Akıl, yalnız doğrulukta bulunur. Goethe
Akıl kelimesi dilimizden çıktığı vakit bu olumlu bir cümlenin öznesi olur çoğunlukla. Çünkü insan dünyadaki pozisyonunu aklıyla elde eder ve korur. Goethe’nin sözünü biraz düşünürsek, doğrulukla birleşen bir aklın adaletli bir dünya tasavvur etmesi gerekir. Peki, bugünün dünyası böyle mi? Maalesef bu sorunun cevabı, hayırdır. Demek ki aklın doğruluktan yani hakikatten ayırmış çağı dizayn edenler. Günümüzde var olan ve aklın mamulü birkaç kelimeyi şuraya yazayım siz karar verin aklın akıllıca kullanılıp kullanılmadığına: Savaş, bomba, banka, apartman, gökdelen, fabrika bacaları, büyük şehirler…
İnsan, hangi akla kulluk edip de akıl gibi muhteşem bir nimeti bu kadar kötü kullanıyor? Şehri kocaman bir hapishaneye, evi bir hücreye çeviren insan, kendi elleriyle ördüğü duvarların arasında kaybolup gittiğini göremiyor mu? Maneviyatı yok ederek, ruhuna zulmettiğini, her şeyi maddeleştirerek hırsını bileylediğini ve bu kapanın içinde kıvranıp durduğunun farkına ne zaman varacak acaba? Aklını yüksek katları nasıl ayakta durdurabileceğine yormaktansa, evlerin hangi konumunun insan fıtratına daha uygun olduğuna yorsa kazananın kendisi olacağını bilemiyor mu? Bir silahı geliştirmek yerine insana hizmet edecek, hayatını doğruya, hakikate yaklaştıracak icatlarda bulunsa mesela…
Yıl 2023 olmuş insanlar hala uzaylılar var mı? Ufolar gerçek mi? Tartışmaları yapıyorlar. Eğer öyle bir şey gerçek olsa bile insana, insandan daha fazla zarar veremezler. Eğer bu dünyayı aşmak, sonsuzluğu yakalamak istiyorsak, uzaya değil Allah’a doğru bir yürüyüş gerçekleştirmeliyiz. Zira uzaylıların varlığı meçhulken, öleceğimiz, fani oluşumuz kesin bir vakıa. Şu kısacık ömrümüzü neden kendimize zindan ediyoruz anlamak gerçekten zor. Anlamlandıramadığımız bu hayat bir taraftan da bir çığ gibi büyüyerek devam edip gidiyor. Buna dur demek kimsenin aklına mı gelmiyor, kimsenin gücü mü yetmiyor bilemiyorum?
Hayatın akışında kaybolmak kadar kötü bir şey yok herhalde! İnsanlara, nerede ne zaman baksam çeşitli ebatlarda üretilip durulan ekranlardan kendilerini alamıyorlar. Üzerinde oynanmış resimler, janjanlı sözler, kurgulanmış videolar izlenme, layklanma rekorları kırıyor. Makyajın yetmeyip estetik ameliyatı yaptırmış kadınlarımız, kızlarımız çakma sarışınlıklarını o ekranlardan iştahlarının arkasında neyin olduğu belli olmayan adamlara sunup duruyorlar. Bunun için çabalıyor, bunun için akıl yoruyorlar. Ve akıl her yerde olduğu gibi burada da heba ediliyor.
Geçtiğimiz yıllarda TRT’de Leyla ile Mecnun adlı bir absürt komedi vardı. Bütününü seyredemesem de pek çok bölümünü izlemiştim. Senaryosu ironik bir dille hayatımızda farkına varamadığımız birçok aksaklıkların altını çizen bir anlayışla yazılıyordu. Kelime oyunları, absürt konuşmalar ve kinayeli sözlerle insan ilişkileri, aşklar, arkadaşlıklar ince ince ele alınıp eleştiriliyordu. Orada bütün kahramanlar gibi hafiften kaçık bir bakkal tiplemesi vardı: Erdal bakkal. İzleyenler hatırlayacaktır. Bu Erdal bakkalın bir repliğini hiç unutmuyorum, şöyle diyordu: “Sevgili deliler, yepyeni bir akım başlatarak klasik huni anlayışını değiştiriyoruz. Hunililer olarak tüm delileri birleşmeye çağırıyoruz. Birbiriyle yarışmaktan öteye gidemeyen aklın hükmüne son vereceğiz. Geçmişini yıkan, beton yığınları arasına sıkışmış kalmış aklın hükmüne son vereceğiz. Akıllı olanın her şeyi batırdığı, savaşarak silah tüccarlarını ve para babalarını zengin eden aklın hükmüne son vereceğiz. Her kesimden insanın maruz kaldığı, kimin gücü kime yeterse mantığıyla hareket eden aklın hükmüne son vereceğiz. Üç kuruş kazanmak uğruna tüm ömrünü heba eden, hayatını yaşayamadan bu dünyadan göçüp giden aklın hükmüne son vereceğiz. Akılla kirletilmiş bu güzel dünyayı yeniden güzelleştirebilmek için sizlere sesleniyorum: Tüm deliler birleşin!” bu manifesto gibi sözler günümüzde aklın kullanılışına isyan eden harika bir isyandı benim için.
Aslında herkes her şeyi biliyor diye düşünmüştüm o zaman. Biliyor ama bu düzeni değiştirmenin zorluğuna, zahmetine kimse girmiyor. Oysa bunun faturasını yine biz insanlar ödüyoruz ve bu faturayı rutine bağlamışız aynısı, belki daha ağırları çocuklarımıza da gelecek. İnsan, karma bir şekilde yaratılmış ve yeryüzüne Allah’ın halifesi olarak gönderilmiş çok değerli bir varlıktır. Karmadır, aklı, duyguları ve beş duyusuyla bir bütün oluşturur. Değerlidir, dağların taşların kabul etmediği bir emaneti üzerine almıştır. Aklını dünyayı kan gölüne ya da zindana çevirmek yerine, üzerine aldığı emaneti nasıl taşıyacağına yormalıdır.
Sevgiyle kalın.