Tarihselcilik konusu tekrar gündeme getirildi. Kimilerine göre 18 yüzyılda neşv-ü nema bulan Tarihselcilik, Rudi Paret’in Kuran-ı Kerim’de tarihseldir demesiyle ülkemizde de tartışılmaya başlanıyor. Kimilerine göre de Tarihselcilik sahabe döneminden bu yana gelen bir teoridir.
Peki ne demektir Tarihselcilik?
Mehazlara(kaynaklara) baktığımızda Tarihselcilik teorisi için ortak bir tanımın olmadığını görürüz. Kimilerine göre;
Kuran mana itibariyle Hz. Muhammed(sav) kalbine ilka edildi. Hz. Peygamber (sav) de kendi lafızlarıyla sadrından satıra döktü. Yani Kuran-ı Kerim pür insan sözüdür.
Başka bir tanıma göre ise de; o zamanın antropolojisini, sosyolojisini, ayetin indiği zamanı, zemini iyice analiz edip temel gayeyi bulmak ve günümüze uygulamaktır.
Bir başka tanıma göre de; Kuranın hükmü bitmiştir, biz yeni bir kitap yazalım demektir Tarihselcilik.
***
Tarihselcilik teorisinin dayandığı delillerse;
-Kuran-ı Kerim ilk muhataplarını kitlenin beğenilerini ve zevklerini önceleyerek ele alındı. Bu sebepten ötürü Kuran-ı Kerim’de deve, cariye, köle örnekleri var. Hatta çöl ortamında indiği için birçok yeşillikle ilgili ayetler var. Yani başka bir zamanda ve zeminde nüzul olsaydı başka lafızlar yer alacaktı.
- Tarihselciliğin diğer bir delili ise sahabe döneminde birçok ayetin hükmünün bittiğine yönelik sahabe içtihatları vardır. Örneğin Tövbe süresinde müellefe-i kulüb zekattan pay verilmesi gerektiğini söyleyen ayete Hz. Ömer, ayetin hükmünü bitirerek zekattan pay vermemiştir.
-Diğer bir mesele nesih ve mensuh; zaten en büyük Tarihselcilik örneğidir.
Kısaca Tarihselcilik teorisini bir örnekle beyan edelim.
Toplum tarımla uğraştığı için o zaman el çok kıymetliydi bu yüzden hırsızlara verilen ceza el kesmesiydi. Cezayı günümüze uygulamak gerekiyor. Yani maksad ceza vermek. O zamanın cezası el kesmek bu günün cezasını belirleyerek, ayetin hükmünü günümüze uygulayalım.
***
İnsana mantıklı ilklere yaklaşmaya (!) çalışan Tarihselcilik aslında asrın tehlikeli bir virüsüdür. İslamın özünü bozmaktır. Ne yazık ki bu virüs ilim camiasında da benimseniyor. Ama tarihselciliği savunanlar da kendi içlerinde tutarlı değillerdir. Her savunan nef-i azizinin istediği şekliyle savunuyor Tarihselciliği.
İki üç malumatçık buluyor, onu da yanlış anlıyor sonra fikrini inşa etmeye başlıyorlar.
Peki tarihselcilerin teorilerini kabul ettik kime göre değiştireceğiz ayetleri? Hangi zemine göre yorumlayacağız?
Konya ya göre mi? Yada İzmir’e, Bursa’ya Van’a Urfa’ya göre mi?
***
Tarihselcilerin delilleri de saçmadır.
Mesela nasih-mensuh meselesi; Allah kendi koyduğu ayeti kendi nesh eder. Ama tarihselciler hümanist oldukları için insanı tanrı seviyesine çıkarıp kendilerine nesh yetkisi veriyorlar.
Bir başka mesnetleri, Müellefe-i kulüb meselesidir. Bu konu da yanlış anlaşılmaktadır. Hz. Ömer Müellefe-i kulüb’ü ortadan kaldırmıyor. Müellefe-i kulübden olan Uyeyne b.Hısn el-Fezârî ile ez-Zibrikân b. Bedr Hz. Ebubekir hilafeti döneminde müellefe-i kulübün muhtevasından çıkarıyor. Bu olayda bazılarına göre Hz Ömer ayete muhalefet etti diye anlaşılıyor.
***
Tarihsecilik hakkında yazılacak çok şey var ama kısaca Tarihselcilik mantığı şu sonuçlara ulaştırır;
Kabe, Arabın kutsalıydı günümüzde inseydi ayetler, nüzul olduğu zeminin kutsalına göre inecekti. Galiba Türkiye’ye inseydi Çankaya’ya ibadet ederdik. Çünkü biz bu fikre yabancı değiliz; ne diyordu Kemalettin Kamu; ‘Ne örümcek ne yosun\Ne mucize ne füsun\Kabe Arap’ın olsun\Çankaya bize yeter...
Buna benzer bir çok örnek verilebilinir.
***
Hülasa: Kuran zaman ve zemine göre değil, zaman ve zemin Kuran’a göre inşa edilir.
Hz. Ömer’de olayı özetlemiş; İnandığı Gibi Yaşamayanlar, Yaşadıkları Gibi İnanmaya Başlar…
Bir de merak ediyorum bu tür sözler Hz. Ömer’in yanında söylenseydi ne olurdu. Galiba Hz. Ömer bir bakardı. Gerisini Hz. Ömer’i tanıyanlar bilir.