Avrasyacılık

Murat Güçlü

Coğrafya ve siyaset arasında güçlü bir bağ vardır. İbn Haldun başta olmak üzere pek çok siyasal düşünür ve tarihçi bu bağı anlamaya ve açıklamaya çalışmıştır. Coğrafya ile siyaset arasındaki bağ modern dünyada çok daha güçlü ve önemli bir hale gelmiştir.

Sovyetlerin yıkılışından itibaren çokça tartışılan konulardan biri “Avrasya” kavramı ve bu kavramın ideolojik formülasyonu olan “Avrasyacılık” olmuştur. “Avrasyacılık” da “Tarihin Sonu” veya “Medeniyetler Çatışması” tezleri gibi Sovyet sonrası dönemde entelektüel alanda çokça tartışılmıştır. Avrasyacılığın esasında Rusya ve Türkiye’ye özgün bir düşünce akımı olması sebebiyle hem Rus hem de Türk düşünce tarihinde derin kökleri bulunmaktadır.

Bölgemizin önemli ve başat aktörleri olarak temayüz eden Rusya ve Türkiye tarihten gelen ilişkileri, bölgesel etkileri, hinterlandları, imparatorluk geçmişleri, dinleri ve benzeri şartlar bir arada düşünüldüğünde uzun süreli dostane ilişkiler kurmaları zor gözükmektedir. İşte Avrasyacılık tarihi sorunlu olan bu coğrafyanın başat iki gücünü, Rusya ve Türkiye’yi birlikte tutma, kaderlerini birbirine bağlama uğraşında olan bir düşünce akımıdır.

90’lardan sonra yeniden canlanan bu düşünce akımını, Neo-Avrasyacıları yakından tanımak ülkemiz için elzemdir. Özellikle Putin Rusyasını anlamak için Avrasyacılık düşüncesini, geçmişini, evrimini, neo-avrasyacılığı iyi bilmek gerekmektedir. Maalesef Türkçe’de bu konuda yeterli çalışma yapılmadığı gibi yapılan çalışmalar da belirli bir kesimde etki uyandırmaktadır.

Neo-Avrasyacılığın en önemli temsilcilerinden olan Aleksandr Dugin’in Putin’in danışmanı ve Türkiye’ye 15 Temmuz darbesini haber veren kişi olması bile tek başına bu düşünce akımının günümüz Rusya’sında nasıl ele alındığını araştırmamız ve öğrenmemiz gerektiğini ortaya koymaktadır.

Rusya’nın kendini Batı’ya karşı tanımlamak için kullandığı Avrasyacılık günümüzde yeniden imparatorluk stratejilerine dönmeye çalışan Rusya için gerekli ideolojik alt yapıyı sağlamaktadır. Yeri geldiğinde tüm ezilen ulusların hamisi, Batı’ya veya Atlantik dünyaya karşı Doğu’yu, küreselcilere karşı alternatif küreselleşmeyi ortaya çıkaran, Ortodoks Hristiyan ahlakını yücelten Avrasyacılık yeni Rusya’nın yeniden imparatorluk açılımının ideolojik temelini teşkil etmektedir.

Klasik Avrasyacılıkta Rus-Türk birlikteliğini savunan Avrasyacıların bugün bölgemizde İran ile ilişkilerin arttırılarak bölgesel müttefik kılınmasında Neo-Avrasyacılığın değişimini görmek açısından değerlendirilmesi gereklidir. Haritaların yeniden çizildiği, eski imparatorlukların varislerinin tozlu raflardan imparatorluk haritalarını indirdiği bir dönemde Rusya’yı etkileyen/Rusya’nın etkilediği Avrasyacılık düşünce akımını yabana atmamız gerekir.

Avrasyacılık konusunu işlemeye devam edeceğiz.