Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla
87. A‘lâ
Rabbin mukaddes adını anarken O’nun yüceliğini küçümseyecek anlayış, yorum ve davranışlardan sakınmak gerekir. Tevrat’ta on emirden biri olarak, “Allah’ın, rabbin ismini boş yere ağza almayacaksın” (Çıkış, 20/7) diye emredilmiştir. Bununla beraber yahudiler Allah’ı gerektiği şekilde tenzih etmemişler, onu güçlü bir insan şeklinde düşünmüşler, bununla da kalmayarak sadece yahudilerin millî ilâhı olarak kabul etmişlerdir. Hıristiyanlar ise, “O hem birdir, hem üçtür” tarzındaki akıl almaz çelişkiyi inançlarına temel yapmışlardır. Her iki dinin mensupları da aslında tevhid ehli oldukları halde tenzih ehli olamamışlardır. Kur’ân-ı Kerîm, Allah’ı bir bilmenin bu bakımdan yeterli olmadığını göstermek için onun eşi ve benzeri olmadığını, birliğinin her yönüyle kutsal zâtına mahsus bir birlik olduğunu ortaya koymuş, Allah’ın birliği inancına, Allah’ın eşsiz yüceliği demek olan tenzih ilkesini de eklemiştir.
A‘lâsûresinin ilk âyetleri, birinci âyettekitesbih ve tenzih emrinin gerekçesi gibidir: “O rab ki yaratan, düzene koyan, her şeyi inceden inceye takdir eden, yol gösteren, otlağı meydana çıkaran, sonra da onu çer çöp edip sel kusmuğuna çevirendir” meâlindekiâyetler (2-5), Allah’ın yüceliğini ve kudretini dile getirir.
Sûrenin, “Biz sana Kur’an’ı öğreteceğiz, sen de artık hiç unutmayacaksın” meâlindeki altıncı âyetinde Hz. Peygamber’in unutmaktan korunmuş olduğunun bildirilmesi de Allah’ın yüce kudretine delil gösterilmekte, Peygamber’in şahsında gerçekleşen bu ilâhî mûcizenin sırrı, Kur’an’ı okuma ve ezberleme kolaylığı tarzında ümmetin hâfızlarında sürekli olarak tecelli etmektedir.
*Yüce rabbinin adını takdis ve tenzih ederek an.A‘lâ -1
88.Gāşiye
Adını birinci âyette geçen ve “örten, bürüyen, kaplayan” veya “örtü, ansızın gelip insanı saran üzücü ya da sevindirici hadise” mânasına gelen gāşiye kelimesinden alır. Tefsirlerde gāşiyenin bu sûrede istiare yoluyla kıyameti, cehennem ateşini veya cehennem ateşine atılacak olanları ifade ettiği şeklinde farklı görüşler ileri sürülmüş olup bunların ilki sûrenin muhtevasına daha uygun görünmektedir.
Sûrenin ilk yedi âyeti cehennem ehlinin, ardından gelen dokuz âyeti de cennet ehlinin durumunu tasvir eder. Daha sonra ebedî saadetle ebedî bedbahtlığın temel unsurunu teşkil eden iman ve inkâr konularına geçilerek Allah’ın varlık ve kudretine inanmak için tabiatın yaratılış ve işleyişinin incelenmesi tavsiye edilir. Hz. Peygamber’in cuma ve bayram namazlarında Gāşiyesûresini okuduğu rivayet edilmektedir.
* Artık sen öğüt ver, çünkü sen ancak bir uyarıcısın.Gāşiye -21
89.Fecr
Sûre ismini başındaki “fecr” kelimesinden alır. “Şafak sökmesi, tan yerinin ağarması” veya “şafak vakti, tan yeri” anlamına gelen fecre yemin ile başlayan sûreye “Ve’l-Fecri” sûresi de denilir ve mushaftaki tertibe göre “Ve’l-Leyl”, “Ve’d-Duhâ” gibi belli vakitlere yeminle başlayan sûrelerin önünde yer alır.
Sûrenin ilk dört âyetinde sırasıyla fecre, on geceye, çift ve tek olana ve her şeyi örten geceye yemin edilir (âyet 1-4). Fecrin kurban bayramı sabahı, on gecenin de zilhicce ayının ilk on gecesi olduğunu söyleyenler bulunduğu gibi fecri ilk vahyin geldiği Kadir gecesinin fecri, on geceyi de ramazan ayının son on gecesi olarak kabul edenler de vardır. Bu on gecenin muharrem ayının ilk on gecesi olduğu da ileri sürülmüştür (Taberî, XV, 168-169).
*Hayır, hayır! Yetime ikram etmiyorsunuz.Yoksulu yedirmek konusunda birbirinizi teşvik etmiyorsunuz.Haram helâl demeden mirası alabildiğine yiyorsunuz. Malı da pek çok seviyorsunuz.Fecr 17-20