Covid-19’la ilgili o larak “Durum iyiye gidiyor; iyileşenlerin sayısı arttı, kontrollü sosyal hayat evresine geldik” gibi açıklamaları duyduğumuzda hepimiz derdemez mutlu oluyor ve bu belâ virüsten kurtulmamızın yakın olduğunu düşünüyoruz. Buraya kadar güzel. Ama gelin görün ki sonrası çok kötü: Hemen herkes sokağa dökülüyor, marketlerde alışveriş yaparken sırt sırta yan yana olmaya başlıyor; nerdeyse birbirlerine satılacaklar. Ve hemen ertesi gün gazete ve televizyonlar, vak’a sayısının arttığını belirtiyor. İşte burada herkeseten istirham ediyoruz: Lütfen gevşemeyin. Devlet, 10 ay boyunca tatil ve kısıtlama yapamayacağı için kısmen gevşetiyor ama siz mümkün mertebe bu pandeminin ortaya çıktığı ilk zamanlardaki gibi olalım... Kendimizi Mevlânâ sanmayalım...! Bayramda bile ne olursa olsun, karantinamızı devam ettirelim biz…
Bu satırları okuyanın “Kendimizi Mevlânâ sanmayalım!” da ne demek?, dediğinizi duyar gibi oluyorum ve hemen açıklıyorum: Mevlânâ gibi birçok sufî, hayatlarında tedbîri değil tevekkülü ön plana çıkarırlardı. Daha doğrusu, onlar murâkabeleriyle olacak şeyi kısmen ve kalben gördükleri için duruma göre tedbir alır veya almazlardı. Ama aynı şekilde davranmayı başkasına kesinlikle tavsiye etmez; hatta yasaklarlardı. Çünkü bu derecede bir tevekkülde bulunmak, velîlikle ilgili bir hâldir ve herkesin kârı değildir. Onlar, vahşî hayvanların etraflarında gezdiği bir yerde, duasını okuyup başını yastığına koyup uyuryabilirlerdi. Ama müridlerinin tedbir almadan uyumamalarını tavsiye ederlerdi.
Karantina konusunda Mevlânâ’ın tavrı da böyle olmuş ve meselâ cüzzamlıların karantinasını bozacak şekilde davranmıştı. Şöyle ki: Birgün Mevlânâ hamama gitmek ister. Hemdemleri/arkadaşları, hamamı ona hazırlamak için, hamamdaki herkesi dışarı çıkarırlar. Ama gelin görün ki Mevlânâ gelinceye dek, hamam cüzzamlılar ve diğer hastalarla dolar. Mevlânâ’nın hemdemleri onları çok nezâketsiz bir şekilde hamamdan dışarı atmaya çalışırken Mevlânâ gelir ve durumu görür. Çok hiddetlenir ve hemdemlerine kızıp bağırır. Hamam cüzzamlı ve hastalarla dolu olmasına rağmen, soyunup hamama girer. Onlarla olmaktan çekinmediğini göstermiş olur. Orada hazır bulunanların hepsi, onun bu yüce ahlakına ve keremine hayran kalırlar.
Ama dedim ya: Biz kendimizi Mevlânâ sanmayalım. Biz tedbireve temizliğe devam edelim. Çünkü dünya hiçbir zaman bu kadar kirlenmemişti ve hiçbir zaman bu kadar temizliğe ihtiyaç duymamıştı....