Geçen hafta yayımlanan “Arabask Yavşaklığı” başlıklı yazımda ele aldığım konunun eksik kaldığı hissine kapıldığım için bu gün de son yıllarda müzikte görülen yozlaşma üzerine bir yazı yazarak konuya devam edelim istedim
Müziğin kullanım amacının değişmesi, yaşanan yozlaşmanın baş etkenidir. Kullanım amacının değişmesi, yani müziğin günümüzde daha çok ticari amaçla üretilmesi ve icra edilmesi.
Aslında, müzik geniş kitlelere kolay ulaşmaya başladığı andan itibaren yozlaşma sürecine girmiştir. Bu yozlaşma radyolu günlerimizde sınırlı kalırken, televizyonla biraz hızlanmıştır. Video kliplerin ve sadece müzik yayını yapan televizyon kanallarının piyasaya girmesi ile de korkunç boyutlara ulaşmıştır.
80’lı yıllardan itibaren popüler müziğin yani pop müziğin evrensel bir tür olarak algılanması, bu yozlaşmadan nasibini almamış hiç bir ücra köşe bırakmadı. Çıplak kadın ve erkeklerin iğrenç müzikler eşliğinde gözümüze sokulduğu klipler, müzik kanallarıyla tüm dünyada yaygınlaştı.
Pop müzik adı altında varlığını sürdüren bu yoz müzik ve bu müziğin dayanağı olan basit kültür, özellikle sosyo-ekonomik değişiklikler yaşadığımız 90’lardan itibaren ülkemizde de ivme kazandı.
Az çalış - çok kazan ilkesinin bir yan mahsulü olarak ortaya çıkan bu tarz müzik, alelacele üretilen ve tabii ki aynı hızla da tüketilen bir müzik algısı oluşturdu.
Günümüzde üretilen pop müzik şarkılarının sözlerinde hiçbir anlam bulunmadığını, melodilerindeki duygu yükünün sıfır olduğunu anlamak için yüksek bir zevke sahip olmaya gerek olmadığı gibi müzik bilgisine de ihtiyaç yoktur. Bu şarkıların büyük bir çoğunluğu, müzik piyasasından para kaldırmak amacıyla yazılmış değersiz söz ve nota yığınlarıdır. Bunun için de ahlaksızlığın zirve yaptığı, bayağı kliplere ihtiyaç duyarlar.
Pop kültür öncesi müziğe bakarsak, sözlerin belli bir kaygıyla yazıldığı, müzik şarkıdan çıkarıldığında bir şiir anlamı olan güftelerden oluştuğu anlaşılır. Aynı şekilde sözler müzikten ayrıldığında da kulağa hoş gelen, duygu veren melodilerden meydana geldiği görülür.
Tabii ki müziği icra edenlerle ilgili de ciddi sorunlar mevcuttur son zamanlarda. Günümüzde gırtlak ve ses yapısından, diyaframdan, müzikal bilgiden ve tecrübeden daha önemli olan şey, dış görüntü ve fiziki durumdur. Pek çoğu müzik eğitimi almamış, müzikle yakından uzaktan alakası olmayan, bu işe hiç emek vermemiş insanlarla dolu artık müzik piyasası. Televizyonu açtığımızda arz-ı endam eden şarkıcıların çoğu ya mankendir ya da fizikleri bir manken kadar düzgündür. Çünkü artık satılan müzik değildir, kliptir. Müzikal değeri olmayan bir eseri satmak için ise en güzel numara; 90-60-90 dır.
Şu anda televizyonda bir müzik kanalını açsanız yarı üryan vaziyette dans eden güzel genç kızlar, atletik yapılı, yakışıklı erkekler görürsünüz. Görselliğin tavan yaptığı bu kliplerde müzikalite arka planda adeta ezilmiştir. İşte müziğin yozlaştığının kanıtı budur.
Bütün dünya’yı saran bayağı tüketim çılgınlığından müziğimizi de koruyamadık maalesef. Hal böle olunca da, duyguların, kültürlerin, tarihin beşiği olan ülkemiz, üstün bir müzik anlayışı yerine, çakkıdı pop müzik bataklığına saplandı kaldı. Sözlerinde seviyesizlik, sevgisizlik, aşağılama, aldatma, müstehcenlik, yalan, bestesinde ise gürültü, ahenksizlik, uyumsuzluktan başka bir şey olmayan derin bir bataklık.
Şu aralar Ankaralı namıyla çıkan pespaye adamların icra ettikleri mahalle düğünü tarzı kırma bir müzik türedi bir de. O da apayrı bir seviyesizlik ki bu sütundan eleştirmeyi dahi zül sayıyorum. “Arabada beş evde on beş” dersem meramım anlaşılır herhalde.
Müzikte yozlaşma konusuna önümüzdeki günlerde yine devam edeceğiz inşaAllah.