Gece bir sonraki güne evrilmiş, seher vaktinin yaklaştığını gösteren emareler yavaş yavaş belirmeye başlamıştı.Etrafımda bulunan tavafa birlikte başladığımız yüzlerce insanın göz pınarlarındaki inciyi andıran pareler, göz yaşına dönüşmüş ve Kabe-i Muazzama’ya rapt olan yüzlerde nurdan birer şule gibi parıl parıl parlıyordu. Bu parıltılar içimdeki vecd halinin coşmasına vesile olmuş, yüreğim, maşuğuna kavuşmayı bekleyen aşıkların yüreği gibi heyecan fırtınasına yakalanmıştı.Dilim de sırasını bekleyen onlarca dua, içim de bir meltem ılıklığı vardı. Ve şimdi tavaf zamanıydı.
“Tavaf birisinin etrafında dönmek, adeta onun etrafında pervane kesilmek ve sembolik olarak yürekten bağlılığını ve onun için her şeyi feda edebileceğini gösteren bir hareketti.Bu bakımdan Kabe-i Muazzama’yı tavaf; yalnızca Allah’a yönelmenin, yalnızca O’nun huzurunda eğilmenin ve yalnızca ona ibadet etmenin en önemli göstergesiydi.
Müminler tavaf esnasında Allah’ın huzurunda olduğunun bilinciyle, O’na yaraşan bir tazim, hürmet ve korku ile ümit arası bir muhabbet içerisinde olmalıydı.Tavaf ederken, Hz.İbrahim, oğlu İsmail ile Allah’ın evini nasıl döne döne inşa etmişse, müminler de aynı şekilde döne döne iman evini ve gönül evini yani kalbini yeniden inşa etmekteydi.Kabe Allah’ın evi, kalpler de O’nun nazargahıydı.Mümin orada sürekli Kabe-i Muazzama’ya bakar, onu seyreder ve yaratıcısının yüceliğini böylece temaşa ederdi.Allah’da daima kulunun kalbini gözetir ve onu dikkate alırdı.Nitekim kültürümüzde sufiler, Kabe-i Muazzama ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde geçen bütün sıfatları insanın kalbi için de kullanmışlar ve ona Beytullah veya Beytülharam demişlerdi.Çünkü gönül Allah’ın eviydi ve sevgiliden başkasının oraya girmesi haramdı. Peygamber Efendimizin Kabe-i Muazzama’yı tavaf ederken söylediği şu sözler bunu teyit etmekteydi: - (Ey Kabe!) Ne kadar hoşsun, kokun ne kadar da güzel! Şanın hürmetin ne kadar da yüce! Ama canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah nezdinde malıyla, canıyla müminin hürmeti (dokunulmazlığı) senin hürmetinden daha büyüktür!- (İbn Mace “Fiten”, 2) Bu hadisten müminin kalbinin Kabe-i Muazzama kadar hürmete layık olduğu, saygınlığının ve dokunulmazlığının bulunduğu açıkca anlaşılmaktaydı. Kabe-i Muazzama’ya kalplerini kuvvetlendirmek için gidenler, bunun ilk ve temel şartının mümin kardeşinin kalbini kırmamaktan, bu dokunulmazlığı çiğnememekten geçtiğini iyi bilmeliydi.Tıpkı Yunus Emre’nin dediği gibi: - Ak sakallı bir koca/Bilinmez hali nice/Emek vermesin hacca/ Bir gönül yıkar ise/ Yunus Emre der hoca/Gerekse var bin hacca/Hepisinden iyice/Bir gönüle girmektir.” (Haccı Anlamak, Diyanet İşleri Bşk.Yayınları)
Kabe-i Muazzama’nın kapısının hizasına gelince, önümüzde yürüyen gurup hocamız gür sesi ile: “Allah’ım bu ev senin evindir.Bu harem senin haremindir.Güvenlik senin güvenliğindir.Burası cehennem ateşinden sana sığınanların makamıdır.” Diye dua etmeye başlamış, gurubumuzda bulunan hacı adayı arkadaşlarımızla hep bir ağızdan okunan bu duayı tekrar ederek tavafımıza devam etmiştik.
Rükn-i Yamani ile Hacer-i esved arasına geldiğimiz sırada gurup hocamız tekrar: “Allah’ım Dünyada bize bir iyilik ver. Ahirette de bir iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru.” Diye dua etmeyi sürdürmüş, biz de hocamızın okuduğu bu duayı bire bir tekrar ederek Hacer-i esved’in hizasına doğru yürüyüşümüzü sürdürmüştük. (devam edecek)
Selam,sevgi ve muhabbetle..