Araplar’da bir susuz çeşme

Hasan Ukdem
Sabah namazından sonra kuşların tenha caddeye indiği saatler. Her günkü gibi erkenden açılır Seval Bakkaliyesi. Beş yolun ağzında günü uyandıran kepenk sesi ve kapının önünde sürekli duran, süzekli geniş güğüm, o tarihi çeşmeden dolup kapı önünün sulanma merasimi. Rahmetli babam bakkal Mehmet, kardeşlerim Bilal, Veyis ve ben. Muhteşem zaman dilimleri... Şimdi yıkıldı o kerpiç evin odadan bozma dükkânı. Küçük bir çarşıydı oysa Ak Cami’nin köşe... Karşılıklı iki bakkal, manav, berber, orloncu, bisikletçi, ayakkabı tamircisi, buzdolapçı, tüpçü... Bir bir kalkan kepenkler... Kimi çay suyu doldurur, kimi havlu yıkar, kimi kapı önünü sulamak için dolar kabını... Sonra mahallenin çoluğu çocuğu, kadını kızı gelip su tedarik ederler o çeşmeden. Rezzak’ın rızık dağıttığı en çok baş vurulan yerlerden biri o günün Araplar Mahallesi için o çeşme.  
 
Şimdi mahzun bırakılmış, gölgesinden kuşların bile nazlanarak uçtuğu, asfalt yolların arasında bir garip, bir susuz çeşme... Eski günleri ancak, o mahallenin eski sakinlerini görünce hatırlayan, taşlarına sinmiş eski sesleri bir tek aşina olduğu insanlara fısıldayan, kuru kurnasını gösterip “hani eskiden su doldurup götürürdünüz ya buradan” dercesine bakan çeşme. Araplar’a gittiğimde beni o günlere götüren bir o susuz çeşme bir de Ak Cami olmasa bilmem hatırlayabilir miyim çocukluğumu, gençliğimi? Hemen biraz ilerisine yapılan, her yerde görebileceğimiz hazır betondan ruhsuz bir çeşmeye akıtılmış suyuna hayıfla bakıp durmakta şimdilerde...  
 
Elbette suyunun kesilmesinin bir sebebi var. Etrafındaki evler yıkılıp, yenileriyle mesafe açılınca yolun ortasında kalakaldı ve güvenlik nedeniyle suyunu keserek diğer çeşmeye verdiler. Ama bunun başka bir çözümü olmalı ve o çeşme yeniden suyuna kavuşmalı ve yeni nesillere ruhundan akıttığı sularını ulaştırmalı. Başka yerlerde uygulanan, o bölgede bir yer belirlenerek ve taşlarını numaralandırılıp aynı şekilde, taşınma işlemi yapılabilir. Tarihi bir çeşme olduğu için bunu belediyeler yapamıyor. Bu vakıfların işi sanırım. Bu yazımız bir dilekçe olsun ve bütün yetkililere müracaatımız sayılsın, çeşmemiz layık olduğu suyuna kavuşsun inşallah. 
 
Bu çeşmenin 148 yıllık olduğu söyleniyor. Ben ne kitabesinde yazanlara ne de mimari özelliklerine girmedim.  2013 yılında tarihçi yazar Ali Işık tarafından redakte edilen ve Koski Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Konya'nın Tarihi Çeşmeleri isimli kitabın 45.sayfasında yer alan bilgilerde bu çeşme anlatıldı. Merak edenler bu kitaptan öğrenebilir. Benim yazımın amacı çeşmenin yansıttığı hatıraları, o günlerde yaşanan hayatı bir kesitiyle de olsa anlatmaktı. Ve tabi ki bir farkındalık oluşması için bir çabadır bu aynı zamanda. Buradan bu konuyu gündeme getiren sevgili Ömer Tokgöz beye teşekkür etmek istiyorum. Kendisi de bir eski Araplarlı olarak bizim duygularımızı yaşıyor ve oradan geçtiği zamanlar bir hüzne kapılıyorlar. 
 
Yazımın kalan kısmını şiire bırakıyorum. Bu çeşme gündeme gelince bende uyanan duygularla, özlemle, hayıfla bu şiiri yazdım. Hem eski Araplarlılar hem de bizim gibi eski mahallelerden çıkan kardeşlerimiz bu duygularla o günlere gidip geleceklerdir. Gençlerimize de bunu okumalarını ve kültürümüzün bir parçası olan bu manzarayı bir hayal etmelerini rica ediyorum, belki o zaman babalarını, annelerini, dedelerini, ninelerini daha kolay anlarlar. 
 
KÖR TAPALI ÇEŞMEYE AĞIT 
 
Çocukluğumda 
Ağzımı dayayıp su içtiğim çeşme 
Gençliğimde 
Sevdiğimi görme ümidim... 
Hani su verirdin sen 
Kurnana uzanan her kaba? 
Kaynağını mı kuruttular senin? 
Nerden çıktı bu kör tapa? 
 
Çelen kuşları inerdi 
Sularınla şenlenen ayakucuna 
Bayram ilan edilirdi eteklerinde 
Kanat seslerine karışırdı şırıltıların 
Oyundan susamış çocuklar koşardı 
Ellerini çırpa çırpa 
Kim getirdi sana bu çölü? 
Nerden çıktı bu kör tapa? 
 
Radyodan maçları dinlerdik arkadaşlarla 
Çoğumuz Fenerli, Cimbomlu, Beşiktaşlıydı 
Ama hepimiz Konyasporlu 
Kaç galibiyet sevinci sindi taş duvarlarına 
Etrafında kaç şampiyonluk turu attık 
Kazandık kaç kupa 
Neden gözlerim kurnandan ıslak bugün? 
Nerden çıktı bu kör tapa? 
 
Esnaflar çay demlerdi suyundan 
Çevrene kurulurdu muhabbet halkası 
Su sesinden kam alırdı yaşlısı genci 
Köylü amcalar dinlenirdi taşında 
Çarşıdan aldıkları tarım aletleri, 
Yaslanırdı bögrüne, beldenat, yaba 
O günler aksın ne olur lülenden 
Nerden çıktı bu kör tapa 
 
Sığırlar giderdi yanındaki yoldan 
Koca bir sürü halinde Aslım'a 
Mayıs toplayan kadınlar 
Ellerini yıkardı sularında 
Temizlerdin sokağın kirini pasını 
Alicenaplıkta kimse ermedi o çapa 
Bir pranga gibi 
Nerden çıktı bu kör tapa 
 
Arabacı emmiler atlarını sulardı 
Kepekçi Mevlüt amcadan arpa alırken 
İkindin vakti gölgene çekip arabalarını 
Ak Cami'ye namaza koşarlardı 
Hayat gibi akardın Büyük Sinan Caddesi'nde 
Kimse diyemez yoluna sapa 
Gönlümde çağlayan bir pınarsın sen 
Nerden çıktı bu kör tapa? 
 
Sevgiyle kalın.