Aman dişiniz ağrımasın!

Seyfullah Koyuncu
Konya tarihinde iz bırakacak dönüşüm için Mevlana Çarşısı’nda yıkım çalışmaları başladı. Konya’nın en güzel yerindeki en kötü görüntü böylelikle yavaş yavaş silinmeye başladı.
 
Aynı şekilde Altın Çarşı’da da şu anda belediye ve esnaf arasındaki mutabakat yüzde 80 oranında tamamlandı. Büyükşehir Belediyesi’nin Altın Çarşı için de hedefi en geç 1 Ocak itibariyle yıkıma başlamak.
 
Başkan Uğur İbrahim Altay, çalışmaları 2021’in Eylül’üne kadar yetiştirmek için çalıştıklarını söylüyor. Proje tamamlandığında bölge Konya’ya yakışır bir mekan haline gelecek.
 
İnşallah kazasız belasız bir an önce tertemiz bir meydana kavuşuruz.
 
Bu dönüşüm çalışması Konya için gerçekten de çok önemliydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teşvikleri, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un destekleri ve şüphesiz ki Konyalı esnafın iş birliği de oldukça değerliydi.
 
Konya el birliğiyle güzel bir aksa kavuşacak. Proje çok detaylı, elbette en küçük ayrıntı bile düşünülmüştür. Ama bir kenara not edilmesi adına benim de bir iki önerim var.
 
Çocukluğumuzda Mevlana’nın önündeki ağaçların altında yediğimiz dondurmalar dün gibi hatırımda. Belki teknik anlamda bu kadar imkan yoktu o zamanlar şehirde ama en azından her yerde bir ağaç gölgesi bulabiliyorduk.
 
Bugün ise ne yazık ki gölgesinde soluklanacağımız bir tane ağaç kalmadı tarihi meydanda. Mevcut meydan toplu etkinlikler için çok işlevli olsa da bir o kadar da soğuk bir görüntü oluşturdu.
 
Beton yığınları arasında yükselen Kubbe-i Hadra hiç de cazip görünmüyor. Restorasyon tamamlandığı zaman turkuaz rengiyle yeni bir görünüme kavuşacak Mevlana Müzesi’nin kubbesi keşke yeşiller arasından yükselen bir manzaraya sahip olabilse.
 
Mevlana Çarşısı ve Altın Çarşı’nın yıkılmasıyla çirkin görüntülerin bir kısmından kurtulacak olan tarihi meydan, biraz da yeşille bezense ne güzel olur.
 
Dolayısıyla başlayan tarihi dönüşümle birlikte bölgede hatırı sayılır derecede yeşil alan çalışması yapılmalı diye düşünüyorum.
 
Bir ekleme de tramvay yolu hakkında yapmak istiyorum. Konya’da 1992 yılında hizmet vermeye başlayan nostaljik Alman yapımı tramvayların, yapılacak bakımlarla yeniden raylara inmesini bekliyoruz. Mevcut tramvaylar bölgenin ahengini bence bozuyor. Zaten doğru düzgün kullanan da yok. En azından tarihi tramvaylar raylara inse nostaljik bir anlamı olur.
 
BİR ANTİBİYOTİK BİR DE AĞRI KESİCİ YAZALIM GEÇER
 
Geçtiğimiz akşam adeta beynimi oyarcasına bir diş ağrısı başladı. Hemen Beyhekim Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nin yolunu tuttum. Kıyamet gibi sıra var. Fakat sıranın çok hızlı ilerlemesi beni sevindirdi doğrusu.
 
İçeriye giren 5 dakika sonra elinde bir kağıtla dışarıya çıkıyor. ‘Her halde içeride çok sayıda doktor var ya da işinin çok ehli birkaç hekim var’ diye düşündüm.
 
Ama yanılmışım…
 
Şuanda devlet hastanelerinde acil işlemde dolgu, kanal tedavisi mümkün değil.
 
Devlet hastanelerindeki diş doktorunun tek yaptığı, iki metre uzaktan apseli şişmiş suratına bakıp, antibiyotik yazıp göndermek. Eğer basit bir dişse nadiren de olsa en iyi ihtimalle dişinizi çekebiliyorlar.
 
Allah var, bu konunun sorumlusu aslında doktorlar değil, bakanlığın aldığı teknik bir karar. 
 
Kanal tedavisi, dolgu, diş protezi gibi tedaviler şuanda kamu hastanelerinde yapılmıyor. O sebeple doktorlar da hastaları üniversite hastanelerine ya da özele yönlendiriyorlar.
 
Benim anlamadığım şu: Kamu hastanesine uğrayan virüs üniversite hastanelerine ya da özel kliniklere uğramıyor mu?
 
Ya tümden kepenk indirelim ya da kapıları tedbirli bir şekilde her hastanede açalım.
 
Sağlık Bakanlığı’nın diş hastaneleri konusunda bir çözüm bulması gerekiyor. Evet sağlıkçılarımız risk altında, ülkemiz virüsle mücadele etmek zorunda ama vatandaş da tedavi olmak zorunda.