Aylardır süren seçim maratonun sonuna gelindi. Bütün partiler ve adaylar sahalarda çalışmalarını gerçekleştirdi. 31 Mart’ta herkes hasadını toplayacak.
Bu seçim Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişten sonra yaşanan ilk seçim olması sebebi ile tüm partiler için oldukça önemli. Yerel seçimlerde muhalefetinde iktidarında en çok baktığı iller ise İstanbul ve Ankara olacak. Nispeten de İzmir.. Tabi birde Türkiye genelinde iki tarafında aldığı yüzdelikler. Çünkü vatandaş kullandığı oy ile yerel seçim dahi olsa aslında hangi ittifakın tarafında olduğunu söylemiş olacak.
Gazeteciler olarak “Seçimi kim alır” sorusuna yeterince maruz kaldık süreç boyunca. İnanın bende dâhil hiçbir gazeteci tam olarak kestiremiyor. Yerel bazda bakarsak Konya Büyükşehir için kesinlikle Ak Parti alacaktır diyebilirim. Asıl istenen İstanbul ve Ankara ise herkes için sürpriz olacak.
*
Partiler ve adaylar üstüne düşeni yaptı, biz vatandaşlar da seçim günü yapacağız. Fakat benim asıl değinmek istediğim konu seçim sonrası yaşanacak olanlar.
Maalesef ülke olarak kavga gürültüsüz seçim dönemi atlatamıyoruz. Siyasiler öyle olunca halka sirayet etmemesi ilginç olurdu zaten. Eş, dost, komşu, akraba herkes seçim dönemi barut fıçısına dönüyor, kimsenin kimseye tahammülü kalmıyor ve kaçınılmaz kavgalar ve kaos ortamı.
Çok güzel bir söz var; “Sevdiklerinizle siyaset yapmayın. Siyaset dostlukları zedeler. Siyasetçiler yollarına devam eder. Siz dostlarınızı kaybetmekle kalırsınız.”
Bu demek değil ki ülke hakkında kafa yormayacağız. İlgilenmeyeceğiz. Her vatandaşın boynunun borcudur ülke gündeminde söz söylemesi, kafa yorması. Fakat o dilimizden düşmeyen ama bir türlü pratiğe dökemediğimiz “düşünce özgürlüğü” aklımızdan çıkmamalı.
*
Seçim sonrası, partilerde zaten süreç boyunca gerim gerim gerilmiş olan halkı kendi başarısızlıklarını örtmek için iyice kışkırtır.
Her seçim sonrası olan klişeler; “oylar çalındı” “eşit şartlarda yarışmadık” “hayatta olmayan kişilere oy kullandırıldı” bla bla bla..
Kısacası aklımızla dalga geçiyorlar.
Mevcut sistemde oylar çalındı demek akıl tutulmasıdır. Uzun uzun yazmayacağım çok küçük bir zaman ayırarak seçim sırasında izlenen yolu araştırırsanız bu şekilde kimsenin oy çalamayacağını görürsünüz. Kaldı ki her partinin müşahidi olan sandıklarda, bir parti müşahidi o kadar müşahidi uyutup oy çalabiliyorsa, helal olsun ne denilebilir ki.
Eşit şartlarda yarışmadık demek de yine yenilgiye bahaneden başka bir şey değil. Her iki tarafında kendi medyası var. Her iki tarafında aralıksız propagandasını yapan organlar mevcut. Kaldı ki artık sosyal medya ana akım medyanın önüne geçmiş durumda. Sosyal medyada herkes her kesime sesini duyurabiliyor.
*
Yani bu seçim miladımız olsun ve artık bu yenilgiyi örtbas etme çabalarına maşa olmayalım. Halk kararını verecek. Ve bu karar ne olursa olsun saygı duymalıyız. Rabbim ülkemiz için hayırlısı ne ise onu nasip etsin.