Al Eline Baltayı, Kes Yahudilerin Ağaçlarını!

Musab Seyithan

            Filistin ve Kudüs’le ilgili İsrail zulmü gündeme oturduğu zaman dünyada; din, dil, ırk, coğrafi fark gözetilmeden, vicdanını ve insanlığını kaybetmeyenler, Filistin’e karşı destek gösterileri, mitingler ve yürüyüşler yaparlar. Sosyal medyada Kudüs ve Kubbetü’s Sahra resmi üzerinde “Kudüs bizimdir” yazılı paylaşımlarla heyecanlar yaşanır. Biraz demokrasi ve özgürlük olan ülkelerde bu tepkiler ve heyecanlı mitingler sergilenir. Fakat Körfez ülkeleri ve Suud gibi Amerika tasmalı, İsrail’e uşaklık yapmakla vazifeli kukla liderlerin bulunduğu ülkelerdeki Müslüman halk bu tepkileri de gösteremez.

            Fıtratı bozulmamış, insanlıktan nasibi olan herkes, zulmün çok kötü olduğunu ve ortadan kaldırılmasını ister. Siyonistlerin Filistin’de yaptıkları katliamları, çocuk yaştakilere bile gözlerini bağlayarak işkence ettiklerini, kadınları kan revan içinde sokaklarda sürüklediklerini, meydanın ortasında kurşunlayarak çırpına çırpına ölmesini bekledikleri genci hastaneye götürmek için gelen ambulansı yaklaştırmayanları gören her insan; fikri, zikri, mezhebi, meşrebi, mektebi, inancı ne olursa olsun heyecanla karşı çıkar. Elindeki imkânlarla tepkisini gösterir, İsrail mallarını boykot eder. Hiçbir şey yapamasa bile kalbiyle buğz eder, bu öfke ve buğzunu da en azından sosyal medyada paylaşır. Bu heyecana bizzat İsrail’de yaşayan, fıtratı bozulmamış vicdan sahibi “insan” yahudiler bile katılır. 

            İsrail kaynaklı ürünlerin ülkeye girişini yasaklayarak İsrail Büyükelçisini sınır dışı eden Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun,  Filistin’deki zulme karşı söylediği şu sözlerini, halkı Müslüman olan kukla idarecilere, özellikle Suudî Amerika ve Körfez ülkeleri yöneticilerine ithaf ediyorum: “Katliam devam ediyor… Yeniden katliam. Evet, masum halka yapılan bir katliam. Benim masum, acısı dinmeyen Filistin halkıma yapılan bir katliam. Saygıdeğer yurttaşlarım! Bu katliam artık bir soykırıma gidiyor… Bu kanlı saldırı, finans güçlerinin ve kapitalizmin medyatik askerî güçlerinin Filistin topraklarını zapt etme çabasıdır ve Filistin halkına soykırım yapma çabasıdır. Çok acı… Buradan öncelikle Yahudilere bir çağrım var. Devletiniz, misket bombalarıyla Filistin’i şimdiye kadar bombaladı ve katliama devam ediyor. Gazze’de öldürülen çocukların katili İsrail devletine, önce dünyanın dört bin yanındaki Yahudiler dur demeli. Katil devletlerini ilk önce Yahudiler kınamalı... İkinci çağrım bölgedeki Arap halkına ve liderlerinedir: Ne zamana kadar katliama sessiz kalacaksınız. Filistinli kardeşlerinizin katliamını izlemeye devam mı edeceksiniz? Arap halkları ve liderleri ne zaman uyanacak? Ne zaman uyanıp Filistin halkının sesine ses vereceksiniz? Yerin dibine batsın resmî açıklamalarınız! Yerin dibine batsın uluslararası protokolünüz! Artık harekete geçmelisiniz. Venezuela Devlet Başkanı olarak size sesleniyorum; yeter artık! Resmî açıklamalarınızdan öteye gidemiyorsunuz. Ses tonumdan dolayı kusuruma bakmayın. Ama çok derinden konuşuyorum. İçimde saklı olan acı ve öfke beni bu şekilde konuşturuyor. Filistin halkına seyirci kalmak bana acı veriyor. Artık ölümlere alışmışlar. Dünya, katliam karşısında kör ve sağır olmuş. Çoğu korkak liderler de resmî bir yazı geçip, olaylardan üzüldüklerini belirtip kınıyorlar, o kadar. ‘Saldırıyı lanetliyoruz’ diyorlar, sadece bu… ‘Çok endişe duyuyoruz’ diyorlar, bir de bu… Mesele bitiyor onlar için. Asıl endişelenenler, kolunu kaybeden Filistinli çocuklardır, çocuklarını kaybeden aileleridir. Sözde yasaklanan misket bombalarının başlarına ne zaman yağacağından endişe duyan Filistinli çocuklardır… Yeter be! Artık yeter! Venezuela, Filistin halkına yapılan katliama artık yeter diyor. Ve Birleşmiş Milletleri adaleti sağlamaya çağırıyorum… Uluslararası ceza mahkemesini adaleti sağlamaya çağırıyorum. Adalet! Adalet!

             Evet, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro bir sosyalist lider olarak vicdanının sesine kulak vererek Filistin’de sergilenen İsrail zulmüne karşı, İsrail mallarını ülkesine sokmayarak tepkisini ortaya koymuştur. Müslümanlara İsrail mallarını boykot edin, market alışverişlerinizde elinize İsrail mallarının listesini alın ve onları evinize sokmayın dediğimizde “Bu işler boykotla-moykotla olmaz, piyasadaki malların yüzde sekseni İsrail malı. Hangisini almayalım?” diyerek mazeret üretme kolaycılığına kaçıyor.

            Arkadaş! Gerekiyorsa İsrail malı olmayan yüzde yirmilik malla yetin. Yarın kıyamet gününde Rabbin sana “Kulum! İlk kıblen olan Mescid-i Aksa, siyonist çizmeleriyle çiğnenirken, çocuk, yaşlı ve kadın demeden bütün masum halkın üzerine bomba yağdırılırken sen ne yaptın?” diye sorduğunda kendini savunacağın somut bir mazeretin olsun. Yarabbi! Görüntüleri televizyonda seyrederken “Vah vah vah! Vay katil İsrail! Kahrol emi” dedim diye mi kendini savunacaksın?

             “İsrail mallarına parayı bastırıp mutfağını doldurdun. Senden giden bu paralara o da misket bombaları ve füzeler alarak kutsal mabedine ve masum insanların tepesine onları yağdırmak suretiyle katliam yaptı. Bu katliama sen maddi destek oldun” derse bir cevabın olmalı değil mi? Allah gücümüzün yetmediğini bizden istemeyecektir. Sivil vatandaş olarak bize “İsrail’e niye askeri çıkarmadın? Neden tepesine bomba yağdırmadın?” diye sormayacak. O bizim gücümüzü aşar. Fakat İsrail mallarını boykot etmek bizim gücümüz dâhilindedir. İşte bunu Allah sorar.

            Düşünün bir kere mahşeri vicdan oluşsa, bir buçuk İslam âlemindeki sivil halk marketlerdeki İsrail mallarını boykot etse, İsrail mallarının bulunduğu raflar boşalmasa, geldiği gibi kalsa ve geri iade edilse, bunun İsrail ekonomisine vereceği zarar, onlara geri adım attıracaktır. Buna da halk olarak gücümüz yeter.

            İslam Tarihi Profesörü muhterem İhsan Süreyya Sırma hocamız bu konuya dikkati çekiyor. Peygamberimize suikast hazırlayarak ihanet eden Beni Nadir Yahudileri kalelerinde kuşatılmış, on beş gün teslim olmaları sağlanamamıştı. Rasûlullah’ın emriyle yahudilere ait hurmalar kesilmeye başlanmıştı. (Bak: Haşr: 5). Bunu gören yahudiler dayanamayıp teslim olmuşlardı. İşte İhsan Süreyya hocamız buna gönderme yaparak aşağıdaki teklifleri sunuyor. Siyonist yahudilere karşı:

            “Peygamber Efendimizin stratejisini yapabilirsin! Al eline baltayı, kes yahudilerin ağaçlarını! Nasıl mı? Evine giren her yahudi malı, bir ağaçtır. Kullandığın her yahudi malı deterjan, bir ağaçtır. İçtiğin her kola, bir ağaçtır. İçtiğin her yahudi malı su, bir ağaçtır. Yani yahudilerin her ürünü, bugün bir ağaçtır. Kudüs savaşına katılmak istiyor musun? Mescidi Aksay’ı buradan korumak istiyor musun? Öyleyse al eline boykot baltasını ve kes yahudilerin ağaçlarını! Alışveriş listeni kontrol et. Mutfağına gir ve kullandığın yiyeceklerin markalarını kontrol et. Banyodaki temizlik ürünlerine bir göz at. Gücünün yettiğini yap. Gücün bir yaprak koparmaya yetiyorsa onu kopar, bir dal kırmaya yetiyorsa onu kır, bir ağaç devirmeye yetiyorsa onu devir... Zira "Kim zerre kadar bir iyilik yaparsa mutlaka karşılığını bulur" diyor Rabbimiz...”

            Evet, her şey gayet açık. Anlayana tabii. Unutmayalım ki Rabbimiz bizi, yaptıklarımızdan ve yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan hesaba çekecektir.