Aylardan şubat ayı idi. Diyanet İşleri Başkanlığın’ca Hacca gidecek hacı adaylarının belirlenmesi için çekilecek kurra’ya çok az bir zaman kalmıştı. Duyduğumuz heyecan, tıpkı bir kartopu gibi gün be gün artarak büyüyordu. Yüreğimiz uçmayı yeni öğrenen yavru kuşlar gibi kıpır, kıpır’dı. Eşim ve ben kurra anını iple çekiyorduk. İçimizdeki özlem ruhumuzu ılık ılık esen bir meltem gibi sarıyor, sarmalıyordu. Bir taraftan o anı beklerken, bizler gibi hevesli olan hacı aday adayı dostlarımızla muhabbet ediyor, özlemimizi paylaşıyorduk. Her konuşmamızda da birbirimize “İnşallah Haccımız bu defa çıkar” diye temenni de bulunuyorduk.
O özel zaman dilimi iyice yaklaşmıştı. Kurra’dan bir gün önce, sabah namazı sularında eşimin ağlamaklı sesi ile uyandım.Kendisine ne olduğunu ve niye ağladığını sorduğumda, gözlerini oğuşturarak bana rüyasını anlatmaya başladı.Titreyen bir ses tonuyla: “ İnşallah bu kez hacca gideceğiz. Rüyamda,Rabbım Gel kulum bu sofra da sana da yer var diye nida etti” dedi. Şaşırmış ve anlattığı rüyadan da oldukça etkilenmiştim. Bu rüya hem zaman ve hem de anlam itibariyle muhteşem güzellikte bir rüya idi. Daha sonra mutluluk içinde ve huşu ile namazımızı kıldık, Yüce Rabbımı’za dua ve niyazda bulunduk, teşekkür ettik.
Nihayet Kurra anı gelmiş ve kurralar çekilmişti. Ertesi gün kendimizden emin bir şekilde kurra sonuçlarını öğrenmek üzere bilgisayar’ın başında yerimizi aldık. Evet rüya tecelli etmiş, ismimiz çekilen hac kurrasından çıkmıştı. Bu ne muazzam bir lütuf, ne müstesna bir ihsan’dı. Sonunda dualarımız kabul olmuştu. Arzın kalbi dediğimiz kabe-i Muazzamayı Dünya gözüyle görecek, Mescid-i Nebevi’yi ziyaret edecektik. Daha da önemlisi, hac farızasını yerine getirerek “Hacı” olmanın manevi mutluluğuna erişecektik.
Nurlu topraklara intikalimize beş ay gibi bir süre olmasına rağmen; yol hazırlıkları için gün saymaya başlamıştık. Bir kaç ay sonra da hacca gideceğimiz firmayı belirlemiştik. Daha sonra haccın nasıl yapılacağına dair bilgilerin anlatıldığı bir dizi seminere katılmış ve bu konu da önemli bilgiler edinmiştik. Zaman buldukça, eş-dost ve akrabalara veda ziyareti yapıyor, daha önce hac farızasını yerine getiren hacıların tecrübelerini paylaşıyorduk.
Günler geçip kutsal yolculuk yaklaştıkça, alış-veriş telaşı ağır basmaya başlamıştı.Yapılacak alış-veriş iki kalemden oluşuyordu. İlki, yolculuk esnasında ve orada kalınacak süre içinde kullanılacak giysiler ile ihtiyaç duyulabilecek gıda ve ilaç gibi tüketim maddeleri, diğeri ise kutsal yolculuk sonrasında hoş geldin ziyaretinde bulunacak eş-dost ve yakınlarımıza takdim etmek için, alınacak türlü çeşitli hediyelik eşya idi.
Artık o büyük gün gelmişti. Alış- verişlerimizi tamamlamış, pasaportlarımızı hazırlamış ve valizlerimizi toplamaya başlamıştık. Uçuş tarihimiz netleşmişti. Şimdi kutsal topraklara yolculuk zamanıydı.
Selam, saygı ve dua ile..
NOT: Değerli okuyucularım; Hac hatıraları ile ilgili yazımın devamını önümüzdeki haftalarda gazatemiz, “Yeni Haber” deki köşemde okuyabilirsiniz..