Alay etmek; bir kimsenin, bir şeyin, bir durumun, gülünç, kusurlu, eksik yönlerini küçümseyerek eğlence konusu yapmak,
İnsanları hafife almak, başkasının kusur ve noksanlarını söz, işaret veya yazı ile teşhir etmek, toplumda küçük düşürecek hareketlerde bulunmaktır.
Alay etme duygusu insanın kendisini büyük görmesi ile başlar. Yani insanın karşısındaki hiçe sayıp tepeden bakmasına sebep olur ki bu hissiyat kibirle ilişkilidir. Kibir ise haramdır ve en büyük günahlardandır. Nitekim küfür ve inkârın en önemli sebebidir.
İslâm, kardeşlik bağlarını korumak için alay etmeyi kesin bir dille yasaklamıştır.
Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de, “Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın; olur ki, alay edilenler, kendilerinden daha hayırlı bulunurlar. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar; belki onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar. Hem birbirinizi ayıplamayın ve kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklıkla adlanmak ne kötü isimdir! Kim de tevbe etmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” Buyurarak bu günahın terk edilmesini emretmektedir.
Kuran’ın bu hükmü gereğince müminler birbirlerine güzel gözle bakmalı ve birbirlerine karşı üstün bir ahlak ile yaklaşmalıdırlar. Aksi takdirde, Allah’ın bu hükmünü gözardı etmiş olur.
Alaycılık sözle, lakap takmayla olabileceği gibi çeşitli mimik ve hareketlerle de yapılabilir. Allah’ı Teala Hümeze süresinde: “Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay eden her kişinin vay hâline!” ayeti ile durumun ciddiyetini bize bildirmiştir.
Çevremizdeki insanları hataları için uyarırken ve yanlışlarını düzeltirken bile kullandığımız üslup çok önemlidir. Bunu yaparken karşı tarafı incitmeden ve alaycı bir usulup kullanmadan konuşmamız gerekir.
Ayrıca unutmamak gerekir ki bir kimse güldüğü ve kınadığı şeyi yaşamadan ölmez. Peygamber efendimiz (sav): “Kınamayınız, kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz.” Buyurmuştur vesselam..