Bir aydır sosyal medyada “Aleyna Tilki’ye Gençlik ve Spor Bakanlığınca ödül verildi” haberi üzerine, duyarlı İslamî çevre ve yazarlarca, Bakan Bey eleştirildi. Hatta yazar Eyüphan Kaya, her aklıselim sahibinin sorması gereken ve benim de hislerime tercüman olan şu soruları sormuştu:
“Şimdi Bakan beye soruyorum; gençlerimize bu kızı neden örnek gösterdiniz? Allah’a iman eden bir Saliha olduğu için mi? İffetini muhafaza ettiği için mi? Fen alanında ulusal ya da uluslararası bir başarı gösterdiği için mi? Teknolojik bir icat yaptığı için mi? Hayâ ve edep abidesi olduğu için mi? Avret yerini örtüp kendini mahrem kimselerden koruduğu için mi? Hangi vicdan, hangi merhamet, hangi ölçüye dayanarak bu kabahati işlediniz arkadaş?”
Bu tür eleştiriler sonrası mıdır, yoksa gerçekten öyle midir? net olarak bilinmez ama Aleyna Tilki’nin listeden çıkartıldığı ifade ediliyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın resmi sitesinde ödül alanların isimleri yayınlandı. Medyaya yansıyan listede 17’inci sırada yer alan Aleyna Tilki, Bakanlığın listesinde yer almıyordu. 30 kişiden oluşması beklenen liste, böylece 29 kişiden oluştu. Bakanlığın son açıklaması şöyle:
“11 Aralık 2019 tarihinde Forbes Dergisi’nin organize ettiği, sanat, siyaset, spor, girişimcilik, medya, finans, hukuk ve müzik gibi çeşitli sektörlerde başarılarıyla ön plana çıkmış 30 gencin ödüllendirildiği, ‘30 Altı 30’ programı düzenlenmiştir. Etkinlikte, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından sadece kongre salonunu tahsis etmek suretiyle mekân desteği sağlanmıştır. Bakanlığımızın; organizasyonda, ödüllerin kimlere verileceğinde ve jüri seçiminde herhangi bir dahli yoktur. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın ilgili kişiye (Aleyna Tilki) ödül verdiğine dair sosyal medyada yer alan iddialar gerçeği yansıtmamaktadır.”
Beyana itibar olunur. Bu ödül verme işinde Bakanlığın direkt olarak rolü olmadığı anlaşılıyor. Benin derdim de o değil. Türk bürokrat ve entelektüellerinde mevcut olan ezikliğe dikkat çekmek için bazı tespitlerde bulunmak istiyorum.
Müslüman kimlikli idarecilerimiz, bürokratlarımız veya entelektüellerimiz, inançlarının kendilerine kazandırdığı izzet, şeref ve onuru her zaman temsil etmelidirler. Popülist kültürün etkisinde kalarak ezik pozisyonuna geçmemelidirler. Bilmeliler ki yüce Allah hayat kitabımızda “…Hâlbuki izzet/şeref/onur Allah’ın, Peygamberinin ve müminlerindir.” (63Münafikûn:8) buyurmak suretiyle sürüngenliğin, omurgasızlığın, ezikliğin müminin şiarı olamayacağını ortaya koymuştur. “İman sahibi olmanın” kazandırdığı bu izzeti, her zaman şerefle ve her makamda ortaya koymasını istemiştir.
Sayın jüri üyeleri; elit kültürde kıymet kazanmış, açık yerleri kapalı yerlerinden daha çok bir tarzda her tarafını oynatarak “sanat” ortaya koyan Aleyna Tilki’yi gençliğe rol model göstermiş. Popülist kültüre katkı sağlayarak o çevrenin takdirini kazanmak ve dost çevresini genişletmek gibi amaçları olabilir. Bu jüri üyelerinin İslamî renk tonunu bilmiyoruz ama bu konuda duyarlı Müslüman bürokrat ve aydınlarımıza, Ebû Müslim Horasanî’nin şu tarihî sözünü hatırlatmak isterim: “Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşmanları asla dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dostlar, zamanla düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu.”
Son İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi bu sözü çok haklı çıkardı.
Efendiler! Gençlik, bir toplumun dinamiğidir. Bu dinamik unsurun maddi ve manevi donanımlı olması, hayatî bir öneme haizdir. Çılgın, zinâkâr, hayatı umursamayan, gayesiz, geleceğe ait tasarımları olmayan, ufuksuz, üretmeyen hep tüketen bir gençlik, toplumun sırtında bir kamburdur. Zamanında çaresine bakmadığı, gençliği başıboş bıraktığı ya da yanlış rol modeller peşinde koşturduğu için de toplum, bu kamburun altında ezilmeye mahkûmdur.
Yanlış rol modeller gösterilen bu eğitim sistemi içerisinde gençliğin ruhu çalınıyor. Boşluğa itiliyor. Beşeri ideolojilerin kurbanı oluyorlar. Ahirette hesap verme inancından tamamen uzak, dünyevileşmiş, şehvetinin peşinde pervasızca koşan, Rabb’e kul olmaktan “kurtulup” kula kul olmayı çağdaşlık ve demokratlık zanneden deist, ateist, kemalist bir gençlik üretiliyor. Bundan dolayı da toplum olarak her geçen yıl bir önceki yıla göre, “değerlerine” daha uzak, “uçkuruna” daha yakın bir gençliğe şahit olmaktayız.
Eğitim, mikro planda çocukta şahsiyeti inşa faaliyeti, makro planda da yarınki cemiyeti kurma ameliyesidir. Bu ameliyenin ifasını ehil ellere verdiğiniz zaman, şahsiyetli fertler ve bu şahsiyetli fertlerin bir araya gelmesinden de sağlıklı toplumlar meydana gelir. Bu işi, ideoloji dalkavukları üstlenirse -bugün olduğu gibi- içi boşaltılmış, hayatı, göbeği ile dizkapağı arasına sıkıştıran acûbe fertler ve ruhen boş bu fertlerden de her an patlamaya hazır, sinirleri gerilmiş gayr-ı sıhhî toplumlar meydana gelir.
Bırakın bu tür rol model saptırmasını da ey aileler, kafamızı iki elimizin arasına alıp iyi düşünelim. Şunu bilelim ki çocuğumuzu üniversite sınavına motive edip heyecan ve gayret içine sokarken aynı heyecanı ve motivasyonu ahiret sınavı için yapıyor muyuz? “İstikbalini/geleceğini garanti etmek için üniversiteyi kazanmalıdır” diyoruz ve haklıyız, bunu kınamıyoruz da; fakat ahiret istikbalini “dünya” kadar kaale alıyor muyuz? “Ey iman edenler! Kendinizi ve aile fertlerinizi cehennemden koruyun.” (66Tahrim:6) ayeti çerçevesinde düşünerek dünyada açlık, işsizlik, şahsiyetsizlik ateşinden aile fertlerimizi korumaya çalıştığımız kadar, cehennem ateşinden korumaya çalışıyor muyuz? En azından çocuğumuz, dünyasını imar ederken ahiretini imha etmesin “Sizin hayırlınız dünyası için ahiretini, ahireti için dünyasını terk etmeyip her ikisini birlikte yürüteninizdir. Çünkü dünya, ahirete ulaştırıcı bir vasıtadır. Sakın insanlara yük olmayın” (Ramuzü’l Ehadîs, s.363) hadisi şerifinin işaret ettiği bir nesil yetiştirmek gündemimizin neresinde?
Ey “Okçular tepemiz” olan aileler! Unutmayalım ki Âkif’in;
“Sahipsiz olan memleketin batması haktır,
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.”
Beytine nazire olarak deriz ki;
Sahipsiz olan gençliğin yok olması haktır,
Sen sahip çıkarsan gençlik yok olmayacaktır.