Türkiye 16 Nisan 2017 günü yapılacak halk oylaması için yavaş yavaş seçim havasına girmeye başladı. Siyasi partiler kendi görüşleri doğrultusunda seçim kampanyası yürütecekler. Sloganlar, şarkılar, afişler, mitingler…
Seçim kampanyalarının amacı doğruluğuna inandığınız tercihin kamuoyu tarafından da doğruluğuna ikna edilmesi, vatandaşın tercihlerinin sizin istediğiniz yönde çıkmasıdır.
Birden çok sayıda siyasi partinin örgütlenmesi, seçimlere katılması, farklı görüşleri savunabilmesi demokrasinin asgari şartlarındandır. Halkı seçimlerde ikna etmek amacıyla yapılan kampanyalar da demokrasinin önemli bir göstergesidir.
Türkiye’de seçmenler sadece Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan vatandaşlardan oluşmamaktadır. Batı Avrupa’da milyonlarca Türk bulunmaktadır. Bunlar bu ülkenin vatandaşlarıdır ve ülkeleri ile ilgili seçim haklarını kullanacaklardır. Seçim hakkı demek sadece sandık başına gidip oy vermek demek değildir. Seçime kadar siyasi kampanya yürütebilmek, seçmen olarak evet mi hayır mı vereceğine karar vermek için bilgilendirilme hakkını da kapsamaktadır.
Batı Avrupa Türklerinin en çok bulunduğu ülke Almanya. Türkiye’de yapılan seçimlerde buradan gelecek oylar önem arz etmektedir. Seçimin seyrini etkileyecek oranda bir seçmen vardır. Hele bu seçim evet-hayır arasında tercih edilecek bir halk oylaması olduğunda Almanya’da bulunan vatandaşlarımızdan gelecek oyların önemi daha da artmaktadır.
Bu sebeple Türk siyasileri Almanya’da bulunan seçmenleri ikna etmek için oralarda düzenlenen konferanslara ve sair programlara katılmaktadırlar. Bu seçim döneminde ise artarda Türk bakanların programlarına izin verilmedi. Başta Almanya ve Hollanda’da talep edilen programlara izin verilmemesi haklı bir tepkiye sebep oldu.
Hem demokrasi havariliği yapacaksınız hem de en temel hak olan seç ve seçilme hakkına yasak getireceksiniz. Bunun kabulü mümkün değildir. Ancak bu buz dağının görünen kısmı. Asıl Almanya’yı böyle aleni bir yasaklamaya kadar götüren sebepleri düşünmek gerekir. Demek ki Türkiye’de yapılacak bu halkoylaması Almanya’yı derinden etkilemektedir ki başka bir ülkenin seçimlerine müdahale etmeyi dahi göze almaktadır.
Bakanların programlarının iptal edilerek Sayın Deniz Baykal’ın “Hayır” kampanyasına izin verilmesi Almanya’nın seçimlerde görmek istediği sonucu ortaya koymuştur. Ancak beklemedikleri bir tavırla karşılaşmışlardır. Sayın Baykal bu yasaklamalara karşı kendine izin verilen programa katılmayacağını beyan etmiştir. CHP Almanya’yı kınamıştır. Bu yasaklar üzerine Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan Almanya’ya meydanlardan çok sert sözlerle yüklenmiş ve isterse Almanya’ya geleceğini, alınmazsa dünyayı ayağa kaldıracağını söyleyerek meydan okumuştur. Son olarak da Türkmenbeyi Sayın Bahçeli bu konuda Erdoğan ile birlikte Almanya’ya gidebileceğini açıklamıştır.
Bunlar ülkenin birlik ve bütünlüğü, milli gurur adına önemli birlikteliklerdir. Hepsine teşekkürü bir borç bilirim. Türkiye kendi iç meselelerini kendi çözmelidir, kendi tercihlerini kendi yapmalıdır. Millet iradesini vesayet altına alacak iktidar odaklarına karşı da yabancı devlet müdahalelerine karşı da ortak bir tavır alınma, bu tehditler püskürtülmelidir. Bu birliktelik sağlandıktan sonra seçimden korkma, millet ne derse o olur….