Tarih boyunca hep önemli bir yerleşim, ticaret, kültür merkezi olan Akşehir'e ait ilk arkeolojik bulgular Neolitik Dönem'e kadar uzanır. Hititler zamanında Akşehir'in adı Thymbrion'dur. Zamanla Frigya egemenliğine daha sonra Anadolu'da egemenlik kuran Lidyalılar'ın yönetiminde kalan Akşehir'in önemi daha da artmıştır. "Krallar Yolu" Akşehir'den geçmektedir. Akşehir, MÖ 3. yüzyılda, Philomelium "Bal Sevenler" adıyla anılmaya başlanmıştır. Pers ve Hellenistik dönemlerden sonra kent, Roma daha sonra da Bizans egemenliğine geçer.
ARAPLAR AKŞEHİR’İ BELDE-İ BEYZA DİYE ADLANDIRMIŞ
Araplar Akşehir'i, beyaz çiçek açmış elma ve erik ağaçlarının görüntüsünden dolayı "Belde-i Beyza" (Beyaz Şehir) olarak anmışlardır. Ancak sonra Anadolu'ya yayılan Türkler, Kutalmışoğlu Süleyman Şah komutasında kenti almışlardır. Haçlı Seferleri, Selçuklu taht kavgaları, Moğol istilası sıralarında sürekli savaşlar yaşayan Akşehir (Akşar) büyük yıkımlar yaşamıştır. 1381 yılında Padişah Murat Hüdavendigâr'a satılarak Osmanlı egemenliğine girse de Yıldırım Beyazit'in Timur'a yenilmesi ile Moğollar'ın, Fetret Dönemi'nden sonra Karamanoğulları'nın eline geçer. Bu olaydan sonra Akşehir'de Oğuzların Avşar boyuna ait Türklerin oranı artmıştır. Fatih Sultan Mehmet 1467 yılında Akşehir'i fethederek Osmanlı topraklarına katar. 19. yüzyıl sonlarında Akşehir’de kaymakamlık yapan Bereketzade İsmail Hakkı’nın hatıralarında verdiği bilgilere göre; Akşehir’in çevre kasabalarıyla birlikte 100 binden fazla nüfusu vardır. Akşehir sosyal ve ekonomik bakımdan canlı bir merkezî yerleşim birimidir.
KURTULUŞ SAVAŞI'NIN DÖNÜM NOKTASI AKŞEHİR’DE OLMUŞTUR
Türk Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktası Sakarya Meydan Muharebesi'nden sonra, 18 Kasım 1921 tarihinden itibaren Garp (Batı) cephesi karargahı Akşehir'e yerleşir. Kumandan İsmet (İnönü) Paşa TBMM'den ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'dan aldığı emirlerle "Büyük Taarruz"un hazırlıklarını 9 ay boyunca Akşehir'de yapar. Akşehir, bir anlamda sinesinde Büyük Taarruz'u doğuma hazırlar. Mustafa Kemal Paşa'nın da katılımıyla son hazırlıklar tamamlanır ve 24 Ağustos 1922 tarihinde, Batı Cephesi Karargahı ve bağlı kuvvetlerimiz Büyük Taarruz için Akşehir'den Afyon'a doğru hareket ederler. Ünlü yazar, Tarık Buğra, ''Küçük Ağa'' romanında işte o günlerin Akşehir'ini anlatmıştır.
ORTODOKS DON KAZAKLARI AKŞEHİR’E GELMİŞ
20. yüzyılın ilk çeyreğinde 1. Dünya Savaşı'nın başlaması sonucunda Anadolu'daki diğer birçok yerleşim yeri gibi Akşehir'de savaştan etkilenmiştir. Savaş sırasında birçok Ermeni, Tehcir Kanunu uyarınca şehri terk etmiştir. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra başta Bermende (Savaş köyü) olmak üzere Akşehir ve çevresinde yaşayan Rum nüfustan 799 kişi, mübadele ile Yunanistan'a gönderilmiştir. 2. Abdülhamit döneminde Çarlık Rusyası'ndan gelip Akşehir Gölü çevresine yerleşen ve balıkçılıkla uğraşan Ortodoks Don Kazakları 1960'ların sonlarına kadar ABD'ye göç etmiştir. Akşehir'in gayrimüslim nüfusu bu göçler sonucunda yok olmuştur.
BATI CEPHESİ KARARGAH MÜZESİ
Bina, Müze Alanı’nda Şifa Hamamı’nın yanında yer almaktadır. İki katlı binanın, salona açılan sekiz oda kapısı bulunmaktadır. Bina, 1905 tarihinde Belediye Binası olarak yaptırılmıştır. 1921 yılında Kurtuluş Savaşı’nın başlaması nedeniyle, Alagöz’deki Batı Cephesi Karargahı Akşehir’e nakledilmiştir. Belediye Binası olarak kullanılan yapı, karargah için orduya tahsis edilerek, 24 Kasım 1922 tarihine kadar, karargah görevini sürdürmüştür.
NASREDDİN HOCA TÜRBESİ
Günümüze büyük değişiklikler geçirdikten sonra ulaşan türbe, iki bölümden oluşur. Tarihi belgelerden edinilen bilgiye göre, 14.yüzyılda yapılmış ve 6 yuvarlak sütun üzerine oturmuştur. Sonradan dışa, 12 desteğe oturan revak görünümlü çokgen kuruluş yapılmıştır. Türbenin dört tarafının açık, bir tarafının asma kilitle kapalı olması Nasreddin Hoca’nın mizah anlayışının göstergesidir. Ayrıca, türbe önünde Dünya’nın Ortasını sembolize eden platform bulunmaktadır. İnanmayan ölçsün!
NASREDDİN HOCA ARKEOLOJİ VE ETNOGRAFYA MÜZESİ
Yapının, hem plan hem de cephe düzenlemesi simetrik tasarlanmıştır. Bodrum, zemin kat artı iki kat olarak üç katlı bir bina olarak yapılmıştır. Yapı malzemesi taş ve ahşaptır. Ön ve yan tarafı yol, diğer iki tarafı bahçe çevrelemektedir. Üzeri kiremit kaplı ahşap kırma çatı ile kaplanmıştır. 1914 yılında Rüştü Bey tarafından konak olarak yaptırılmış olan yapı, çeşitli restorasyonlarla Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Pazartesi günleri haricinde haftanın her günü ziyaretçi kabul etmektedir.
GÜLMECE PARKI
Kafeteryası, dev kazanı, hediyelik eşyaları ve Nasreddin Hoca’nın fıkralarını canlandıran heykelleriyle, Hoca’mızın adına yakışan bir mekandır. Parkın yan tarafında, Nasreddin Hoca’dan günümüze kadar uzanan yüzlerce yıllık köprüde yer alan mizah ustalarının anıtları bulunmaktadır. Nasreddin Hoca’nın, ‘Dünya’nın Ortası’ fıkrasından esinlenerek, yapılan dünyanın ortası yapısının en altında ‘Dünyanın Ortası Burasıdır’ ifadesi yer alırken, en üstte ise bir dünya ve dünyanın üzerinde ise ‘İnanmayan Ölçsün’ yazısı yer almaktadır.
SEYYİD MAHMUT HAYRANİ TÜRBESİ
Nasreddin Hoca ve pek çok Türk - İslam âliminin hocası olan Seyyid Mahmut Hayrani’nin Türbesi’dir. Türbe, Sultan Dağı’nın eteğine ve şimdi yok olan Akşehir Kalesi’nin içine yapılmıştır. Girişin üst kısmında onarım kitabesi vardır. Seyyid Mahmud’un ölüm tarihi olan H.667 (M.1268) türbenin, inşa tarihi olarak kabul edilmektedir. Sandukası Türk-İslam Eserleri Müzesi’ndedir. Ferruh Şah Mescidi: Ankara Meydan Savaşı’ndan sonra, Yıldırım Beyazıt’ın Timur tarafından hapsedildiği yerdir. Çeşitli restorasyonlar yapıldıktan sonra, günümüze ulaşmış bir yapıdır.
EMİR YAVAŞGEL TÜRBESİ
Türbe, Reis Mahallesi mezarlığı içindedir. Türbenin ön cephesinde kitabesi yoktur. Üst katın doğu, batı ve güney duvarlarında sıva üzerine Selçuklu neshi ile yazılmış yazı şeridi vardır. Okunabilen kısımları çevrildiğinde “Bu kabir, Benzeri olmayan rütbe sahibi emir İsfehsalar’ın kabridir. O saygın kişi dinin güneşi ve hilalidir.” yazmaktadır. Kitabenin tarih kısmı silindiği için mimarisi üzerine inceleme yapanlar aynı mimarideki türbelerle karşılaştırarak 1256 yılından sonraya tarihlemişlerdir.
HACI İBRAHİM VELİ SULTAN TÜRBESİ
Alanyurt Mahallesi’nde bulunan Hacı İbrahim Veli Sultan Türbesi; moloz taş ile örtülü bir duvarın çevrelediği avlu içindedir. Dış duvarlar düzgün mermer bloklarla kaplıdır. Kare planlı yapının üzerinin üst kesimi, koniyi andıran bir kubbeyle örtülmüş durumdadır. İçerisinde ahşap malzemeyle yapılmış iki adet sanduka yer alır. Giriş kavsarasının üst kısmında yer alan kitabeye göre yapı, 1 Zilhicce 771 M. 26 Haziran 1370 tarihinde tamamlanmıştır.
TARİHİ İPLİKÇİ CAMİSİ
Cami boylamasına dikdörtgen planlıdır. Birçok onarım görmüştür. Caminin güney ve batı duvarları ile doğu duvarının bir bölümü sıvalıdır. Sıvasız olan diğer yerler, üç sıra tuğla ve bir sıra düzgün kesme taşın dönüşümlü olarak yerleştirilmesi ile inşa edilmiştir. Caminin duvarları sonradan yükseltilip, kırma çatı ile örtülmüştür. Yapıdaki süslemelerin tamamının üç kubbe ile kapatılmış, güney kanadında toplandığı gözükür. Caminin batı duvarındaki girişin üstünde yer alan kitabede, camiinin 1337 tarihinde tamamlandığı anlaşılmaktadır.
TARİHİ ULU CAMİ
Cami güneyden kuzeye doğru genişleyen harim ile kuzey duvarı boyunca uzanan son cemaat yeri ve bunun önündeki, yamuk planlı avludan ibarettir. Çini mozaik tekniğinin uygulandığı mihrabı, kesme taşlarla örülü kare kaideden sonra gelen, çinili sekizgen pabuç üzerine silindirik formlu tuğla minaresi ile Selçuklu eseri özelliklerini gösterir. Yapının tek kitabesi minarede yer alır. Minare kitabesine dayanılarak yapının, 1213 tarihinde veya birkaç yıl önce inşa edildiği kabul edilmektedir.
TAŞ ESERLER MÜZESİ
Sahip Ata Medresesi olarak da bilinmektedir. Mescit, türbe, hankah, imaret ve çeşmeden oluşan bir külliye şeklinde inşa edilmiş olmasına rağmen bugün yalnızca medrese, mescit ve türbe kısmı sağlamdır. Yapı eskiden Darüşşifa olarak kullanılmıştır. Yapının galeri kısmını oluşturan alanların kenarlarında öğrenci hücreleri mevcuttur. Medresenin avlu bahçesinde yer alan kitabede yapının, 1250 yılında Sahip Ata tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Müzenin restorasyonu devam etmektedir.
ARASTA ÇARŞISI
Şehrimizin merkezinde, geleneksel ticaret merkezidir. Bir birini dik kesen sokaklardan, çoğunlukla asmalarla ya da günümüzde brandalarla gölgelikli mekanlardan oluşan bu merkez, çok az da olsa geleneksel zanaatları barındırmaktadır. Ayakkabıcılar, konfeksiyon dükkanları, berberler, tenekeciler, demirciler, helvacılar işlevlerini ticari anlamda buradaki mekanlarda sürdürmektedirler. Fırınlar, lokantalar hala yöresel yemeklerin yapıldığı, belli ritüellerin sürmesine katkıda bulunan üretim birimleridir. Tüm bu mekanlar, geleneksel yaşam biçimini gelecek kuşaklara aktaracak bilgiler içeren kültür varlıklarını oluşturmaktadır.
AKŞEHİR EVLERİ
Akşehir Evleri, Anadolu coğrafyasının sivil mimari örneklerini geçmişten günümüze kadar koruduğu için önemli bir yere sahiptir. Evlerin yan özel nitelikleri, sahanlıklı girişleri, cumbaları, sokakların ve şehrin kimliğine özellik ve çeşitlilik katmaktadır. Bunun en güzel örneği Ulu Camii Caddesi’nde görülebilir. “Eski Akşehir”de pek çok tarihi ev ve konak bulunmaktadır. Bu yapıların, turizme kazandırılması amacıyla, sokak sağlıklaştırma projesi kapsamında tarihi ev ve konakların dış cephe iyileştirmeleri ve restorasyonu yapılmıştır. Akşehir Evi, Takkasızlar Konağı, Nasreddin Hoca Evi ve Hacı Küçük Konağı bunun en güzel örneklerindendir.
CUMHURİYET MEKTEBİ
1927 yılında, Konya Valisi İzzet Bey zamanında yapılmıştır. Yapı dikdörtgen plana sahip olup, bodrum, zemin ve bir kat olarak tasarlanmıştır. Okulun duvarları taştan yapılmış olup, oldukça kalındır. Pencere düzenlemeleri alt kattakiler basit kemerli, üst kattakiler sivri kemerli olarak tasarlanmıştır. Kapının üzerinde “Cumhuriyet Mektebi” yazısı bulunan pano olup, panonun iki yanında vazo içinde çiçek motifli süslemeler vardır. 2007 yılında restorasyonu tamamlanmıştır.
HIDIRLIK
Akşehir’in en önemli mesire yerlerinden biri olan ve kent merkezine 3km. uzaklıkta olan Hıdırlık, yeşilin en güzel tonlarının sergilendiği bir mekandır. Asırlık çınarları ve çam kokularıyla insana huzur veren mekan, Akşehir ile özdeşleşmiştir.
AKŞEHİR KENT ORMANI
Akşehir’de yaşayan halkımızla birlikte ziyaret amacıyla kentimize gelen yerli ve yabancı misafirlerimizin temiz hava, bol oksijen, doğa yürüyüşü ve doğal ortamda piknik yapmaya teşvik etmek amacıyla hizmete açılan Kent Orman, doğal turizm potansiyeli açısından önemli bir mekandır.
TARİHİ KİLİSE
Kilise, 19. yy. da Ermeni Cemaati’nce yaptırılmıştır. Tarihi kilisenin yapısı; moloz, kesme taş ve tuğla malzeme ile inşa edilmiştir. Tarihi yapı, önceki dönemlerde sanatsal etkinliklerin yapılmasına ev sahipliği yapmıştır. 2018 yılında Akşehir Belediyesi ve KOP idaresi işbirliği ile restore edilmiştir.
KÜÇÜK AYASOFYA MESCİDİ
Eskikale Mahallesi’nde, Orta Hamam Sokağındadır. Yapının inşa kitabesinden 1236 tarihinde yaptırıldığı anlaşılır. Mescide Grekçe’de Tanrısal Bilgelik anlamına gelen Küçük Ayasofya ismi sonradan verilmiştir. Mescidin duvarındaki Bizans dönemine ait Grekçe bir kitabede burada Flavius Eugnomon ve Anabouralı Aurelius Loukios isimli kişilerin binaları olduğu yazılıdır. Mescidin giriş kapısı üzerinde yer alan kitabede de H.633/M.1234 yılında Ömerzade Şemsettin Hasan adına yaptırıldığı bildirilmektedir. Kubbe yuvarlağının hemen başlangıcında sırlı kâseler ve çini mozaik tekniği ile yapılmış bir süsleme kuşağı vardır. Kubbe tuğla malzeme ile örülmüştür. Kubbe eteğinden, çini mozaik tekniği ile yapılmış geometrik motiflerle süslü kubbe merkezine kadar devam eder. Yapıdaki süslemelerin tamamı kubbede toplanmıştır.
NİMETULLAH NAHCİVANİ TÜRBESİ
1514 Yılında Akşehir’de vefat eden Azerbaycanlı Türk-İslam Alimi Nimetullah Nahçivani’nin Türbesi Akşehir Kent Ormanı içinde yer almaktadır. Üzerindeki kitabelere göre Akşehir Belediye Başkanı Abdürrauf Bey tarafından H.1268/1852 yılında tamir edilmiştir. İkinci tamiri H.1307/M.1889 yılında Tevfik Bey yaptırmıştır. En son restorasyon ve peyzaj çalışması da Akşehir Belediyesi'nce yakın zamanda yapılmıştır.
TAKKASIZLAR KONAĞI
Takkasızlar Konağı, geçmişi 200 yıla dayanan tarihi Anadolu evlerinin özgün mimarisinden esinlenerek yapılmıştır. Yapının, 1913 yılında inşa edildiği, dış cephedeki yapım kitabesinden anlaşılmaktadır. Mistik havasıyla sizi kendine çeken bu konak, asırlık anılarıyla geçmişten günümüze derin izler taşımaktadır. Takkasızlar Konağı, çift girişi, çift cumbası ve on odasıyla geniş bir ailenin rahatça yaşayabileceği büyüklükte inşa edilmiştir. Konak, gelen konukların evindeki konforu bulabilecekleri, huzurlu bir tatil geçirecekleri bir mekân olarak hizmet vermektedir.