Ak Parti’nin Afyon kampı sona erdi.
Geniş bir istişare toplantısı ve birazda dinlenme havasında geçen Ak Parti kamplarını partinin kuruluşundan bu yana takip ederim.
Kızılcahamam’da yapıldığı yıllarda takip etmesi bizim için daha kolaydı bu kampın, fakat zaruri nedenlerden dolayı Afyon’a alınınca mesafe biraz uzaklaştı. Zorda olsa takip ediyoruz. Çünkü içerde konuşulanları önemsiyoruz.
Öncelikle kampa katılım yoğundu.
Parti MKYK’sı, Gençlik ve Kadın Kolları MKYK’sı, Bakan Yardımcıları ve Milletvekillerinin büyük çoğunluğunun yeni olması nedeniyle heyecanla ilk defa katılacakları kamp için Afyon’un yolunu tuttuklarını söyleyebilirim.
Peki, kampta genel olarak ne konuşuldu?
Öncelikle seçim vaatlerinin büyük çoğunluğunun kısa zamanda hayata geçirilmesinin toplum üzerinde oluşturduğu olumlu etki gündeme geldi.
Bunun yanında teşkilat meseleleri masaya yatırıldı.
Değişmesi gereken teşkilatların milletvekilleriyle istişareler yapıldı.
Tabi en önemli konu Anayasa değişikliğinde nasıl bir yol izleneceği konuşuldu.
Son olarak ülkede istikrarın sağlanması adına seçim sisteminin değişmesi gerekliliği üzerinde duruldu.
Benimle aynı fikirde olan birilerinin varlığına sevindim. Bende bu düşüncedeyim. Bu ülkede seçimlerin sağlıklı sonuçlar vermesi isteniyorsa mutlaka seçim sistemi değişmeli.
Bütün partilerin meclise girmesi sağlanmalı ancak bunun yanında seçimden birinci çıkan partinin tek başına iktidar olabilmesi de bu yeni oluşturulacak sistemle sağlanmalı.
Bakınız, geçirmiş olduğumuz 7 Haziran ve 1 Kasım tecrübeleri bize seçim sisteminin muhakkak değiştirilmesi gerektiğini gösterdi.
7 Haziran seçimlerinde alınan yüzde 40 oya rağmen hükümet kurulamayan bir meclis aritmetiğinin akıllara ziyan olduğunu söylemeye gerek var mı?
Bu tabloyla bir daha karşılaşmamak adına seçim sistemine neşter atmak gerekiyor. Nitekim Ak Parti kurmayları da benim gibi düşünüyor olacak ki bu konuyla ilgili çalışmalara başlamışlar.
Seçim sistemi değişecek.
Peki, nasıl bir sistem?
Aslında ben basit bir model önerdim bu konuyla ilgili çalışan Ak Parti kurmaylarına.
Benim önerim şu.
120 civarı Türkiye Milletvekilliği olsun. Tıpkı belediye meclislerinde yer alan kontenjan adaylar gibi. Bu 120 vekili seçimden birinci olarak çıkan parti direk çıkarsın. Sonra seçim sonucuna göre milletvekili dağılımı belirlensin.
550 vekilliğin 120’sini çıkartırsanız geriye 430 vekillik kalır.
Diyelim seçimi birinci bitiren parti 210 milletvekilliği aldı. Üzerine 120 daha koyarsanız 330 eder. Böyle pratik bir sistem…
Peki, Ak Parti kurmayları nasıl bir sistem üzerinde çalışıyor.
Kısaca daraltılmış bölge ve nispi temsil diye adlandırabiliriz önerilen modeli.
Biraz daha açıklayayım.
Hali hazırda biliyorsunuz Konya tek seçim bölgesi. Ak Parti’nin önerisine göre Konya 4 seçim bölgesine ayrılacak.
Sadece Konya mı?
Tabi ki hayır…
Bütün seçim bölgeleri küçük küçük seçim bölgelerine ayrılacak. Böylelikle hem temsil daha objektif sağlanmış olacak. Hem de çarpanlar değiştirilerek toplumun neredeyse yarısının oyunu almasına rağmen hükümet kurulmaması gibi çarpık meclis aritmetikleriyle bir daha karşılaşılmayacak.
Bununla birlikte küçük partilerin mecliste temsil edilmesi sağlanmış olacak. Yani kısaca seçim barajı da düşürülecek.
Hem temsil hem de toplumsal barışın sağlanması adına ve istikrar adına önemli bir adım olacak.