Hayata adım attığım şehir olarak Konya kadim bir kültüre sahiptir. 1968 yılından itibaren ilklk çocukluk günlerim Konyanın kadim semtlerinden Araplar mahallesinde geçti. İlkokul döneminde Konya’nın Selçuklular ve Osmanlılar döneminden beri kadim yerleşim yeri olan Araplar Mahallesinde yaşadım. Çocukluk anıları masallardaki dünya gibi pırıl pırıl ve destansı bir hatıralar yumağıdır. Hayatın başındasınız ve henüz ilkokula başlamamışsınız ve tek sosyal çevreniz mahalledeki karşı komşu veya yan komşular ve onların çocuklarıdır. 1960-1980’ li yıllar arasında tüm Türkiye'de çocuklar arasında oyunlar birbirine benzerdi. Basit ve sade malzemelerden sıfır maliyetli, arkadaş dayanışması ile temin edilen doğal oyuncaklar ile oyunlar oynanırdı. Hayat bugünün apartman, site ve rezidans çocukları gibi steril bir alt kat üst kat veya site içi izole park içinde değil sokakta akardı.
1960’lı yılların sonlarında ve 1970’li yılların ortasına kadar çocuklar olarak kızlı erkekli gruplar olarak sokakta, caddede seksek oynardık. Erkek kız fark etmez ip atlar, çember çevirir, hotmiş taş dikerdik. İstop, yakan top oynar ve kağıt uçurtma yapardık. Üç aylar başlarken elimizde cüz torbası alırdık. O zamanlar plastik poşet icat edilmemişti ve şivlilik toplardık. Mahallede olan tek alışveriş yeri mahalle bakkalı idi. Loş ve karanlık ve içerisinde her şey olan bir orta boy dükkân idi. Tartı ve kasanın olduğu ön kısımda tüm albenisi ile çocuklara hitap eden ürünler sıralanırdı. O günlerin moda içeceği şişe kola değil gazoz idi ve Çamlıca, Yerköy ve Ankara marka gazozu içmek lüks idi.
Sokakta, caddede seksek oynardık. Erkek kız fark etmez ip atlar, çember çevirir, hotmiş diker, istop ve yakan top oynar, kağıt uçurtma yapardık. Üç aylar başlarken elimize bir cüz torbası alırdık o zaman plastik poşet icat edilmemişti ve şivlilik toplardık. Arap kızı veya tipi tip, dandy isimli sakızlar modaydı, sakızlardan çeşitli kartlar çıkardı. Özellikle bu kartlar içinde takımlar ve futbolcuları, sinema artistleri ve otomobil kartlarını biriktirirdik. Sonra oyun eder, kim kimi ütecek diye kartları açardık. Büyük rakam çıkan diğerinden kart alırdı. Gazoz kapaklarını toplar, taşla düzler içine çamur veya portakal kabuğu basardık. Kömür tozuyla veya bulursak tebeşirle caddeye uzun bir labirent çizer, içinde 3’er vuruşla gazoz kapaklarını ite ite çizgi dışına çıkmadan en başa gitmeye çalışırdık.
Kaldırım üzerine şekil çizer üç taş ile saatlerce cark curk oynardık, yoğurt ekmek ile kanar ve doyardık. Bildiğiniz kayısı çekirdeğini toplar, taşa sürterek deler ve düdük gibi kullanırdık. İkinci olarak kayısı çekirdeklerini duvar dibine kazdığımız avuç içi kadar çukur içine atar, oynardık. Tabi ki ev de duvar da kerpiç idi. Oynadığımız sokak genelde çıkmaz sokak olurdu ki oynaması rahat olsun. Bugün bir mahallede yeni kuşaklara gösterecek çıkmaz sokak bile kalmadı.
Ak cami ile Cıngırıklı kuyu arasındaki sokağa günümüzde Saksağan sokak deniliyor. Benim çocukluğumda ise bu sokağa Araplar mahallesi Yeni Kayacık sokak denilirdi. Mazide bu sokakta 1805 tarihinde yapılmış Saksağanlar camii ve bu soyadını taşıyan ailenin bulunması nedeniyle Saksağan sokak olarak anılıyor. Sokağın diğer başındaki Kavak altı camisine isim veren kavaklar kalmadığı gibi meşhur Cıngırıklı kuyu da ortalıktan kalkalı çok oldu. Serenli kuyu tipindeki kuyunun dibinden helkelerle su çekilir, yukarı çekilirken demir zincir taşlara sürtünürken cıngır cıngır diye ses çıkardığı için bu isim verilmiştir. Su yalağına dökülen sulardan yoldan geçen at arabaları, kuşlar, kedi ve köpekler su içerdi. Vakit namazına gelen kişiler kuyunun başında sohbet ederdi. Bir tür buluşma noktasıydı. Araplarda yaşayanlar veya yolu Araplar mahallesinden bir vesile geçenler Ak cami, Kavak altı, Araplar çeşmesi, Cıngırıklı kuyu, Sedirler bağlantısını, Keçeciler, Küçük Sinan ve Büyük Sinan mahallesini çok iyi bilirler.
Ak cami ile Cıngırıklı kuyu arasındaki sokağa günümüzde Saksağan sokak deniliyor. Benim çocukluğumda ise bu sokağa Araplar mahallesi Yeni Kayacık sokak denilirdi. Mazide bu sokakta 1805 tarihinde yapılmış Saksağanlar camii ve bu soyadını taşıyan ailenin bulunması nedeniyle Saksağan sokak olarak anılıyor. Sokağın diğer başındaki Kavak altı camisine isim veren kavaklar kalmadığı gibi meşhur Cıngırıklı kuyu da ortalıktan kalkalı çok oldu. Serenli kuyu tipindeki kuyunun dibinden helkelerle su çekilir, yukarı çekilirken demir zincir taşlara sürtünürken cıngır cıngır diye ses çıkardığı için bu isim verilmiştir. Su yalağına dökülen sulardan yoldan geçen at arabaları, kuşlar, kedi ve köpekler su içerdi. Vakit namazına gelen kişiler kuyunun başında sohbet ederdi. Bir tür buluşma noktasıydı. Araplarda yaşayanlar veya yolu Araplar mahallesinden bir vesile geçenler Ak cami, Kavak altı, Araplar çeşmesi, Cıngırıklı kuyu, Sedirler bağlantısını, Keçeciler, Küçük Sinan ve Büyük Sinan mahallesini çok iyi bilirler.
Son yıllarda gelen imar dalgası ile mahalleler ve evler birer birer apartman ve site rüzgarına yenik düştüler. İğdeli camisinden Kavak altına kadar doğrudan Ak camiye kadar giden yol, trafik lambası ve paralel sokak ile bölündü. Ak cami önü de lambalı kavşak haline geldi. Araplar mahallesinin simgesi olan tarihi Araplar çeşmesi ise epey zaman önce yol ortasında alanda mahsur kaldı ve lülelerine kör tapa vuruldu. İyi insanlar da ata binip uzaklara gittiler.
2020 yılından itibaren çocukluğumun geçtiği Araplar mahallesi ile başında toplanıp su içtiğimiz Araplar çeşmesinin kitabesi üzerine çalıştım. Çeşmenin kitabesini çözümleme konusunda acizane katkılarım oldu ve sosyal medyada anlamını paylaştım. 2022 yılında ise şair ve yazar Hasan Ukdem tarafından hazırlanan “Zamanın Behrinde Araplar Mahallesi” başlıklı kitap çalışmasında “Araplar Mahallesi Masalı” başlıklı makale ile yer aldım. (https://www.yenihaberden.com/araplar-saksagan-sokak-derler-15578yy.htm)
Sosyal medyada ve 2022 yılında yazdığım makalede Araplar çeşmesinin durumunu, kitabesini ve son durumunu yazıp önerilerde bulunmuştum. Geçen sürede çeşme yeniden hizmete gir(e)mediği gibi 152 Yaşındaki Tarihi Araplar Çeşmesi Çöp Alanı ve Mezbelelik Oldu. Acaba çeşmeyi yaptıran Ali Ağa mezarından başını kaldırsa ve bu günleri görse idi ne derdi. Ona kim derdi ki yaptırdığın hayrat çeşmeye senden sonra gelenler kör tapa vurdu. Bir buçuk asırlık tarihi Araplar çeşmesinin etrafı hem çöplük oldu hem virane hale geldi diye.
152 yıllık tarihi Araplar çeşmesi önce suyu kesilerek iki lülesine kör tapa vurulmuştu. Bu günlerde ise daha da kötü bir durumda olup çöp konteynerleri ve geri dönüşüm kutuları arasında kaybolup gitme tehlikesi altında bulunmaktadır. Bu türden hareket ve tutumlar kimden gelirse gelsin tarihi mirasa ve çeşmenin banisine ve ecdat yadigarı eserlere karşı bir saygısızlık olduğu açıktır.
152 yıllık ecdat yadigarı çeşme hem etrafına konulan konteynerler ve atıklar ile fiziken kapatılmış hem de görsel olarak kirletilmiştir.
2020 yılında çeşme kör tapalı idi, ancak çevresi temiz vaziyette idi. Araplar çeşmesinin fotoğraflardan da görüleceği üzere bu günlerde hem önüne çöp konteyneri yerleştirilmiş hem de iki tane geri dönüşüm konteyneri konulmuş, etrafına sebze meyve kutuları, açık çöp kutuları ve taş tuğla gibi atık malzemeler dökülmüştür. Duvarları sprey boya ile boyanarak kirletilmiştir.
Çeşmeler Selçuklu ve Osmanlı ecdadımızın büyük bir emek, hayır ve sanat eseri olarak yaptırdıkları bir güzel mimari obje olarak korunmalıdır. Aslına uygun kullanılmalıdır. Çeşmeler mezar taşları gibi Türk milletinin suya verdiği önemi gösterdiği kadar, tarihe vurduğumuz bir damga ve tapu senedi olarak da baş tacımız olmalıdır. Halk, çocuklar ve gençler ve tabi ki yetişkinler ve yerel yöneticiler kıymetini bilmelidir. Tamir bakım amacıyla zaman zaman kör tapa vurulsa da uzun süreli kapatılmamalı ve su havuzları çöplük olarak kullanılmamalıdır.
Araplar mahallesi demek Araplar çeşmesi demektir.
Araplar semti sosyo- ekonomik olarak biraz gara dakım denilen yoksul ve kalender insanların yerleştiği bir yer idi. 1950’lerin ortasından itibaren bu semtte oturanlar kent merkezinde çalışan insanlar ve sanayide çalışan işçilerin ağırlıkta olduğu bir yer idi. Ulaşımda bisiklet kullanılır. 1970’ lerin başında Arçelik/triportör denilen dolmuş ile mahalle ile Fenni fırın arası toplu ulaşım yapılırdı. Hatta yazları at arabasından dolmuş kullanılan ve yer yer de bahçeli, tandırlı, kümesli ve hayatlı evleri olan orta direk denilen insanların mahallesi olarak bilinirdi.
Araplar mahallesinin ismi konusunda ise farklı görüşler bulunmaktadır. Bizans ve Emeviler döneminde yaşanan savaşlar sonucunda 7. ve 12. yüzyıl arasında Anadoluya fetihler için gelen müslüman Araplar döneminde Konya'nın bu kesimine yerleşim yapanlar veya esir edilerek iskan edilen Arap müslümanlardan dolayı semtin “Arablar” mahallesi ismini aldığı değerlendirilmektedir. Selçuklular döneminde ve Osmanlı döneminde de mahallenin aynı isimle varlığını koruduğu görülmektedir. Osmanlı döneminde Konya’ya ait en eski şeriye sicillerinde de ismi yer alan bu mahallemiz kadim ve köklü gelenekleri olan bir mahalledir. Yine 1832 yılında Mısır Valisi Kavalalı İbrahim Paşa Konya muharebesinde Osmanlı ordusunu yenmiş olup bu ordu askerlerinden de Konya’da kalan Arap insanların mahalleye yerleştiği tahmin edilmektedir.
Semt Cumhuriyet döneminde merkeze yakın bir mahalle olarak temayüz etmiştir. Semt insanları hayvancılık ve tarımla uğraşır, esnaflık yapar ve işçilikle geçinirdi. Semt delikanlılarının kurduğu Araplar spor futbol takımıyla, trafiğin olmadığı zamanda at arabası, bisiklet ve minarelli motorsiklet cenneti ve çocukların da doğal ve organik oyunlar ile büyüdüğü bir alandı. Mahalle çocukları yer yer toprak zeminde bilye oynarlar, billalıya binerler, çember çevirirler, telden araba yaparlardı.
1970’li yıllarda Araplar bir uçtan bir uca en sağdan sola tüm hanelerin ve insanların birbirini tanıdığı bir yer idi. Araplar mahallesinde yatsı namazından sonra hacı emmilerin birbirine çay ve sohbete gittiği, delikanlılar ve gençlerin ise Teksas, Tommiks gibi çizgi romanlar okuduğu günleri yaşadı. Siyah beyaz TV'nin mahallede birkaç kişide olup, herkesin sabah namazı vakti Muhammed Ali Clay’in boks maçına gittiği veya cumartesi akşamları yerli film seyretmeye gittiği zamanlar olurdu.
Araplar mahallesi benim tanık olduğum yıllarda otantik barana sohbetleri yapılan ve Gonya havalarının dile geldiği bir musiki ve kültür ortamı idi. Çocukların koro halinde ev ev dolaşıp yağmurdan bulgurdan isteyip, bir kazan pilavı kocaman sinide tahta kaşık ile iştahla yedikleri zamanlar idi. Arada bir mahalleden mahalleye çocuk kavgasına gidenlerin olduğu basit ama kendi işinde gücünde olan ve mutlu olan insanların yaşadığı bir semt olarak hafızalarda yer etti.
Rahmetli Gazeteci Yazar Seyit Küçükbezirci çok yakından tanıdığı Araplar semti ve mazisine değinirken Araplar semti hakkında tespitleri ise çok yönlü , realist ve son durumu hakkında hazin tespitler içeriyor: “Araplar”.. Hacıhasan Başı’ndan, “İğdeli Mektep”e: Oradan “Ak Cami”ye, oradan “Evler Ucu”na kadar bir “saltanat”. “Ceket omuzda” bıçkın delikanlılar; “Alatlı’nın Deli Ali”, “Aslan Ali”, “Kürüzün Seladdin” .. Arapların tekmil kızlarına, “Develik”lerin “Çobansalık”larında gizli gizli “namazlık” öğreten, Kur’an okutan “efsane hocalar” Kaplanzade Mustafa Efendi, Çodur Hoca. Üç evinden biri şehit çıkartan Araplar artık yok. “Ak Cami ve Araplar çeşmesi” de olmasa Araplar’ı hatırlatacak bir taş, bir ağaç bulamazsınız.”
Araplar mahallesi kentsel dönüşüm ile başkalaşım geçirirken mahallenin sembolü olan Araplar çeşmesi ise kör tapalı olarak virane ve metruk vaziyette zamana direnmektedir. Mezbelelik vaziyette sokak ortasında bir başına kalmış, etrafı otopark olarak işgal edilmiş, çöp konteynerleri ve geri dönüşüm kutularının gölgesinde kaybolmuş durumdadır. Duvarları boyalı vaziyettedir. Tarihi mirasa sahip çıkılacağı yerde çöpler arasında bırakılmıştır. Araplar çeşmesi ayakta kalabilmek için modern zamanlara ve uğradığı saygısızlığa karşı tek başına direnmektedir.( https://www.yenihaberden.com/konyadaki-152-yillik-yapi-virane-hale-geldi-1810829h.htm)
Araplar çeşmesi Ali Ağa tarafından 1872 yılında yaptırılmıştır. Ancak kitabe çözümlemesi mevcut yayınlarda yer almamaktadır. Araplar çeşmesinin yola bakan kısmında olan kitabesini üzerinde iki haftaya yakın çalışarak çözümlenmesine vesile oldum. Araplar çeşmesi renk ve desen itibarıyla Gödene taşından yapılmış iki lüleli ve üç cepheli bir meydan çeşmesidir. Düzgün kesme taştan yapılmıştır. Mimari olarak bu üç cephede görülen yarım yuvarlak kemerler kaide üzerine oturmaktadır, alt kısmında sekisi ve yalağı bulunmaktadır ve üstünde silmeli bir saçak bulunmaktadır.
1872 tarihli Araplar çeşmesi kitabesinin anlamı:
Maşâallah/1314
Bu çeşmeyi üç mahallâtın şurbuna kıldım ayân
Kayacık Sinân dahi Orta Sinân
Ehl-i hayrât Sa' idüb ta’mîrine
İki taraftan suyu oldu revân
HAK rızasına muvafık eylesin
Bin üç yüz dahi on dört tamam.
Araplar çeşmesinin banisi hayırsever Ali Ağanın kim olduğu meçhuldür. Halen çeşmenin banisi Ali Ağanın kim olduğu ve şahsiyeti hakkında yazılı bir bilgi ve kaynak yoktur. Elimizde kendisinin mesleği, çeşmenin vakfiyesinin nerede olduğu ve hangi tarihte vefat ettiği ve kabrinin nerede olduğu gibi bilgiler de bulunmamaktadır.
Çeşmeler bizim bu topraklardaki ecdat yadigarı mimari ve sanat tarihi yönünden tapu senetlerimizdir. Ali Ağanın yaptırdığı Araplar çeşmesi ve Şehit Sadık İlkokulu karşısındaki 1908 tarihli Karakayış çeşmesi ile 1920 tarihli Saksağanlar sokak çeşmesi gibi tarihi çeşmeler serserice ve hoyratça duvar yazıları için kullanmamalıdır. Bu davranışlar ecdat yadigarı tarihi eserlere karşı saygısızlık ve vandalizmdir. Mevzuatta yer alan hapis cezaları ve para cezaları behemahal uygulanmalıdır. Kamera ile kontrol ve takip yapılmalıdır.
Araplar çeşmesi bu anlamda ilgili kurum ve kuruluşlardan bir dokunuş, bir çözüm ve kelimenin tam anlamıyla yıllardır bir himmet bekliyor. Allah ondan razı olsun Ali Ağa'nın sadaka-i cariyesi olarak mahalle halkına ve Konya’mıza kazandırdığı Araplar çeşmesinin tekrar iki lülesinden su akıtılmalıdır. İkinci olarak etrafındaki çöp konteynerleri kaldırılmalı ve çeşme cepheleri temizlenerek ihya edilmelidir. Üçüncü olarak ise çeşmeyi yol ortasından kurtarıp Ak caminin uygun bir cephesine taşımak olacaktır. Dördüncü olarak: Bu tür tarihi eserlerin üzerinde mutlaka orijinal kitabesini açıklayan ve tanıtan barkod konulmalı ve akıllı telefonlar üzerinden web sayfasına erişim sağlanmalıdır. Bu hem gelip geçen kişilerin tarihi eser hakkında doğrudan agâh olmasına vesile olacak hem de Konya turizmi açısından önemli bir kazanım olacaktır.