1989, İzmit.
O vakitler işsiz, güçsüz geçiyoruz. Yurtdışına kapağı nasıl atarız arayışı içinde olduğumuz dönem. Bizim işsiz takımından bir arkadaş, jöleli saçlarımı parmaklarımla düzelttiğim esnada, parkta aval aval otururken yanımıza geldi. Dedi ki: Türkiye İstatistik Kurumu diye bir yer var 1 ay süreli geçici eleman alıyormuş. ‘’Ee ne iş yapacağız’’ diye sormaya gerek kalmadan ‘’anket işi’’ diyerek merakımızı gidermişti. İş seçecek halimiz yok ‘’iş iştir gidip bakalım’’ dedik. Maaş ne? 30.000 TL, en fazla 50 simit alırsın. Ama olsun parkta sakız çiğnemekten iyidir. Gidiş o gidiş, binadan içeriye girme imkanı yok millet elinde kalem form dolduruyor. Bay-bayan karışık 75 kişi alınacak lakin 600 küsur kişinin müracaat ettiğini söylediler. Neyse, biz de araya kaynak yaptık işe başladık. İstatistiğin elimize tutuşturduğu formda 60-70 tane soru var, ki içlerinde işverenin banka hesap bilgileri, günlük, aylık, yıllık kazancı gibi kazık soruları da var. Kahır ekseriyetinin doğru cevap vermediğini biliyoruz lakin orası bizi ilgilendirmez, biz sorularımızı sormakla mükellefiz. İlk hafta herkes işyerine gitti, düzenli olarak anket yaptı, diğer haftalar bazı anketörler üşendi, işyerlerine gidip soru sormadılar sadece işhanının altındaki çay ocağında oturup çay içerken çaycıdan binadaki işyerleri hakkında aldığı bilgileri forma işledi. Çaycıya ‘’ acaba falanca yerde kaç tane eleman vardır’’ gibi düz sorular soruldu. Çaycı da her soruya tahmini rakamlar verdi. Bu diğer sorularda da devam etti. Bazıları da resmen kahvehanede oyun oynadı, akşam evinde tahmini sayılar ve değerlendirmeleri anket formuna kaydetti. Beyan edilen bilgilerin çoğu eksik ve yanlıştı. Yıllarca önce yaşanmış bir hadiseyi sizinle paylaştım. Şimdi burada haksızlık yapıp tüm anketler sahtedir demiyorum, diyemem, yakışıksız olur. Lakin şahsi hislerim şimdi durumun bundan fazla farklı olmadığı yönünde. Anket olayı ne kadar güvenli, takdiri size bırakıyorum. Ama ben baştan söyleyeyim; hiçbir ankete güvenmiyorum. Çünkü hakkıyla yapıldığını sanmıyorum. Bütün anketlerde yönlendirme olduğuna inanıyorum. “Tarafsız” adı altındaki bazı kuruluşlar belli bir partiyi sürekli yüksek gösteriyor. Devam eden araştırmalarda bu parti oy kaybına uğramış gibi görünüyor. Sonra bir bahaneyle tekrar yukarı çekiliyor. Bana biraz al takke ver külah hesabı gibi geliyor. Sonuçta kamuoyu, olması gerekene adeta hazırlanıyor. Seçimde buna yakın sonuç çıkarsa da “Biz bildik” övünmesiyle karşı karşıya kalıyoruz. Farklı partiler farklı şirketlere anket yaptırıyor ve hepsi de anket sonuçlarında kendini diğerinden daha üstün yerde görüyor. Anketin durumu; şu eğer istediğiniz sonuç çıkmazsa o anket doğru değil, yanlı ve taraflı diye düşünebilirsiniz… Anket dediğin nedir ki? Anket yapmak hiç de zor bir iş değil, herkes anket yapabilir, siz de rahatlıkla kafanıza göre sorular sıralayabilir yolda, işte, her yerde önünüze çıkan şahıslara sorabilirsiniz. "Dünya çapında bir anket yapılmış. Sadece bir soru sorulmuş:" Lütfen dünyanın geri kalan kısmındaki yiyecek eksikliğine bir çözüm ile ilgili kişisel görüşünüzü dürüstçe belirtiniz.
Anket büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmış.
Çünkü Afrika´da insanlar "yiyecek" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlarmış.
Batı Avrupa´da insanlar "eksiklik" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlarmış.
Doğu Avrupa´daki insanlar "kişisel görüşün’’ ne anlama geldiğini bilmiyorlarmış.
Orta Doğu´da insanlar "çözümün’’ ne anlama geldiğini bilmiyorlarmış.
Güney Amerika´daki insanlar "lütfen" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlarmış.
İsrail´deki insanlar "dürüstlük" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlarmış.
Ve Amerika´daki insanlar "dünyanın geri kalan kısmının’’ ne anlama geldiğini bilmiyorlarmış.
Ez-cümle, anket herkesin anladığını kendine göre yorumlamasıdır. Anket mi dediniz;
Temel yüzünde üzgün bir ifade ile okuldan gelen oğluna sormuş:
- Ne oldu?
- Matematik dersinden zayıf aldım.
- Niye?
- Öğretmen 2 kere 2 kaç eder dedi, bende 6 dedim.
- Ee oğlum, 2 kere 2 dört eder, hadi bilemedin 5 eder. 6 nerden çıktı?
Ben anketi böyle anlıyorum…