Geçtiğimiz haftaya damgasını vuran gelişme şüphesiz Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman’ın laiklik konusunda yaptığı açıklamaydı.
Kendisinin rejimin bekçisi olarak konumlandıran siyasi parti, tahmin edileceği üzere en büyük tepkiyi, bu açıklama üzerine yapmış oldu. Bazılarının yaptığı ise tepkinin de ötesinde hakaret boyutlarına ulaştı. Elbette tüm bunların bir sebebi var, bilinçli gerilim stratejisi üretilerek yeni anayasa çalışmalarının sabote edilmesi, millet nezdinde itibarsızlaştırılması projesinin bir parçasıdır bu yaşanılanlar…
HDP’nin ‘’özerklik’’ çıkışına, hendek siyasetine, Güneydoğu’yu yakıp yıkanları arkalayan siyasetine tek laf edemeyenler, laiklik konusunu bu ülkeye yönelmiş en büyük tehdit unsuru olarak görüyorlar.
1937 yılında anayasaya giren laiklik kavramı, Batıda ki anlamının dışında, iman dolu göğüslerini düşmana siper ederek vatan topraklarında bu cumhuriyetin ilan edilmesini sağlayan mütedeyyin kesimin siyaset sahnesinden uzak tutulması adına kullanılan bir sığınaktan ibaretti, yani bir kısım zihinler, laiklikle bunu hedeflemişlerdi.
Ayrıca iş ifade özgürlüğüne geldiğinde demokrasi havarisi kesilen bu kesim, kendi ideolojilerine aykırı bir düşünce ifade edildiğinde birden yasakçı zihniyete bürünüyorlar, bir diğer ifadeyle gerçek yüzlerini dışa vuruyorlar.
******
Güneydoğu’da devam eden terör operasyonlarında bugüne kadar binlerce terörist etkisiz hale getirilmiş durumda. Bu önemli bir gelişme. Operasyonlar kararlılıkla devam edecek.
Bu konuda önemli olan bir durum ise öldürülen teröristlerin kimlikleri belli olmasıyla birlikte ortaya çıkan gerçekler oluyor… Geçtiğimiz günlerde daha önce okul müdürü olarak da görev yapmış olan bir öğretmen PKK saflarında savaşırken kahraman askerlerimiz tarafından etkisiz hale getirildi. Bu olaydan daha önce ise, bir devlet hastanesinde sağlık görevlisi olarak çalışan bir kişinin çatışmada öldürüldüğü belirlenmişti. Yine aynı şekilde bölgedeki belediye çalışanlarından asker ve polis ile çatışmaya giren bazı kişiler bu çatışmalarda öldürüldü…
Ayrıca son dönemde PKK’nın büyük şehirlerde canlı bomba eylemlerini gerçekleştirmiş olması bazı şüpheleri beraberinde getiriyor. PKK’lı teröristlere bilgi-belge ve araç-gereç sağlayan görünürde kamu görevlisi ama gerçekte PKK elemanı kişilerin olup olmadığı sorusu aklımızı kurcalayan bir durum olarak güncelliğini koruyor. Kısaca, nasıl ki, FETÖ’cülerin paralel devlet yapılanması varsa, PKK sempatizanları da buna benzer bir yapılanma içinde olabilirler.
İnlerine girilerek beli kırılmış olan paralel yapı elemanlarının, PKK’yla işbirliği içinde olduğuna dair bulgulara da rastlanmış vaziyette.
Hülasa, devletimizin ve hükümetimizin yapması gereken bu habis urların bünyeden temizlenmesi için en üst düzeyde önlemlerin alınması, yasal mevzuatın oluşturulması ve bir an önce devlet içinde olup da devlete karşı çalışan kişilerin işlerine son verilerek yargı önünde hak ettikleri cezayı almalarının sağlanmasıdır…
Terörle mücadele ettiğimiz şu dönemde, atılacak olan bu adım hem devletimizin bekası için hem de şehitlerimizin ruhlarının incinmemesi için büyük bir önem arz etmektedir.
Rabbim devletimize zeval vermesin, Milletimizin birlik ve beraberliğini daim eylesin, ordumuzu muzaffer eylesin…
Selametle…