Amerika çark mı ediyor, yoksa oyalıyor mu ! bence oyalıyor; sözde dost ve müttefikimiz olan Amerika ile ilişkilerimizin son zamanlarda iyice gerilmesinin ana sebebi olarak Amerika’nın PKK’nın Suriye kolu YPG’ye siyasi ve askeri destek vermesidir. Ordumuzun Ocak ayında Afrin’e yönelik başlattığı Zeytin Dalı harekatının ardından ilişkilerimiz kopma noktasına gelmişti ve Amerika’nın eski Dış İşleri bakanı Tillerson Türkiye’ye gelmiş ve ortak bir komisyon kurularak Amerika Türkiye arasındaki problemlerin çözümü konusunda çalışacaklarını ilan etmişlerdi. Komisyon kuruldu ve 8 martta toplanarak görüşmeler yapılmaya başlandı. Basında çıkan haberlere bakılırsa Türkiye Münbiç veya Afrin konusunda ısrar ettiği ve YPG’nin Münbiç’ten Fırat’ın doğusuna çekilmesinin Amerika tarafından kabul edildiği haberleri servis edildi. Komisyon kararları açıklanıncaya kadar bu söylenenler iddia olarak kalacağı muhakkak. Amerika Merkez Kuvvetler komutanı Votel ki biz onu Afrin operasyonu başladığı günlerde “Afrin harekatı DAEŞ ile mücadele de dikkatleri dağıtıyor” diyen general olarak tanıyoruz neyse geçtiğimiz Salı günü Amerika Senatosunda yaptığı açıklamada “Türkiye’nin sınırlarındaki terörden kaynaklanan meşru güvenlik kaygılarını anlıyoruz” ve “ Rusya’nın Suriye’nin kuzeyinde oynadığı rolden ve bunun ilişkilerimizi özellikle de Türkiye ilişkilerimizi nasıl etkilediği konusunda kaygılıyım.” diyerek Türkiye konusunda Amerika çark mı ediyor algısının oluşmasına sebep oldu. Diğer taraftan Amerika şimdiye kadar aldığı kararların tam da arkasında durmadığını uzun yıllardır görmekteyiz ve Amerika ile Türkiye arasındaki esas sorunun karşılıklı güven ortamının kalmamasının en önemli sebebi de ikilem içinde yürüttüğü politikalarıdır. Amerika her zaman bir söz verir ve arkasında durmaz ve karşı tarafı oyalayarak amacına ulaşır. Amerika Münbiç meselesinde Türkiye’yi oyalama gafletine düşerse Türk Askeri Münbiç’te gerekeni yapmak için tereddüt etmeyeceğini zaten tüm dünyaya ilan etmiş ve bunun bir istikbal meselesi olduğunu belirterek gerekeni tereddütsüz yapacağını duyurmuştu.
Amerika Başkanı Trump ise Dış işleri bakanını tam da bu dönemde değiştirmesi bölge üzerinde ve özellikle de Suriye politikasında daha olumsuz politikaların ortaya çıkacağını tahmin etmek de zor olmasa gerek. Ya bunu da nerden çıkarıyorsun demeyin yeni gelen Dış işleri bakanı Pompeo’nu Türkiye’ye karşı olumsuz yaklaşımları bizi böyle düşünmeye sevk etmektedir. Kaldı ki Türkiye ile ortak komisyon kararları alınsa da yeni atanan ve daha göreve başlamayan Dış İşleri bakanı tarafından askıya alınabilir. Diğer taraftan Türkiye Suriye’nin kuzeyinde sınır hattı boyunca ve hatta Irak’ın kuzeyinde de terör örgütlerine operasyonlar yapacağını açıkça ilan etmiş olması da Amerika’nın Türkiye’nin saha da güç kaybetmesini ve toplumsal desteğin zayıflatılmasını sağlayacak politikalar uygulayacağını tahmin etmekteyiz ve kabine değişikliği bunun ilk habercileri olabilir. Çünkü Amerika Özel Kuvvetler komutanı Votel Amerika’nın Suriye de kaybettiğini açıkça itiraf etmiştir. Bu kaybetme Amerika’nın çıkarlarına uymadığı için bölgede Türkiye’nin de gerilen ilişkilerinden Rusya ile yakınlaşması Amerika’nın çıkarlarına ters düştüğü için YPG’li teröristler üzerinden bölgede var olma mücadelesine ağırlık vereceği ve bunun Afrin üzerinden değil de Fırat’ın doğusunda gerçekleştirmek isteyeceği aşikardır. Komisyon kararlarını Türkiye’yi Münbiç ve Fırat’ın doğusuna müdahalesini geciktirmek için Türkiye’yi oyalama hamlesi olarak görmek gerekir. Gerçi Türkiye artık vaat, söz veya teminat değil açık ve net uygulama olmadan ikna olmayacağını bildirmesi önümüzdeki dönemlerde Amerika ile daha gerilimli dönemler yaşayacağımızı göstermektedir.
Saddam Hüseyin’in kimyasal silah saldırı yapmasını bahane ederek Irak’ın kuzeyini uçuşa yasak bölge ilan edilmesi ve çekiç güç konuşlandırılması ile PKK ya koruyan ve palazlandıran Amerika şimdi Türk ordusu tarafından köşeye sıkışan PKK YPG militanlarına nefes aldırmak ve zaman kazandırmak istemektedir.