Ayçiçek yağı, sadece ayçiçek yağı mıdır?

Mehmet Toker
Kitle, bir araya geliş özellikleri bakımından kalabalık içerisindeki kamufle hissinin verdiği güven ile duygusallığın, bilinçdışının, şuuraltının bireylerin bilinçli varoluşlarını ortadan kaldırması ve insanları ele geçirerek ortak hareket ettirmesiyle oluşan kalabalıklardır. Kitle, anonim bir birlikteliktir. Kısa süreli amaçlar ve duygular ya da şuuraltındaki hazlar ve korkular, kitleyi tetikleyen bir araya getiren unsurlardır.
 
Kitle, sınıf veya cemaat olmaktan öte, neredeyse fiziksel bir kütle gibi hareket eden bir olgudur. Tarihin, modern zamanların ve çağdaş dünyanın kritik eşiklerinde kitlelerin ne yaptığı, nasıl yöneldiği, nereye aktığı çok etkili ve belirleyici olmuştur. Onların tek tek bireyler, gruplar, kolektif aktörler değil de devasa, tek ve bütün bir kütle gibi süren hareketleri rejimleri, sistemleri değiştirmiş; tarihsel dönemleri kapatıp açmıştır. Kitle, yeri geldiğinde sınıfın da, diğer sosyal aidiyetlerin, konumların da ötesinde bir faktör olmuştur.
 
Kitleler propagandaya ve manipülasyona açık yığınlar olması sebebiyle, kalabalığın vermiş olduğu özgüvenle yıkıcı bir güce dönüşebilir. Bu durumda kitleler sürü psikolojisi ile hareket etmeye başlar. Sürü psikolojisi ile hareket eden bireylerde, akıl süzgecinden geçirilmiş mantıklı davranış, hatta en azından "kişisel karar" denen durum ortadan kalkar. Fısıltı gazeteciliği ve provakatif sloganlar doğru bilginin yerini alır. İnsanlar doğruyla değil şuurdışının zorlamasıyla ya da şuuraltındaki önceki tecrübelerin de fısıltıları onaylaması ile tamamen hedef odaklı bir harekete dönüşür. Mantığı, muhakemesi yoktur. Bazen bir söylem, bir haber ya da varsayım üzerine inşa edilmiş bir fısıltı, kitleyi hareket ettirmeye yeter.
 
Günümüzde kitle iletişim araçlarının, sosyal medyanın, toplumsal algılar üzerindeki etkisi de kullanılarak; basit, sıradan, ucuz bir yalan ile kitleler çok çabuk yönlendirilip provake edilebiliyor. Gerçekler ortaya çıkıp, işin hakikati anlaşıldığında ise ya doğrular inandırıcılığını kaybetmiş oluyor ya da provokatörler amacına ulaşmış, kitle dağılmış oluyor. Dağılan kitlenin içerisindeki bireyler, yaptıklarının akıl dışı bir davranış olduğunun geçte olsa farkına varıyorlar ama zaten çoktan atı alan üsküdarı geçiyor.
 
Enflasyon, zam, yokluk vb. kavramlar, enflasyonun bedellerini ödeyen toplumlarda çok daha hızlı ve "panik kitleleri" diye tanımlayabileceğimiz kütlesel hareketlere dönüşebiliyor. Bir zam haberi, fısıltı olarak bile ortaya atıldığında daha önce bazı ürünlerin zamlandığı tecrübesi bilinçaltında olan bireyler, fısıltı gazeteciliği ile kendisine ulaşan bu bilginin doğruluğunu veya yanlışlığını araştırıp, muhakeme etmeden kitleler halinde o ürünü elde etmek için harekete geçiyorlar. Bu talep patlaması, ürünü piyasaya arz edenlerin krizden fırsat çıkarma stratejisi ile birleşerek o ürünün fiyatına zam yapmasına sebep oluyor. Bu yeni zam kitledeki bilinçdışılığı ve paniği besliyor. Panik psikolojisi ürüne karşı şuursuz bir harekâta evriliyor. Bu durum, tekrar fiyatlara yansıyor ve zam olarak kitleye dönüyor. Aslında kitle, sürü psikolojisinin etkisi ile kendi enflasyonu kendisi ortaya çıkarmış oluyor. Bu kısır döngü, kitlelerin sömürülmesinin ve provake edilmesinin bir toplumsal görünümü haline geliyor.
 
Kitlelerin tahrik edilmeye yatkınlığı, manipülatörlerin ve provokatörlerin iştahını kabartıyor. Dolayısıyla manipülasyonlar ile beslenenler ya da manipülatif krizlerden fırsatçılık yapanlar bu yöntemi sık sık kullanıyor. Son bir buçuk yıldır, Türk toplumunun kitlesel tepkileri manipülatörler tarafından test ediliyor. Bu test, ayçiçek yağı örneklemi üzerinden gerçekleştiriliyor. Yağ stoklarının azaldığı ya da yağa zam geleceği fısıltısı, kitlelerin psikolojik bir savunma mekanizması olarak marketlerden yağları alıp evlerine stoklama düşüncesine dönüşüyor. Talep arttığı, hatta patladığı için fiyatlar artıyor. Fiyatların arttığını gören kitle daha da artacağını düşünerek daha da saldırgan hâle gelip stoklama veya satınalma işini daha da abartılı hale getiriyor. Bu örneklemde hem provokatörler/manipülatörler para kazanırken, hem de kitlenin enflasyon/fiyatlar karşısında provoke edilebilme hızını, sıklığını ve büyüklüğünü test etmiş oluyorlar. Provokatörler/manipülatörler(tröst veya karteller -zincir marketler- de denebilir) kazan kazan stratejisi izlerken, kitle ekonomik açıdan, psikolojik açıdan ve güven duygusu açısından kaybediyor. İktidara/devlete karşı ciddi kırılganlıklar yaşıyor.
 
Kitlenin içinde neredeyse tamamen bilinçdışı tarafından idare edilen bireyler, eylemlerini akıldan ziyade kalabalığın ortak davranışının yönlendirmesi/sürüklemesi ve duygusallığın nüfuzu altında yapıyor. Eylemler her ne kadar toplumsal ortak bir tepki gibi gözükse de; bireyleri akıl ve muhakeme gücü değil tahrikler yönlendirdiği için bütün dıştan gelen manipülatif fısıltıların, tesirlerin oyuncağı haline geliyor. Ardı arkası kesilmeyen söylemlerin eylemcisi bir figürana dönüşüyor.
 
Kitleleri kobay gibi kullanarak, ayçiçek yağı üzerinden provoke eden manipülatörlere önlem alınması elzem hale gelmiştir. Etiket fiyatları üzerinden -zincir marketler kullanılarak- kitleleri tahrik edip yönlendirenler, kitlelerin yönünü iktidara, idareye, toplumun huzur ve refahına, toplumun güvenliğine çevirdiği zaman; kaos, çatışma ve şuursuz kalabalıkların yıkıcı bir güce dönüşmesine de şahit olabiliriz. Bu çok tehlikeli bir toplum mühendisliği denemesidir. İktidarı ele geçirmek için her yolu mübah görmektir.
 
Muhakeme gücünü kaybeden, bilinçdışının egemen olduğu kitlede bireyler akıllarını bir kenara koyarlar. Duygusal ve ruhsal durumları vahşi bir yıkıcı güce tebdil eder. Kitle ve iktidar arasında nasıl tamamlayıcı ve birbirine bağlı bir ilişki varsa, kitlelerin güvenini kazanan ve kitlelerin onayladığı bireyler veya organizasyonlar iktidar oluyorsa aynı şekilde mefhumu muhalifinden kalabalıklar çağı olarak adlandırılan modern dönemde kitlenin yıkıcı gücünü hesaba almayanlarda iktidarı kaybederler.
 
Ayıplanması, kınanması, önlem alınması, bastırılması gereken taraf kitle değil, kitleleri manipüle eden provokatörler olmalıdır. Kitleleri manipüle edenlerle caydırıcı bir mücadele yapılmalıdır. Narh koyma, gabn-i fahiş yapanları ticaretten men etme şeklinde ta'zir cezası ile cezalandırma gibi yöntemler uygulanmalıdır. Zalime merhamet, mazluma zulümdür. Kitlelerin yıkıcı gücü hesaba alınmazsa neticede kaybeden topyekûn devlet ve millet olacaktır.