Cumhurbaşkanı Erdoğan partisine ait bir toplantıda ‘artık kaybedecek çok şeyimiz var’ demek suretiyle 2023 seçimlerini hedef olarak göstermiş.
Türkiye bugün 20 yıl öncesine göre kıyas kabul etmeyecek bir noktada duruyor. Ekonomik açıdan kaydedilen mesafeyi, teknolojik bakımdan elde edilen kazanımları kimsenin inkâr etme şansı bulunmuyor.
Bu beyan, toplum tarafından nasıl değerlendirilir bilemiyor olmakla birlikte mutlaka lehinde ve aleyhinde görüşler ifade edilecektir.
Tarih okumalarında metodolojik olarak ilk altı çizilen hususlardan biri bir dönemde bir ülkeyi, toplumu ya da grubu değerlendirirken aynı dönemde diğer ülkeler, toplumlar ve grupların hangi durumda olduğuna bakmak gerektiği hususudur.
Değerlendirmelerde çoğu kez tarafgir tutum içine giren kişiler bunu ya bilmiyorlar ya da çabuk unutuyorlar.
İngiltere başbakanı Boris Johnson görevinden istifa etti. Almanya’nın efsanevi Şansölyesi Merkel’i bugün hatırlayan kalmadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın George W. Bush ile başlayan dönemi halen devam ediyor. Arkasından Obama ve Trump şimdi ise Biden ile çalışıyor.
Önümüzdeki yıl toplum tekrar bir karar verecek. Karar ne şekilde olursa olsun Erdoğan siyasi tarihte başarılı bir lider olarak kabul edilecek.
Ülkeyi 20 iktidarı aralıksız biçimde yönetebilmek Atatürk’e bile nasip olmadı.
Bu dönem boyunca dünya büyük bir dönüşüm geçirdi. Bilgi iletişim teknolojileri, uzay savaşları, ticari kavgalar, üretim-tüketim çılgınlıkları hep bu dönemin ürünleri.
Erdoğan ismini tarihe altın harflerle yazdırmayı başardı. Bu nedenle muhalefetin aleyhte ve kişiyi hedef alan eylem ve söylemlerinin bir karşılığı yok.
Aksine toplumun en azından 2/3’ü bir seçimde ve biçimde Erdoğan’a oy verdi. Seçmene kalkıp, siz bu kişiyi desteklemekle yanlış yaptınız demek ya da bu anlama gelebilecek bir ifade kullanmak siyaseten çok riskli.
Bakınız petrol fiyatlarında bir gerileme olmuş. Dış ticaret her geçen gün artmaya devam ediyor.
Yarının bizlere ne getireceğini bilme imkânımız bulunmuyor.
Dışarıyı ve içeriyi takip eden kişiler Türkiye’yi daha iyi anlayabilirler.
Ekonomi güllük-gülistanlık değil. Toplumda bozulma devam ediyor. İhtiyaçlarının tam olarak karşılanamadığını düşünen yığınlar mevcut.
Lakin bunlar geçici sorunlar gibi duruyor.
Avrupa ve batı 2006-2008 yıllarından beri krizde. Mali sorunlarını bugünlere kadar taşıdılar. Toplumlar fedakârlıklara, kısıtlamalara ve geriye gidişlere muhatap oldu.
Oysa Türkiye, bütün bu dönem boyunca hep yükselmeye devam etti. Çalışanlara en azından enflasyon kadar zam yapıldı. Hiçbir mal piyasada karaborsaya düşmedi.
Velhasıl, Türkiye açısından ümitvar olmak için yeterince sebep var.
Yurtdışında da herkes Türkiye’yi merak ediyor. Nereye gittiğini anlamaya çalışıyor.
Toplum yönetime genel manada güven duyuyor. Yolsuzluk, yoksulluk kaygısı korkulacak seviyede değil. Bakmayın enflasyon oranlarını paylaşarak topluma kaos algısı üfürenlere.
Pek çok Avrupa ülkesinde toplum bezgin, yılgın ve ümitsiz. Umudunu kaybeden her şeyini kaybeder.
Türkiye’deki bu belirsizliğin yerini önümüzdeki yıldan itibaren istikrara bırakacağına inanıyorum.
Siyaset kendi çarkını çevirecek.
Burada aktörlerin tutum ve tavırları izlenecek. Kişi ve partilerden kimileri önümüzdeki seçimde havlu atarak meydanı terk edecek, kimileriyse daha da köklenecekler.
Muhalefet ve iktidar takip edilecek.
Ak Parti’nin en büyük dostu da düşmanı da rakibi de kendisi.
Bunun farkındalarsa kazanacaklar.