Şöyle bir düşünelim de futbol ve siyaset aslında birbirlerine ne kadar yakın alanlar. Ülkemiz bazında düşünelim, bizde her ikisi de kaostan, kavgadan, gerilimden ve tartışmadan besleniyor. Tüm ülke olarak artık zihnimiz kavgadan, gürültüden yoruldu. Çıkın dışarıya sorun çevrenize kaç kişi artık eskisi gibi futbolu keyif alarak izliyor. Kaç futbol takımımız sadece güzel futbolu ile kendini izlettiriyor. Rekabet kaç zamandır sadece oynanan güzel oyun üzerinden değerlendiriliyor. Sanırım ülke olarak kaostan beslenmeye fazla alıştık ki özellikle derbi maçların olduğu zamanlarda hafta başlarında başlayan gerilim, maç günü zirveye çıkıyor ve maç sonrasında futbol yorumcularının üzerine tuzu biberi ekmesiyle şiddet sürekliliği devam ediyor. Maç öncesi ve sırasında taraftarlar arasında şiddet, sahada futbolcular arasında şiddet, maç sonunda yorumcular arasında şiddet. Maraton programlarıyla düşmeye başlayan futbol yorumlarının seviyesi gün geçtikçe daha da sokak ağzına dönmeye başladı. İnsanlar sırf yorumcular arasındaki kavgaları izlemek için ekranlara kitlenir oldular. Evet, rekabet yoğunluğu takımlara bilet, lisanslı ürün satışı gibi konularda katkı sağlayabilir ancak artık millet olarak huzuru ve sakinliği arar olduk. Her alanda kavga etmekten çok yorulduk. Artık milletimiz siyasette, futbolda, sokakta, okulda, televizyonda sakinlik istiyor. Artık birbirleriyle kavga eden teknik direktörler, kulüp başkanları, futbol yorumcuları, siyasetçiler görmek istemiyor. Türkiye artık nitelik konuşmak istiyor. Kaç yıl oldu dünyada futbolumuzla var olmayalı hiç düşündük mü?
Türk futbolunda öfke ve kaos deyince maalesef bir Fenerbahçe taraftarı olarak bunu söyleyebilirim ki, akla gelen ilk isim Aziz Yıldırım oluyor. Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe için yaptıkları yadsınamaz bir öneme sahip. Uzun yıllardır gerçek bir Fenerbahçe ruhuyla ciddi anlamda bir destek sağladı. Ancak artık bırakma zamanı da geldi. Çünkü artık Fenerbahçe taraftarı yenilgilerde hakemleri eleştiren, federasyonu eleştiren, rakiplerini eleştiren ve bunu kavgacı bir söylemle yapan bir başkan görmek istemiyor. Fenerbahçe taraftarı artık nitelikli ve kaliteli bir oyun izlemek istiyor. Fenerbahçe taraftarı artık Türk futbolunda lokomotif olacak bir başkan istiyor. Bu noktada Ali Koç sadece Fenerbahçe için değil Türk futbolu için de büyük şans olacak bir isim. Türkiye’nin en büyük markalarına sahip olan Koç Grubu içerisinde yetişen Ali Koç markalaşmanın sürecini iyi bilen, pazarlama faktörünün farkında olan bir isim. Ali Koç gibi sağduyulu ve nitelik üzerine odaklanan bir ismin Fenerbahçe başkanı olması rakipleri de harekete geçirecektir. Türk futbolu uzun süre sonra kavgalarla, atışmalarla değil nitelikli futbolla konuşulmaya başlanacaktır. Türkiye’deki futbol arenasının markalaşması ve dünyaya açılması için böyle bir ismin liderliği önem taşıyor. Gerek duruşu, gerek genç yaşı gerekse ticari arenadaki başarısı Ali Koç ismi Fenerbahçe taraftarını daha şimdiden heyecanlandırmaya yetiyor. Ali Koç’un başkan olması Fenerbahçe’nin ataletinden kurtulmasını ve kavgadan yorulmuş zihnini temizlemesini sağlayacaktır. Yakın zamanda başlattığı reklam çalışmaları şimdiden İstanbul’un sokaklarına indi bile. İletişim kuran, iletişim kurmayı bilen bir başkan olacağı aşikâr.
Aziz Yıldırım’ın bu süreçte yapacağı en doğru davranış Fenerbahçe markasına zarar vermeden başkanlığı uzun yıllardır birlikte çalıştığı Ali Koç’a devretmesi ve tüm taraftarın gönlünde onursal başkan olarak kalmasıdır. Hem kendi marka değerine hem de kulübün marka değerine böyle bir davranış çok daha fazla katkı sağlayacaktır.