Atatürk Konya’ya arkasını mı döndü? Anıtla ilgili tüm gerçekler!

Konya’da şehrin merkezinde bulunan Atatürk anıtı ile ilgili birçok hikaye anlatılmakta. Araştırmacı Yazar Ömer Tokgöz ise Atatürk anıtıyla ilgili doğru bilgiyi gazetemize aktardı. Peki, Mustafa Kemal Atatürk Konya’ya arkasını mı döndü? İşte detaylar…

Siyaset Bilimci ve Araştırmacı Yazar Ömer Tokgöz, 1926 yılında açılan ve bugün Atatürk Anıtı olarak bilinen anıtın ilk olarak Gazi Paşa Abidesi ismiyle açıldığını ve 1934 yılında soyadı kanunu çıkınca Atatürk anıtı olarak isimlendirildiğini gazetemiz Yeni Haber'e açıkladı. Tokgöz açıklamasına anıt kavramı hakkında dünyada ve Türk milletinde görülen gelişmeleri aktararak başladı. Tokgöz, anıtın Konya’daki konumuyla ilgili de önemli bilgiler verdi.

Ömer Tokgöz’ün konu hakkındaki açıklamaları şu şekilde oldu;

Anıt ya da Abide (Osmanlıca çoğulu: Abitad), önemli bir olayın veya büyük bir kişinin gelecek kuşaklarca tarih boyunca anılması için yapılan, göze çarpacak büyüklükte, sembol niteliğinde yapı, olarak tanımlanmaktadır. Anıtlar, genellikle heykel ya da çeşitli biçimlerdeki yapılar olabildiği gibi, ağaç da anıt olarak kabul edilmektedir.

Anıtın amacı, bir kişinin, olayın ya da tarihsel bir dönemin anısını canlı tutmaktır. Tarihteki en önemi anıt örnekleri Mısır Piramitleridir. Bir tür anıt mezar olan piramitler, çok eski zamanda yaşamış ve oraya gömülmüş olan firavunların (kralların) anılarını yaşatmak amacıyla yapılmışlardır. Zafer takları da tarihteki önemli anıt örneğidir. Roma'daki büyük zafer takları Romalı generallerin, Paris'teki ünlü Zafer Takı Napolyon ordularının savaşta kazandıkları zaferlerin anısına dikilmiştir. Londra'da Whitehall'daki kenotaf da (boş lahit) en ünlü savaş anıtlarından biridir.

Dünyanın pek çok ülkesinde, meydan ve caddelerde tek bir kişinin anısına dikilmiş anıtlara rastlanır. Ankara ve Türkiye'nin öteki kentlerindeki Atatürk, ABD’nin Washington kentindeki George Washington anıtları, İngiltere’de Londra'daki Trafalgar Meydanı'nda bulunan Nelson Sütunu bu tür anıtlara örnek olarak verilebilir. New York özgürlük anıtı ve Brezilyada’ ki Hz. İsa anıtı devasa anıtlar kapsamındadır. (Wikipedia)

İLK ÖRNEKLERİNE ORTA ASYA'DA RASTLANIR

Türk anıtlarının tarihi, İslam öncesi döneme kadar gider ve ilk anıt örneklerine Orta Asya'da rastlanır. Bunlardan günümüze ulaşmış olan en ünlü anıt Orhun Anıtları’dır. Eski Türklerde alp denen savaşçıların ve yiğitlerin mezarının kenarına dikilen ve balbal denen taşlar da birer anıt örneğidir. Türkler Anadolu'ya yerleştikten sonra kümbet, türbe gibi çeşitli anıtlar yapmışlar ve mezar taşlarında süslemeye özel önem vermişlerdir.

Selçuklu mezar taşlarının üzerinde insan, hayvan ve kuş figürleri yer alır. Osmanlı mezar taşları ise bitki ve geometrik figürlerle bezenmiştir. Osmanlı mezar taşlarının biçimleri gömülü olan kişinin toplumsal konumunu da yansıtır. Anadolu'da, kümbet ya da türbe olarak adlandırılan anıt mezarların en ünlüleri arasında Erzurum'da Emir Saltuk Kümbeti, Kayseri'de Döner Kümbet, Konya'da Gömeç Hatun Kümbeti, Bursa'da Yıldırım Bayezid Türbesi, İstanbul'da Kanuni Sultan Süleyman Türbesi sayılabilir.

Türk Kurtuluş Savaşı'ndan sonra anıt yapımında hızlı bir artış oldu. Hemen bütün kentlerde Atatürk'ü, Kurtuluş Savaşı'nı, halkın savaştaki kahramanlıklarını simgeleyen anıtlar dikildi. Çanakkale Zaferi ve Meçhul Asker Anıtı, Taksim Cumhuriyet Anıtı ile Atatürk'ün gömülü olduğu Anıtkabir, bunların önde gelen örnekleridir.

İLK HEYKEL GÜLHANE PARKI'NA YERLEŞTİRİLDİ

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ait ilk heykel ilk defa İstanbul Sarayburnu’nda Gülhane Parkına yerleştirilmiştir. Türkiye’de ikinci Gazi Paşa anıtı Konya’da yapılmıştır. Anıt heykeller devlet-toplum-sanat üçgeni içinde değerlendirilmesi gereken, işlevsel yönü ağır basan uygulamalardır. Ülkelerin toplumsal ya da siyasal yaşamlarında meydana gelebilecek değişiklikler anıt heykellerin işlev ve biçimine de yansıyabilmektedir. 1923 yılı Türk toplumsal yaşamında, benimsenen yeni siyasal rejim ve devrimlerle başlayan hızlı bir değişim sürecine işaret etmektedir. 1946 yılı ise çok partili yaşama geçiş ile ikinci bir toplumsal değişim sürecinin başlangıcıdır. Toplumsal ve ekonomik gelişimler ve değişimler 1980’li yıllar ve 2000’li yıllar boyunca devam etmektedir.

Türk heykeli yüz yılı aşkın kısa bir geçmişe sahiptir. Üç boyutlu figürlü tasvirin İslam inanışına aykırı olduğu düşüncesi gelenekleşmiştir. Bu nedenle Türk toplumunun köklü geçmişinde batılı anlamda heykel sanatı örneklerine rastlamamaktayız. Ancak, heykel, mimari plastiğe bağlı alçak ya da yüksek kabartma tekniği ile yapılmış çoğu soyut formlarda ifadesini bulmuştur. Bununla birlikte Osmanlı'da batılılaşma hareketleri paralelinde 1883 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi'nin kurulması ile ilk programlı heykel eğitimi uygulanmaya başlanmıştır.

Bu program çerçevesinde ortaya konan küçük boyutlu, figürlü eserlerle geniş bir izleyici kitlesine ulaşamamıştır. Genelde toplum heykel sanatının varlığından habersizdi. Sanayi-i Nefise'nin kuruluşu ile heykel alanında birtakım çalışmalar süre gelirken Cumhuriyet ile birlikte bu alanda önemli bir adım sayılabilecek anıt heykel uygulamaları ile karşılaşıyoruz. Böylece Osmanlı döneminde Sanayi-i Nefise Mektebi çevresi ile sınırlı kalan heykel sanatı daha geniş bir çevreye sunulmuş oluyordu.

Osmanlı devleti döneminde ilk devlet adamı heykeli Padişah Abdülaziz tarafından yaptırılmıştır.

Cumhuriyet dönemi uygulamalarına geçmeden önce Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaptırılmış olan heykel sultan Abdül Aziz’e aittir. Sultan Abdülaziz'in, ilk kez kendi heykelini yaptırtmıştır. Padişah Abdülaziz maiyetiyle birlikte Avrupa'ya bir gezi düzenlemiştir. Fransa' nın çeşitli kentlerinde görmüş olduğu imparator heykellerinden esinlenerek, 1871 yılında E.F.Fuller adlı sanatçıya, at üstünde heykelini bizzat poz vererek yaptırtmış ve saray bahçesine koydurtmuştur.

Doğal boyutlarda olan bu heykel çeşitli dönemlerde yer değiştirmiştir. Bugün yine Beylerbeyi sarayında sergilenmektedir. Türk heykel sanatı kapsamında "Atlı Abdülaziz Heykeli" ilk örnektir. (Cumhuriyet Dönemi (1923-1946) Anıt Heykellerinin Heykel Sanatımızın Gelişimine Katkısı**Kıvanç Osma, 1995, Uludağ üniversitesi Heykel Sempozyumu)

Erken Cumhuriyet döneminde yönetiminin yenilikçi ve devrimci yönü heykel, resim, müzik tiyatro gibi güzel sanatlar alanındaki çalışmalarla topluma aktarılmıştır.

Anıtlarda, heykeltıraşların en çok kullandığı figür Atatürk figürüdür. Atatürk figürü devleti, devletin gücünü, kazanılmış zaferleri temsil etmiş ve önder kimliği ile alanlarda yer almıştır. Bu tür anıtlar tarihte birçok ülkede görülmektedir. Askeri üniforma veya at üstünde betimlenen Atatürk imgesi, Cumhuriyet ideolojisinin halkın en kolay algılayabileceği ve sorgusuz kabul edeceği simgelerden biridir. Bu sebeple anıtların çoğu Atatürk heykelleri ile sınırlı kalmıştır. Bu anlayışın dışında da anıtlar ve heykeller yapılmıştır, fakat halka ulaşabilirliği ile ölçüldüğü zaman ülkemizde Atatürk figürlü anıtlar daha fazladır. (1923 – 1950, İdeoloji Sanat İlişkisi Çerçevesinde Cumhuriyet Dönemi Heykel Sanatının İncelenmesi, Fulya ÜNAL, Y.L. tezi. Eskişehir A.Ü. G.S. Enstitüsü, Haziran 2010)

Bu noktada anıt heykel kavramı ile kent dokusundaki yeri ve işlevini ele almak gerekir. Bilindiği gibi anıt heykeller kent içinde, park, meydan, cadde, sokak gibi kamuya açık alanlarda yer alan, bir olayın ya da kişinin anısını canlı tutmak, geleceğe aktarmak üzere meydana getirilen simge niteliğinde büyük boyutlu yapıtlardır. Açık alanlara yerleştirilen heykeller insanın yaşadığı çevreyi algılaması, anlamlandırması, estetik yaşantı elde etmesinde olumlu rol oynar. Bunların yanı sıra halkın sanat eğitimine de katkıda bulunur.

Bu anlamda yetişmiş heykeltraşlarımızın olmaması ve uygulanması aşamasında teknik alt kadronun bulunmayışı gibi nedenlerle ilk heykeller yabancı sanatçılara sipariş yoluyla yaptırılmaya başlandı. Avusturyalı heykeltraş Heinrich Krippel tarafından gerçekleştirilerek 3 Ekim 1926 tarihinde İstanbul, Sarayburnu Parkına dikilen Atatürk Anıtı Cumhuriyet döneminde yapılan en erken tarihli eserdir. Bilindiği gibi Atatürk, anıtlarda çoğunlukla asker kimliği ile, bir lider bir kahraman olarak tasvir edilir. Sarayburnu anıtında Atatürk sivil giysileri içinde, bürokrat kimliği ile görülmektedir. Sarayburnu anıtını yine Krippel tarafından gerçekleştirilerek 29 Ekim 1926 tarihinde açılan ve askeri üniforma içinde Konya Gazi Paşa anıtı/Atatürk Anıtı izler.

Atatürk anıtı iki bölümdür. Kaide kısmı Ziraat anıtı olarak yapılmıştır.

Atatürk heykeli Mimar Muzaffer tarafından Konya’ da yapılan ve Osmanlı devleti döneminde yapılan 2.Ulusal anıt olan Ziraat Abidesi üzerine monte edilmiştir. Mimar Muzaffer Bey Konya Valiliğinin talebi üzerine Konya’nın bir ziraat memleketi olması nedeniyle bunu sembolize eden kağnı, buğday, başak demetleri ve birkaç köylü bulunan abide kompozisyonu hazırlayıp istasyon yolu üzerine inşa ettirmeyi planlamıştır. Planının devrin resmi makamlarına sunar. Plan ve teklif beğenilir.

Mimar Muzaffer Bey günümüzden 108 yıl önce Ziraat abidesini 1915-17 yılları arasında tamamlamıştır. Ziraat abidesini Gödene mermerinden ve Selçuklu stili motiflerle 1.Ulusal Mimari akımına göre Karatay medresesi portal kapısını dört yönde baz alarak inşasına geçilir. Bir hayli de inşası ilerler. Fakat birinci cihan savaşı patlak verince bazı maddi ve manevi nedenlerle inşa durdurulur. Mimar Muzaffer Bey de felç geçirerek tedavi görmeye başlar. (https://www.yenihaberden.com/mimar-muzaffer-beyin-konya-gunleri-14126yy.htm)

Atatürk Anıtı 29.10.1926 günü kutlanan Cumhuriyet Bayramı tören gününde açılmıştır.

1924 yılında Konya Belediye Meclisi yarım kalan abidenin tamamlanması ve üzerine de Atatürk'ün heykelinin dikilmesine karar verir. Avusturyalı Heykeltraş Heinrich Krippel'e sipariş edilmiştir. 16 bin liraya anlaşma yapılır. 29 Ekim 1926 da cuma günü Cumhuriyetin ilan edildiği bayram gününde açılmıştır. Heykel üzeri beyaz atlas ve bayrak sarılı olarak açılışa hazırlanır ve bu suretle büyük merasimle açılış yapılır. Cumhuriyeti ve hürriyeti simgeleyen kız çocukları ile birlikte kurban kesilir, dua edilir.

Anıt Gödene taşından yapılan kaide üzerinde yaklaşık 10 metre yüksekliğe sahiptir. İki bölüm olan anıt 6.50 m yüksekliğinde mermer kaide ve 2.80m yüksekliğinde bronz Atatürk figüründen oluşmaktadır. Atatürk mareşal üniformasıyla ayakta, sol eliyle kılıcının kabzasını tutar, hafifçe öne uzanmış sağ eliyle ayaklarının dibinden yükselmekte olan bir demet buğday başağına dokunur biçimde betimlenmiştir. Anıtın kitabesi yoktur. Atatürk bu anıtta mareşal üniformalı kumandan kimliğiyle görülmektedir.

Açılış törenine Vali İzzet Bey, Belediye Başkan Vekili Nuri Bakkalbaşı, Konya Milletvekili Halil İbrahim Nakipoğlu, CHP müfettişi İsmail Bey, askeri ve sivil erkan, okullar ve vatandaşlar katılmıştır. Konya Belediyesini temsilen Nuri Bakkalbaşı söz almış ve konuşmasının ardından anıtı açmıştır. Açılışta heykelin iki yanında; biri "Cumhuriyeti temsil eden bir genç kız beyaz tüller içerisinde yer almıştır. Heykelin kaidesi olarak kullanılan Ziraat Abidesi; sekizgen bir havuzun içerisindeki platformun üzerine yapılmıştır. Platformun birinci basamak seviyesinde köşelerde küçük havuzlar yer almaktadır. Dört cephesi taç kapı şeklinde tasarlanmış anıtta, her yönde altı basamaklı merdivenler bulunmaktadır. Merdivenlerden çıkıldıktan sonra, içi boş olan kare şeklindeki anıta ulaşılmaktadır. Günümüzde yanı başında her daim dalgalanan Türk Bayrağı ve yemyeşil çevre düzenlemesiyle pitoresk bir anıt görünümündedir.

Konya’da biri Osmanlı devletinin son döneminde ve erken Cumhuriyet döneminde üç adet olmak üzere dört ulusal anıt yaptırılmıştır.

Konya’da Osmanlı devleti son döneminde Mimar Muzaffer Bey tarafından 1917 yılında Ziraat abidesi/anıtı yapılmıştır. Cumhuriyet döneminde ise bu Ziraat anıtı üzerine Mimar Falih Ülkü tarafından Heinrich Krippel tarafından yapılan Gazi Paşa abidesi/anıtı-heykeli monte edilmiştir. Böylece şehirde iki önemli ulusal mimari anıt ortaya çıkmıştır. Daha sonra 1933 yılında Cumhuriyetin 10.yıl anıtı ve 1936 yılında Meçhul Asker/Şehitlik anıtı yapılmıştır.

Cumhuriyetin 10.yıl anıtı kaldırılmış ve günümüze gelmemiştir. Bu anıtların tamamı birinci ulusal mimari akımı kapsamında yapılmış nitelikli eserlerdir. (https://lcivelekoglu.blogspot.com/2017/03/26-mart-96-yil-once-bugun-mimar.html). Konya’da bu dört anıtla birlikte anıt sayısı yedi tanedir. 1922 yılında Sakarya zaferi anısına yapılan Zafer çeşmesi anıtı, 2006 yılında zafer meydanına yapılan Kutalmışoğlu Sülayman Şahı temsilen At anıtı ve Şemsi Tebrizi ile Mevlana’nın buluşma noktasıni sembolize eden 2017 yılında yapılan Mecma-ul Bahreyn anıtıdır. (https://kulliyat.semazen.net/mecmaul-bahreyn-mi-meracel-bahreyn-mi-burasi-neresi/)

KONYA’YA ARKASINI MI DÖNDÜ?

Atatürk anıtı konum olarak şehrin yeni cazibe merkezi olan İstasyondan gelen yolcuların şehre ilk girdiği noktada olan Ziraat abidesi üzerine yapılmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Konya şehrine bir şekilde arkasını döndüğü şeklindeki temelsiz ve geçersiz görüşlerin anlamı yoktur.

Askeri üniformalı Gazi tasvirinde kılıç motifi egemenlik ve bağımsızlığı ve yönetim gücünü temsil edere. Buğday başağı ise üretim gücünü simgeler. Yön olarak ise en önemli ve yaygın ve tek modern ulaşım aracı olan tren İstasyonu tarafından Konya'ya gelen resmi ve özel ziyaretçileri ve insanları karşılama ve selamlamaları amacıyla monte edilmiştir. O yıllarda Ziraat abidesi ile istasyon arasında boş olan alanın resmi bayram ve anma törenlerinde rahat şekilde kullanılması amaçlanmıştır.

Atatürk anıtı zarafetini Gödene taşının ışık yansımalarından almaktadır.

Ziraat Abidesi ise dört ana aks üzerinde Selçuklu motifleri ile dört yönde Karatay medresesi portal/taç kapısı modeli esas alınarak tasarlanmıştır. Dört yönünde Aslan başı motifi, aslanların ağzından akan dört su çeşmesi ve dört mini havuz şeklinde yapılmıştır. Atatürk anıtının kaide kısmı olan ve Ziraat abide olarak dört yönlü inşa edilmiştir. Anıtın devlet tiyatrosuna bakan cephesinde sol taraftaki üst nişte Ziraat abidesini yapan Mimar Muzaffer ve yardımcısı Falih beyin ismi yazılıdır.

Anıtın kaidesi Selçuklu dönemi Karatay Medresesi ve İstanbulda 1.Ulusal mimari akımı kapsamında dört portal kapıya sahiptir. Anıtın kaidesi sanki camiye alternatif bir tazim noktası ve mihrap şeklinde yapılmıştır şeklinde sosyal medyada mesnetsiz yakıştırmalar yapılmaktadır. Bu durum ülkemizdeki mimari tarihi ve ulusal anıtların tarihini ve kökenini bilmeyenlerin cehaletinin tipik bir örneğidir.

Atatürk'ün manevi babası Sedirlerde ikamet eden Hüseyin Ağa Konyalı'dır. Atatürk eşi Latife hanımla kendisini Konya'ya gelişlerinde hep ziyaretler yapmıştır. Atatürk İstanbul ve İzmir'den sonra en çok uğradığı ve günlerce kaldığı şehirlerimizden birincisi güzel Konya'mızdır. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk Konya'ya 1920 yılından itibaren 13 defa gelmişlerdir. Toplam olarak Konya'mızda 33 gün geçirmişlerdir. (http://www.konya.gov.tr/ataturk-ve-konya) Manevi kızlarından biri de himayesine alıp yetiştirdiği, okuttuğu ve evlendirdiği Konya'lı Rukiye’dir. Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya Atatürk soyadını dönemin Konya Milletvekili Naim Hazım Ülkü Onat’ın kanun teklifi ile verilmiştir. Atatürk milli mücadele dönemi içinde ve Cumhuriyet döneminde Konya’ya birçok kez gelmiş, ziyaretler yapmış ve konaklamıştır. Alaattin cami, Karatay Medresesi, İnce Minareli Medrese, Sırçalı Medrese ve İplikçi cami gibi önemli tarihi eserlerin yeniden ihya edilmesi için Başbakanlığa talimat telgrafı çekmiştir. Mevlâna dergahının müze olarak açık kalmasını sağlamıştır.

Siyaset Bilimci ve Araştırmacı Yazar Ömer Tokgöz açıklamasının sonunda plastik sanatlar hakkında ve Atatürk anıtının durumuna yönelik değerlendirmeler yaptı.

  • Türkiye’de 29 Ekim 1923’de cumhuriyetin ilanı ile birlikte birçok alanda devrimler gerçekleşmiştir. Devletin kültür politikaları çağdaş Türk halkı hedefini barındırdığı gibi, milliyetçilik ve halkçılık gibi olgularla halkı bütünleştirmek, devletin istediği kültürel değişime uyumu da içinde barındırmıştır. Bu uyum süreci sanata ve sanatçıya yansımıştır.
  • Devlet eliyle yapılan toplumsal değişim ve dönüşüm toplumsal hareketliliği ortaya çıkardığı gibi bu toplumun bir parçası olan sanatçıların da duyarlılıklarını hareketlendirmiştir. Sanatçılar da böyle bir zeminin üstüne eserlerini vermişlerdir. Edebiyat, tiyatro, plastik sanatlar gibi birçok sanat dalı Cumhuriyet, Kurtuluş Savaşı, Türk milletinin zaferleri ve inkılâpları konularıyla yani o günün toplumsal hareketliliğinin en yüksek olduğu konu başlıklarıyla eser içeriklerini belirlemişlerdir.
  • Erken cumhuriyet döneminde devletin kültür politikalarının görselleşmesi, resim ve heykel sanatıyla kendini göstermiştir. Resim ve heykel örnekleri ile günün ideolojisine bağlı bir görsellik ve sanat politikası uygulanmıştır. Türkiye’de sanat alanında yeni atılımlar yapılmıştır. Sanatçılar devlet tarafından Batı’ya gönderilerek, Batı sanatı eğitimi almaları sağlanmıştır. Anadolu’nun farklı yerlerine bu sanat anlayışını ve değişen kültürü ulaştırmak için geziler düzenlemiştir. Tüm bu yenilikler devletin çağdaşlaşma politikaları içinde yapılmıştır. Estetik hassasiyetler ve kalite konusu ihmal edilmiştir. Yabancı mimar ve sanatçılar öne geçmiştir.

  • Tek parti döneminden Çok partili döneme ve 1970’lere gelinceye kadar geçirilen evre ile 1980’lerden bugüne geldiğimizde öykünmeden özgün üretime doğru bir çizgi izlemiştir. Bu çağdaşlaşma rotası bir kritiğe, evrensel bir sanat ve taklit yönü olup olmadığı eleştirisine ve entelektüel muhasebeye ihtiyaç göstermektedir. 21. yüz yılın ikinci yarısına doğru giderken plastik sanatlardan olan heykel sanatında güncel, yerel ve evrensel olanın ne olduğu ortaya konulmalıdır. Anıtların düşünsel ve estetik planda yeniden üretiminde devlet odaklı ve yönlendirmesi ile değil sivil odaklı olarak yapılmalıdır.
  • Konya Atatürk anıtı görsel planda Gödene mermerinin ışık yansımaları ile siyah bronz etkileşimi ile estetin bir güzelliğe ve renk kontrastına dayalı görsellik içermektedir. Konya’nın 9 bin yıllık Çatalhöyük yerleşiminden bugüne tarımsal alandaki üretkenliğini ve önemini içeren Ziraat abidesi yönüyle ve Atatürk tarafından bir elinde tutulan başak demeti ile tarımsal potansiyele işaret edilmektedir. Anıt Türkiye'de açılan ikinci heykel olup, başak ve kılıç tutan askeri mareşal üniforması ile Gazi Mustafa Kemal sağ ayağı bir adım önde ufka bakar şekilde tasvir edilmiştir. Anıt açılmadan önce kurban kesilmiştir. Cumhuriyet ve Hürriyeti temsil eden beyaz tüller içinde iki kız öğrenci sembolik olarak tören başlangıcında yer almıştır
  • Anıt zaman içinde doğal etkilerle kararmış, bazı cephelerinde çatlaklar oluşmuştur. Üst yüzeylerde ve kaide eksenindeki dekoratif motifler yıpranmıştır. İlk açıldığı zaman dört bir tarafa eklenen Aslan başlarından akan su çeşmeleri neredeyse 80 yıldır pasiftir. Havuz ve çeşme özelliği yeniden çalıştırılmalıdır. Bu kapsamda Atatürk anıtı ivedilikle restore edilmeli, çevre düzeni gözden geçirilmeli ve etrafındaki trafik kaldırılıp yayalaştırılmalıdır. Ziraat Abidesi ve Atatürk anıtı hakkında tanıtıcı plaket konulmalı ve barkod ile web tabanlı ve akıllı telefon uygulaması ile açıklamalar hazırlanmalıdır. Amber Reis camini 1911 yılında yeniden inşa eden, Erkek Öğretmen Lisesi (Gazi Lisesi) ve Ziraat abidesini yapan ve 10 yıl içinde birçok alanda Konya şehrini imar ve ihya eden, eserler kazandıran Mimar Muzaffer beyin 95 yıldır kayıp olan kabri sembolik olarak yeniden inşa edilmelidir.
  • Millî mücadele de Konya'nın karargâh olarak önemi, askeri kahramanlıklar ve devlet yöneticisi olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün hatırasını yad edici samimi ve doğal anma programları yapılmalıdır. Millî mücadele dönemi ve Cumhuriyet döneminde Atatürk’ ün Konya’yı ziyaret ettiği günler hakkında aydınlatıcı programlar yapılmalıdır. Atatürk müzesi 10 Kasım'da ve resmi bayramlarda gündeme gelen bir müze olmaktan çıkarılmalıdır. Bölge aksında yer alan Yusuf Şar konağı/Kız ortaokulu ile birlikte Atatürk müzesi dinamik bir Konya Kurtuluş Savaşı müzesi konseptine dönüştürülmelidir.

Konya Haberleri