Gündelik siyaset yazmak, hele bir de CHP, İmamoğlu hakkında yazmak inanın çok sıkıcı bir şey. Üstelik bana göre vakit kaybı, harcadığımız mürekkebe değmez(!) Fakat yazmayınca da sanki adamların yaptığı şeyler normalmiş gibi algılanabiliyor. Gerçi yazınca ne değişiyor o da ayrı bir mesele ya…
Ekrem İmamoğlu takdir edilecek bir adam. Beş yıl boyunca İstanbul’u berbat bir şekilde yönetmesine rağmen ekonomik sıkıntılardan dolayı vatandaşın hükümete olan tepkisinin etkisiyle bir dönem daha yetki aldı. Belediye başkanı olmadığını açıkça ifade etmese de attığı her adımda bunu gösteriyor. DEM partililerle iyi bir ilişkisi var. Eş başkanlık sistemini CHP’ye getirip Özgür Özel’den sürekli rol çalıyor. Bir bakıyorsunuz Mardin’de bir bakıyorsunuz Almanya’da. Kısaca İstanbul dışında her yerde. Almanya’da gurbetçilerin dükkânlarını gezip esnaf ziyaretinde bulundu. Onların sorunlarını dinleyip çözüm bulacaklarını falan söyledi. Aralarından birisi çıkıp da bütün bunları hangi sıfatla söylediğini sordu mu merak ediyoruz. Gerçi sonradan öğrendiğimize göre ziyaret edilen gurbetçiler de genelde DEM parti destekçileriymiş. Elbette şaşırmadık.
Gelelim Kürt kökenli olan Ahmet Türk’ün, Türk soyadını alma hikâyesine. Mardin Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı görevinden alınan Ahmet Türk, İmamoğlu’nu ailesine ait Kanco kasrında ağırladı. Bu kasır 1800’lerden kalma tarihi bir bina. Eskiden kale olarak nitelendirilirmiş. Cumhuriyetin ilk döneminde bölgede yaşanılan isyanlarda üst olarak kullanılmış. Kasrın ele geçirilme emrini 1925 yılında bizzat Atatürk vermiş. Toplarla dövülerek ele geçirilmiş. Ahmet Türk’ün mensup olduğu Kanco aşiretine de bu olayın unutulmaması için Türk soyadı verilmiş. İşte bu Ahmet Türk, İmamoğlu’nu koskoca Mardin’de başka bir yer yokmuş gibi bu sembolik mekânda ağırlayıp onuruna da 42 oğlak kesti. 42 rakamının da bir anlamı var mıdır merak etmiyor değilim.
Her lafa Atatürk ile başlayanların hâli işte bu. PKK sempatizanlarıyla ele ele, kol kola geziyorlar. İmamoğlu’na ya da Özgür Özel’e falan kızmıyorum. Adamlar açık oynuyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminden beri ittifak yaptıkları HDP, DEM ile belli bir strateji doğrultusunda ilişkilerini devam ettiriyorlar. Benim asıl kızdığım İmamoğlu’na toz kondurmayan seçmen kitlesi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’yi sevmeye bilirsiniz. Lakin ona karşılık bu vasatlığa nasıl destek verilebilir anlayamıyorum. Bugün erken seçim olsa İmamoğlu’na Cumhurbaşkanlığı için oy verecek çok önemli bir kitle var. Bu kitlenin de büyük bir kısmı lafa geldi mi kendisini milliyetçi, Atatürkçü falan diye tanımlıyor. Hem milliyetçi, Atatürkçü olacaksın hem de DEM’lilerle kol kola olan bir ittifakı destekleyeceksin. Normal bir kafa ile bu seviyeye ulaşılamaz.
Devlet Bahçeli’nin Öcalan çıkışının ardından bütün terör destekçilerinin ayarı bozuldu. PKK, Öcalan, DEM, Demirtaş hepsi ayrı bir telden çalıyor. PKK’nın sözde yöneticileri açıklama üstüne açıklama yapıyorlar. Silah bırakmanın mümkün olmadığını ortada 50 yıllık “emeklerinin” olduğunu falan söyleyen var. CHP’ye çağrı yapıp “kayyum zulmüne” karşı ortak hareket edip eylemler yapılmasını gerektiğini söylüyorlar. İmamoğlu liderliğinde CHP’de bu çağrıların ardından elinden geleni yapmaya çalışıyor. Bir gün Mardin’deler diğer gün Esenyurt’da. Tunceli ve çeşitli ilçelerine atanan yeni kayyumların ardından önümüzdeki günlerde soluğu orada alırlar. Tunceli’de görevden alınan başkanlar halkı sokağa çağırıp Dersim isyanını motivasyon olarak sunuyordu. Dersim isyanı, Atatürk, CHP, İmamoğlu, DEM vb. çok çelişkili ayık kafa ile çözülemeyecek ilişkiler yumağı. Bütün bu çelişkilere rağmen sırf Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’yi sevmediğinden dolayı bu kaotik yapıyı destekleyen bir seçmen kitlesi. Ne diyelim ne hâlleri varsa görsünler.
Takım tutar gibi siyasetçi desteklenmeyeceği ortada. Sırf birilerini sevmeyip, iyi yanlarını görmek istemediğinden koşulsuz şartsız belli bir vasatı destekleyenler var. Bu vasatın yönetmeye çalıştığı belediyelerin hâli ortada. Ülkeyi yönetmek, belediyeyi yönetememeye benzemez. Bir yandan hükümet kendine çekidüzen verip ekonomi başta olmak üzere sorunlara çözüm bulurken, seçmende takıntılarından kurtulup ülkenin geleceği noktasında fantezi peşinde koşmamalı. Bu işin şakası olmaz…