Söylemesi ayıptır geçen hafta üç-dört günlüğüne kendimi Akdeniz sahillerine attım.
Pandemi süreci başladığından bu yana pek dinlenememiştik, kısa süren bu tatil beni epey dinlendirirken, turizm sektörü hakkında da izlenim sahibi olmama fırsat oluşturdu.
Öyle uzun uzadıya tatil anılarımı anlatacak değilim, Antalya’dan ve turizm sektörünün içinde bulunduğu durumdan biraz bilgi paylaşacağım sadece. O yüzden haftaya böyle bir giriş yaptım…
Kültür ve Turizm Bakanlığı belgeli 899 konaklama tesisine sahip Antalya'da, 5 yıldızlı 407 otel ve tatil köyü bulunuyor. Türkiye genelindeki 1 milyon 200 bin bakanlık belgeli yatağın yüzde 42'si de Antalya'da hizmet veriyor.
Yani özellikle döviz girdisinin sağlandığı ekonomik halkada Antalya çok büyük bir alan kaplıyor.
Pandemiye rağmen geçen yıl 3,5 milyon turist ağırlayan Antalya’da otel temsilcileri, bu yıl 40 ülkeden 7 milyon turist bekliyor. Koronavirüs önlemleri nedeniyle geçen yıldan bu yana zor durumda kalan bölgede hareketlilik yavaş yavaş başlamış durumda.
Kurban Bayramı nedeniyle iç piyasanın da hareketlendiği sektörde turizmcinin gözü Rusya'nın uçuş kısıtlamalarını kaldırmasında. Sektör temsilcileri, gelecek hafta Rusya'dan iyi bir haber gelmesini umuyor. 21 Haziran'da Rusya'dan olumlu bir karar çıkarsa turizmciler için daha iyi olacak.
Şu anda bölgede Ukrayna, Polonya ve Doğu Avrupa bölgesinden yabancı turistler daha ağırlıkta. Almanya'nın aldığı esneme kararları da Avrupa'ya örnek olursa turizm sektörü daha da rahatlayacağa benziyor.
Ez cümle bölgede sohbet ettiğim turizm sektörü temsilcileri, bu yaz için çok umutlular.
Koronavirüs konusunda ise çok titiz çalışmalar gördüm. Hem oteller çok dikkatli hem bakanlık hem de bölgedeki valilik ve kaymakamlıklar işi sıkı tutuyor. Tesisler sürekli olarak bağımsız akredite kuruluşlar tarafından denetleniyor.
Bu denetimlere an be an ben de şahitlik ettim.
Bir de tatilci görünümlü denetim uzmanları ise sıradan müşteri gibi tatil yapıp, işin sonunda rapor oluşturarak otellerdeki eksiklikleri listeliyormuş. Bu rapora göre, kurallara uymayan otellerin ‘güvenli turizm sertifikası’ anında iptal ediliyormuş.
Oldukça etkili bir uygulama olduğunu, otel yöneticilerinin herkese karşı ne kadar hassas davrandığını gördüğümde anladım. Müşteri çok kıymet görüyor…
Açık büfe restoranlarda ise artık misafirler yiyecekle temas etmeyip istedikleri menüyü servis şeflerinden teslim alıyor. Bu da aslında bir açıdan israfın önüne geçiyor. Pandemiden sonra da devam etmeli diye düşünüyorum…
Tüm bunların ardından hem Kültür ve Turizm Bakanlığı’na hem Bakan Mehmet Nuri Ersoy’a hem de otel yöneticilerine birkaç öneride bulunma gereği duydum.
Kurban Bayramı tatilinin 8-9 gün civarında olacağını göz önünde bulundurarak özellikle yerli turistlerin bu tarihlerde bölgeye daha cazip fiyatlar ve ödeme koşullarıyla gitmesi sağlanmalı. Taksit imkanları uzatılmalı. Oteller odalarını boş bekleteceklerine yerli turistleri bölgeye çekmeli.
Bu biraz da onların elinde. Daha önceki dönemlerde yaptıkları gibi Türk müşteriyi hor görüp Rus müşteriyi el üstünde tutma alışkanlığından vazgeçmeliler…
Sadece iç piyasadaki turizm hareketliliği bile bölgedeki ekonomik rahatlamaya epey katkı sağlayacaktır.
Öte yandan turizmde yerli turiste hareketlilik oluştururken diğer şehirler de ihmal edilmemeli.
Mesela Konya’ya düzenlenecek olan kültür turları da Konya’daki otelleri ve diğer esnafı çok rahatlatacaktır. Pandemi sürecinin başından bu yana hareketliliği azaltmamız gerektiğini söylüyoruz ama eğer Antalya’da uygulanan ‘güvenli turizm’ politikası Konya’da da uygulanırsa risk en aza indirilir.
Çünkü Konya’daki ya da Ordu’daki turizm temsilcileri de hayli sıkıntı içerisindeler. Bakanlık bu konuda devlet destekli kampanyalar düzenleyebilir…