebebi budur. Türkiye öncelikle bunu aşmalıdır. Türkiye egemenin kim olduğunu ve nasıl yöneteceğini belirledikten sonra bu tip tartışmaların azalacağı kanaatindeyim.
Anayasa Mahkemesi nedir, neye yarar, Türkiye’de niye kurulduğu ve Anayasa Mahkemesi başkanı Haşim Kılıç’ın söyledikleri üzerine haftaya geniş kapsamlı bir değerlendirmede bulunacağım.