Akıllı ve kurnaz arasındaki fark

Hacı Ahmet Şimşek

Sosyal medyada gördüğüm bir yazı üzerine ben de eski bir yazımı güncelleyerek size akıllı ile kurnazın farkını tekrar anlatmaya çalışacağım. Çoğu kimse bu iki tâbiri ve dolayısıyla kurnaz kişi ile akıllı kişiyi ayırt edemez. Literatüre baktığımız zaman kurnaz için; “Kolay kanmayan, başkalarını kandırmasını ve ufak tefek oyunlarla amacına erişmesini beceren, açıkgöz, hin” şeklinde bir tarif görürüz. Akıllı ise şu şekilde tarif edilir; “Gerçeği iyi gören ve ona göre davranan, âkil.” Ben de şu şekilde tarifin daha uygun olacağı kanaatindeyim: “Zekâsını insanlığa, vatanına ve milletine faydalı olacak şekilde kullanana akıllı, zekâsını hep kendi faydası ve çıkarı için bencil bir şekilde kullanana kurnaz denir.”

Eğer siz akıllıysanız karşınızdaki insanın kurnaz ya da akıllı olduğunu kısa sürede anlarsınız. Bunu anlamanın çeşitli yolları var. İlk önce akıllı ve kurnazı Allah fiziksel olarak biraz farklı şekillerde yaratıyor. Bunu burada bazı rahatsızlıklara meydan vermemek için yazmak istemiyorum. Diğer bir yolu da konuşma ve vücut dillerinden de bunu anlayabilirsiniz. Jest ve mimikleri kurnazları kısa sürede ele verir. Ancak bazıları çok iyi rol yaparak kendilerini gizlemesini becerebilirler.

Akıllı insandan kesinlikle başka bir insana, hayvana ve doğaya zarar gelmez. Elbette onlar da hata yapabilirler, ancak bu hatalarını anladıkları anda geriye dönüp bunu telâfi yoluna giderler ve bu hareketlerinden başkaları zarar gördüyse özür dilemesini de bilirler. Aklı olan bir insan uzun vadede mutlaka bunun faydasını görür ve kazanır. Onun için akıllı insandan korkmayın ve onlara rahatlıkla güvenin. Kurnaz ise son derece egoist yani bencil olduğu için ondan her türlü kötülük beklenir. Kendi beş kuruşluk menfaati için sizin emeğinizi ne kadar büyük olursa olsun hebâ etmekten çekinmez. Nitekim rüşvet almak ve çıkarcı davranmak bunun en güzel örneğidir.  Kurnaz ve akıllıya hayvanlardan misal verecek olursak; Herkesin bildiği gibi tilki kurnaz bir hayvandır, faydası için yapmayacağı yoktur ama sonuçta hep kaybeder. At ve köpek ise akıllı hayvanlardır, insana dostluk gösterir ve sahibi için ölümü göze alırlar. Düşünün ki binicisi atı uçuruma sürse atlar, köpek sahibini korumak için ölüme bile gidebilir.

Yüce dinimiz İslâm ve sevgili Peygamberimiz Muhammed (sav) akıldan ve düşünmekten hep övgüyle bahseder. Kur’ân-ı Kerîm’de akletmekle ilgili elli civarında âyet-i kerîme var Allahu a’lem. Yani akıllı olmak bizim anlayışımızda makbuldür. Kurnazlık ise hiç hoşa gitmez. Hz. Ali’den (ra) nakledilen bir rivayette, Cebrail (as) Âdem’in (as) yanına indi ve dedi ki: “Ey Âdem! Üç şeyden birisini seçmeni önermekle emrolundum. Birini seç, diğer ikisini bırak.” Âdem ona: “Ey Cebrail! Bu üç şey nedir?” diye sordu. Cebrail: “Akıl, hayâ ve dindir” dedi. Hz. Âdem: “Ben aklı seçtim” dedi. Bunun üzerine Cebrail hayâ ve dine; “Haydin dönelim, onu bırakın dedi.” Hayâ ve din dedi ki: “Ey Cebrail! Bize akıl neredeyse siz de orada olun diye emredildi.” Bunun üzerine Cebrail: “Öyleyse size emredildiği gibi hareket edin” dedi ve indiği yere doğru yükseldi.

Hz. Mevlâna da aklı hem över, hem de yerer. Ancak onun övdüğü akıl, iyi ve çalışkan akıldır yani akıllı insandır. Yerdiği akıl ise kötü ve tembel akıldır yani kurnazlıktır. Mesnevî’de (2/1859) der ki Hz. Pîr: “Aklın gâlip olursa nefsin zayıflar, zira ağır biniciden eşek halsiz düşer.” Demek ki kurnazın dostu nefistir yani şeytandır. Şeytanın şerrinden ise ancak Allah’a sığınmakla kurtulabiliriz.

Beceriksiz, lüzumsuz, korkak ve bencil bir şekilde makamları işgal etmek kurnazlıktır. Çünkü akıllı insan bir işi yapamadığını hemen anlar ve onuruyla ‘ben bu işi yapamıyorum’ diye düşünüp o işi kendisinden daha iyi yapabilecek, daha akıllı ve yetenekli başka birine görevi devreder. Kurnaz ise işgal ettiği o makamı bir türlü bırakmaz ve dünyevî zaafları uğruna onursuz bir şekilde koltuğunda oturmaya devam eder. Bu tür yöneticilerle çalışmak hakikaten zordur. Hem zaten istidat ve kabiliyeti olan kişilerle çalışmak zevk, bu hasletlerden nasibi olmayanlarla çalışmak ise işkencedir.

Dolayısıyla akıllı ve kurnaz arasındaki farkı bilelim ve ona göre davranalım. Belirli yerlere yükselip oturan her kurnazı akıllı diye nitelemeyelim ve işini hakkıyla yapıp, helal yoldan ayrılmayanları, para pula tamah etmeyenleri de hakir görmeyelim.

Hülâsa: “Âyinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz.”