AŞK ÖZLEM ve ÖTESİ (7)

Osman Uzunkaya

Gamame mescidinden sonra, sıra Beni Saide Bahçesi’ni ziyaret etmeye gelmişti.Beni Saide Bahçesi, Mescid-i Nebevi’nin kuzey batısında olup, Mescid-i Nebevi’ye yürüyüş mesafesindeydi.Grup hocamızın rehberliğinde ve hacı adayı arkadaşlarımızla birlikte, Beni Saide Bahçesine gitmek üzere yola koyulduk.Bir müddet sonra karşımızda beliren Beni Saide Bahçesi, görür görmez hepimizi büyülemişti. O an kendimi çölün ortasında bir vaha’ya raslamış gibi hissettim.Oldukça bakımlı olduğu anlaşılan ve her türlü yeşilliğin boy gösterdiği Beni Saide Bahçesi’ne yalnız benim değil tüm hacı adayı arkadaşlarımın hayranlığı gözlerden kaçmıyordu.

Asr-ı Saadet döneminde Peygamber Efendimizin zaman zaman istirahat ettiği bahçelerden biri olan Beni Saide Bahçesi; aynı zamanda Hz. Ebubekir’in (r.a) halife seçilmesine ve kendisine burada biat edilmesine şahitlik etmiş, müstesna mekanlardan biriydi.

Bu güzelim bahçe de bir müddet dinlendikten sonra, bugünkü ziyaretimizin son durağı olan tren garı istikametine doğru yürümeye başladık. Vakit öğleye yaklaşmış, hava sıcaklığı daha da artmıştı. Açık renk kıyafet giymeme rağmen, mübarek beldenin meşhur sıcaklığı adeta iliklerime kadar işlemişti.Diğer taraftan, sırt çantamda bulunan son suyumu da içmiş, fakat susuzluğumu bir türlü dindirememiştim. Tren garına takriben beşyüz metre kala, yolumuz yürür merdiveni de olan bir alt geçide düştü. Alt geçidin girişine yakın bir yerde hacı adayı arkadaşlarımın, bila bedel su dağıtan birinden su aldıklarını görmemle, o yöne doğru koşmam bir oldu. Aldığım suyu hemen orada iştahla içmiş ve susuzluğumu bir nebze de olsa gidermiştim.

Alt geçitten geçip bir müddet daha yürüdük. Karşımız da bir anıt yapı gibi boy gösteren tren garı, üçyüz metre mesafeden “ben osmanlı eseriyim” diye bas bas bağırıyordu.Bugüne kadar sadece resimlerde gördüğüm tren garının şimdi karşısındaydım ve bu muhteşem binanın bize “hoş geldin” dediğini duyar gibiydim.

Bir ecdat yadigarı olan Medine gar binası; Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit Han tarafından Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) ruhaniyeti rahatsız olmasın diye, Medine-i Münevvere’nin dışında yaptırılmıştı. Tren garının yönü Mescid-i Nebevi istikametine dönük olarak planlanmıştı. Böylece trenden inenler ilk önce Peygamber Efendimizin Kabr-i Saadetlerini görecekler ve onu selamlayacaklardı.

Hacı adayı arkadaşlarımızla birlikte gar binasını seyre dalmışken, kafilemizin diğer gurubunda bulunanlar da tren garının önüne gelmişlerdi.Burada guruplar halinde fotoğraflar çekindik. Hem dinlendik, hem de bir birimizle bol bol sohbet etme imkanı bulduk.

Gar binasını çevreleyen revaklardan geçerek binaya girmemiz bir oldu. Binanın iç mimarisi de dışı kadar güzeldi. Ortada oldukça geniş bir hol (salon)ve/veya boşluk, buradan her iki tarafta üst kata çıkan merdivenler bulunmaktaydı. Zemin bölümünde Osmanlı’dan kalma “gelin sandığı” da dediğimiz üzeri işlemeli ahşap sandıklar ile Medine-i Münevvere’nin ve Mescid-i Nebevi’nin eski fotoğrafları sergileniyordu. Üst katlarda büyüklü küçüklü onlarca oda vardı.Her bir odada; tarihi belge ve bilgi niteliğinde kıymetli yazılar ile eski fotoğraflar; kılıç ve bıçak gibi eski eşyalar sergilenmekteydi.Buraları da gezdikten sonra, otele dönmek üzere tren garından ayrıldık. (devam edecek)

Selam, dua ve muhabbetle..