Artık sadece Konyasporluyum,

Hayrettin Atak

Çünkü bu şehri seviyorum…

Konyalı olmanın birinci kuralı Konyasporlu olmaktan geçmeli artık…

Bunu ne Beşiktaş’ı yenerek yarı finale çıkması, nede üst üste aldığı galibiyetler nedeniyle söylüyorum…

Şehirlilik bilinci oluşmasından öte bu Şehre aidiyetimizi hissettiren ve bu şehirde yaşamış olmanın keyfine varmamızı sağlayan bir Takımımız, bir Taraftarımız, bir stadımız ve mutluluk getiren başarılarımız var…

Her şeyden öte taraftar var… Spor tarihinde eşi benzeri olmayan belki de… Hatta spor tarihinde eşi benzeri olmayan bir heyecan taşıyan ve o heyecanı sahaya yansıtan… Milli takımı finallere götürecek kadar büyük bir heyecan…     

Konya’nın, bir çatı altında aynı hislerle, aynı hedefe aynı düşüncelerle yürüdüğü zamanlar çok nadirdir… O büyük taraftar bu hissi yaşattı yine bana…

Taraftarın heyecanı ve ateşi sahadaki futboldan çok daha önde bu da benim için daha önemli… İlk zamanlar Stadın maliyetini maç başına bölüp bunun için bu masraf değer miydi diye hesaplarken şimdi şehre neler kazandırdığını görmek mutlu ediyor.

Bu şehre aidiyetin bir timsali gibi artık futbol taraftar sayesinde. Konyalı olmanın bir gereği gibi adeta…  Bu şehri bir marka haline getirecek ve bizi de o markanın bir parçası yapacak en önemli şey haline geldi stad, taraftar ve Konyaspor…

O nedenle sadece Konyasporluyum artık…  Çünkü bu şehri seviyorum… Büyük takımların fanatikliği ne bize, ne bu şehre, ne Türk futboluna bir katkı sağlıyor…

Benim Konyasporlu olmam bir şey katmaz belki bu takıma ama, bütün şehrin Konyasporlu olması sanıyorum çok şey katar bu topraklara…  

Gözlerimle şahit oldum çünkü…   

Bir de zaten ‘Baba’ emaneti…

….

Haberin ne olduğuna dair tam olarak bir fikrim de yok ama Kars’tan bazıları “İzin verin Akşam Namazını Moskova’da kılalım” gibi bir şeyler söylemiş sanırım…

İşte Cuma’yı Şam’da, Akşam namazını Moskova’da kılacaklarmış diye ağızlarına dolamışlar alay ediyorlar sosyal medyadan… Olur mu öyle şey diye? ‘Akıl var mantık var’ yorumlarıyla… 

En çok kullananlarda Milliyetçiler…  Yani şu lise yıllarımdan beri Kürşad’ın 40 kişiyle Çin Sarayını bastığını anlata anlata bitiremeyen arkadaşlar…  300 Spartalı’yı ağızlarının suları akarak izleyen anti-milliyetçiler farklımı? Bir kahramanlık filmi çekmekten aciz herkes diline dolamış Sosyal Medyada…

Arada teknoloji farkı var diye eskilere inanıp yenilerine inanmamak neyin kafası…   

Ama o Moskova’ya gidecek arkadaşlara tavsiyem… Yalnız gitmesinler…  

Ağır işleyen bürokrasi krallığının sınırlarını hala itina ile koruduğunun en önemli kanıtı Anadolu Ajansı… Onca personele, devleti arkasına alan maddi gücüne ve derin yapılanmasına rağmen rakipleriyle yarışabilecek kadar bile hızlı ve verimli çalışamıyor…

Haber geliyor görüntü gelmiyor, görüntü geliyor haber yok…

Bu hantal yapısından kurtulamadıkça rakipleriyle yarışında hep geride kalacaklar…

Ama kendilerini övmekten bunun farkında bile değiller…  

Sırtlarını radikal İslamcı İran’a, Başta Amerika olmak üzere bütün Emperyalist Batı’ya, Başta Saddam zalimi olmak üzere aşiret devleti Irak’a, Katil Esed devletine kadar bütün düşmanlara dayayan HDP ve  avaneleri bir tek Türkiye’ye yaslamadı sırtlarını… Düşmanlıkları kör etmiş durumda kendilerini… Çok akıllılar ya, Türkiye düşmanı herkesi Türkiye’ye karşı kullandıklarını sanıyorlar, kendilerinin kullanıldığını hesaba bile katmıyorlar.

Yazık…

…  

Boşanmalar niye bu kadar arttı diye soruyor herkes birbirine…

Öyle İsviçreli bilim adamlarını araya sokup ta araştırma yapmaya lüzum yok…

Neden gayet basit ;

“Evlilik teklifleri” yüzünden… Tekliflerin çıtasının her geçen gün yükselmesi bitiriyor evlilikleri…

Hatta bir adım ilerisinde erkeğin dizlerinin üstüne çöktüğü an bitiyor evliliklerin çoğu;  Batı toplumunda taraflar bu görüntüyü evliliğin ileriki senelerine taşıyabilir…

Ama bizim kültürümüzde her iki tarafta henüz erkeğin diz çöktüğü bu sahneye henüz hazır değil… Yanlış rol seçimimiz ve yanlış seçimimizi bile yanlış oynuyor olmamız filmi erken bitiriyor bizde…

Biraz oyunculuk dersi alsa taraflar hiç kimse boşanmaz…

 …

İçki yüzünden meydana gelen büyük felaket haberlerini “Şişede durduğu gibi durmadı” gibi sözlerle Alkollü içeceklere “Haylaz çocuk muamelesi” yapıldıkça daha çook duyarız…

Amerikan ordusunun bilmem ne ihtiyacını Konyalı bir firma sağlıyormuş…

Sevilim mi? Üzülelim mi? Ağlayalım mı? Gülelim mi? bilemedim…