“Ayasofya Camii İstanbul’un Fethinden 1934 yılına kadar Camii olarak kullanılmış 1930’lu yıllarda önce restorasyon amaçlı kapatılıp ardından 24 Kasım1934 yılında ise maarif vekâleti kararı ile; Sultan Ahmet Camii’nin yakın olması, yeterli cemaatin sağlanamaması ve bu haseple tahrip olunma korkusu gibi bazı sebeplerden dolayı müzeye çevrilme kararı alınarak ibadete kapatılmıştır.
Danıştay 10. Dairesinin; “Ayasofya 2. Mehmet (Fatih Sultan Mehmet)’in resmî belgeli Vakfiyesi olması gereğiyle Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesine iadesi ve tekrar camii olarak açılmasına karar vererek 86 yıl sonra 24 Temmuz 2020 Cuma günü Diyanet İşleri Başkanı Ali ERBAŞ tarafından kılıçla hutbe okunarak tekrar ibadete açılmış ve büyük bir yankı uyandırmıştır. “(Kılıç ile hutbeye çıkmak, Osmanlı Devletin de fethedilen yerin en büyük mabedin de ezan okutulup namaz kıldırmak oranın kılıç hakkı olduğunu ifade etmektedir. Zira Fatih Sultan Mehmet fetih sonrası ilk Cuma namazını kılıçla bizatihi kendisi kıldırmıştır.)” Bu karar bütün İslam aleminin sevinçle karşıladığı bir olay oldu çünkü herkesin bildiği 2. Mehmet’in günümüzde Vakıflar Genel Müdürlüğü 575 sayılı defterinde yer alan vakfiyesinde, Ayasofya’nın, Camii olması, buranın dini eğitim ve ibadethane olarak kullanılmasını ve dahi ilelebet de böyle kalmasını vakfetmiştir. Ola ki ileride camiden başka bir amaç için kullanılırsa “Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerlerine olsun. Ebediyyen Cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebediyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra değiştirirse, vebali ve günahı bunu değiştirenlerin üzerine olsun.” (Hiç şüphe yok ki, Allah her şeyi işitir ve her şeyi bilir.)” (Bakara Suresi, 2/181) diyerek bedduası dahi mevcuttur.
Peki bütün İslam aleminin sevinçle karşıladığı bu güzel hadise neden son zamanlarda birtakım entrikalar ile gündeme geldi? Ünlü sanat tarihçisi Taha UĞURLUEL hocamızın ve geçenlerde ise Ünlü Tarihçi Ahmet ŞİMŞİRLİGİL hocamızın dahi gündeme getirdiği,17 Ocak’ta Ayasofya Camii’nin üst katının galerilerin yabancılara 25 Euro karşılığında açıldığı Türk vatandaşlarının ise para karşılığı dahi alınmadığı tepkilere yol açmış bu tepkilere ise ancak 5 gün sonra 25 Ocak’ta 25 Euro karşılığında Türk vatandaşlarının da alınması kararı alındı. Bu İslam Tarihi açısından da Tarih açısında da bakıldığı zaman çok yanlış bulduğum bir hadise olmuştur. “Ayasofya camii ilk açıldığında dahi herkes Ayasofya derken ben Tepkimi; Ne Ayasofya’sı Ayasofya Camii diyeceksiniz Fatih Sultan süs olsun diye mi dikti o minareleri” Diyerek göstermiş biri olarak şunu merak ediyorum Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, Danıştay 10. Dairesi’nin kararı ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlanmış ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hizmetine sunulmuş olmasına rağmen böyle büyük bir ibadethaneyi nasıl olurda Turistik amaçlı üst kat galerilerini yabancılara açıp Türklerin kutsal yerlerini Türklere yasaklıyor gelen tepkiler üzerine para karşılığı üstelik Türk Lirası olarak değil 25 Euro olarak girişlerine izin veriliyor, oda 5 gün sessiz kalındıktan sonra. Girişlerde Türk Lirası değil de Euro kullanılması Türklerin girme olasılığını 100 kişide belki 1 kişi olmasına, buda üst katlarda en çok yabancıların yani Yahudi ve Hristiyanların daha çok olmasına yol açacaktır. Ve burada tarih bir kez daha tekerrür ederek şunu gösterecek ki;” ilk başta bakın Ayasofya’nın üst katı bize ait oldu yakında alt katını da tekrar alacağız” mesajları verilecektir. Çünkü bu tehlikeli olay ve algılar üst kat galerilerinin, Türkler saten yok burası tamamen biz Yahudi ve Hristiyanlara tahsis edildi algısına çok geçmeden de altı sizin üstü bizim sözlerini ayyuka çıkacaktır. Bu durumda tekrar Avrupalıların Ayasofya’yı sahiplenmesine yol açmaya başlayacak ziyaretçiler zamanla burada nasılsa Türkler yok diyerek ayinlere bile başlayabilecekti. Hatta Osmanlı Devleti zamanında da Üst katlar ibadet için kullanılmıyordu sözlerini zırvalamaya şimdide başlanıldı bile. (Halbuki böyle bir şey söz konusu değildir.)
Diyanet İşleri başkanlığının bu olaya sessiz kalmasında ki amacı hala anlamamakta Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’dan bu konuya bir an önce el atması, bu tehlikeli duruma bir an önce dur demesini istiyoruz. Üstelik geçen günkü gezimizde Rehberlerin dahi üst kata ses çıkar amaçlı alınmadığını hatta, oralarda ki sesli anlatımda Osmanlı Devleti’nin Ayasofya üzerindeki etkisi hakkında tek bir kelam edilmediği hep Yahudi ya da Hristiyanlığın Ayasofya üzerindeki tarihi etkisinden bahsedildiğini dahi bizzat işittim. Osmanlı Devleti’nin yani İslami şiarların Ayasofya üzerindeki etkisine dahi tahammül edemeyenlere biz “Dinler Arası iletişim” başlığı altında nice haklar verdik.
Peki Yahudiler ne yapıyor? Uzun uzun anlatmaya dahi hacet yok Mescidi Aksa için yani onlarca kutsal olan mabet için çoluk çocuk demeden Müslümanlara yapılanları herkes çok iyi biliyor. Bırakın Müslümanların Mescidi Aksaya girmelerini onlara yaşama hakkı dahi vermiyorlar. Bizler ise onları ürünlerini boykot etmekten dahi aciz kalıyoruz ne yazık ki. Büyük Ortadoğu Projesini hayata geçirmek için her şeyi yapan Yahudilerin Ayasofya için bir planları yok demek büyük bir tahribe yol açacağını, o yılanın bir gün bizi de mutlaka sokacağını hatırlardan çıkarmamak icap eder. Ama Hz. Ali (ra)’in aktardığı “Mazlumun öç alma günü, zalimin zulmettiği günden daha korkunçtur." Sözünün gerçekleşeceğini “Sakın Allah'ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma; gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne kadar onları ertelemektedir.” (İbrahim 14/42) Ayetinin müjdesine ve Müslümanlığı, onlar anmaktan dahi korktuğu İslâm’ı Osmanlı Devleti gibi dünyaya tekrar hakim kılacağız İnşeAllah.