Kriz yönetmek elbette zor iştir, anlık karar vermek elbette risklidir ve elbette her daim doğru öngörüdebulunabilmek mümkün değildir.
Bunlar kabulümüzdür.
Şu da herkesin kabulüdür ki; zor zamanlarda sergilenen doğru tavırlara kıymet biçilemez ve böyle zamanlar, kahramanlara gebe zamanlardır.
Bir yerde şunu okumuştum:
Bizim kahramanlarımız, kahramanlığının nişanesi olan tavrının neticesinde ne ile karşılaşacaklarının farkında olarak kahramanlık yaparlar.
En güzel örnek: Ömer Halisdemir
Mevzumuz kahramanlık değil elbet.
Dünyayı kasıp kavuran ama gerçekliğine ilişkin hep bir şüpheyi içinde barındıran, Dünya Sağlık Örgütü’nün çelişkili beyanatları ile şüphesi katmerlenen, izole edildiğine ilişkin haberlerin sürekli yalanlandığı, var ise eğer Çin’in mi Amerika’nın mı yaydığı bir türlü ortaya çıkarılamayan covid-19 virüsüne karşı üretilen aşının etkinliğinin ve vurulması gerekliliğinin resmi dilinin hoyratlığıdır, mevzumuz.
Hoyrat, kelimesi için TDK Sözlüğünden yardım alalım: Kaba, kırıcı ve hırpalayıcı. Kökeni de Rumca…
Dünyaya zor zamanları yaşatan virüs, henüz bir kahraman çıkaramadı. Dünyayı bütün belalardan kurtaran Amerikalı kahramanlar Süperman, Batman, Spiderman, İronman de devreye girmediler, nedense…
Virüse karşı bu kahramanlar(!) devreye girmeyince, ulus devletlerin resmi ve akademik zevatıaşıyı kahraman ilan etme yarışına girdiler.
Aşıyı üretenlerin bile aşı olmasının yasaklandığı, söylentileri ortalığı kasıp kavururken,resmi beyanatlar, maalesef insanın düşünmesini yasaklama ve fikir beyan etmeyi tu kaka olarak gösterme niyetli şekilde gerçekleşmektedir.
O kadar çok şüpheyi içinde barındıran, korkunun çekiciliğini kullanarak yolda yürüyen insanların armut gibi patır patır düşerek virüsten öldüğünü gösteren görüntülerin kurgulanmışlığının aşikarlığı ortada iken, insanın hiçbir bilimsel dayanağı olmasa bile virüse ve aşıya şüpheyleyaklaşması, son derece insani bir hassasiyet olsa gerektir.
Resmi ağızdan salık verilen ‘herkes aşı olmak zorundadır’, dili hoyrat bir dildir.
Kimse aşı olmasın, şeklinde hissiyata dayalı aşı karşıtlığı da kesinlikle doğru değildir.
Ben aşı olmak istemiyorum, diyen insanın tavrı da saygıyla karşılanmak zorundadır. Böyle insanlara pcr dayatması da hoyratlığın bir başka boyutudur. Üç doz aşı olanın bile virüse yakalandığı söyleniyorsa, saçma olsa da yapılması gereken herkese her gün pcr yapmaktır.
Koca koca proflar ve virüsle beraber meşhur olan M.C. isimli doktor ne diyor?
Pandemiye karşı bağışıklık kazanılması için toplumun %80’inin aşılanması gerekiyor, diyorlar. Bu cümlenin içinde bile herkesin aşı olmak mecburiyeti yoktur, cümlesi yok mu?
Toplum olarak bir garip kutuplaştırma ve ötekileştirme virüsüne maruz kalmışız ki, sormayın…Bu virüse aşı arayan da yok.
Pandemiyse, bir arada yaşama kültürüne ve toplum sağlığına en zararlı pandemi bu değil mi?
Diyeceğim şu ki; ne olduğu belli olmayan bu virüse karşı insanların şüphelerine ve hassasiyetlerine saygılı olmak zorundayız. Bu saygı, en başta resmi zevatın dilinde tecessüm etmelidir.
Yönetmeye talip devlet adamlarının, bu Milletin, şüpheli emri-vakiden hoşlanmadığını bu zamana kadar öğrenemediklerini, düşünmek istemem.
Aşı ve pcr dayatmasına ilişkin kullanılan resmi ve akademik dil hoyrattır ve insan hak ve özgürlüklerine karşı duyarsızdır.
Korkarım ki bu hoyrat dil yakında kendine yeni bir zırh edinmek zorunda kalacak. Aşı ve pcr dayatmasının arkasına şu bilimsel(!) bulguyu ekleyecekler:
“Aşı olanın, virüse yakalansa da virüsü başkasına bulaştırmadığı ve toplum sağlığını tehlikeye atmadığı, bilimsel olarak tespit edilmiştir.”
Böylelikle, aşıya karşı olmayan ama aşı olmak da istemeyen insanın, ‘aşı olan virüsü bulaştırmıyor mu sanki?’ şeklindeki kendini savunma kılıcı elinden alınacak ve bu insanların vücut dokunulmazlığı devlet eliyle ihlal edilecek.
Gidişat buna işaret ediyor.
Yerimiz kalmadı. Şu hususu da ifade ederek bitirelim:
Kesin kullanım onayı bulunmayan, yalnızca acil kullanım onaylı olan aşıları kendi rızası dışında olan insanlara imzalattırılan onam formlarını, ben devletime yakıştıramıyorum.
Aşı ile birlikte trilyon dolar ciro hesabı yapan küresel aşı çetelerini pardon tüccarlarını koruma niyeti dışında başka bir maksadı olmadığı aşikâr olanbu onam formları için resmi bir açıklama da henüz yok, galiba.
Devletin, kendi vatandaşına karşı kendini, tazminat noktasında güvence altına almaya çalıştığını, düşünmek bile istemem.
Kendi rızası dışında aşı olmak isteyen, bundan sonra hastaneye noter götürecek, anlaşılan.