Ahmet Çalık Bana Ne Sormuştu?

Mehmet Toker
Bu satırları yazıp yazmamak konusunda ciddi anlamda kararsız(d)ım. Ahirete irtihali ile tüm bir şehri, bir camiayı, tanıyan tanımayan herkesi derinden etkileyen bir kardeşimize dua ve rahmete vesile olacağı düşüncesi ile yazmamın daha uygun olacağı, kanaati hasıl oldu. Gelecek kuşaklara, yetişmekte olan nesillere, popçuları, topçuları, artistleri, sanatçıları kendisine rol model alan gençlerimize örnek bir kişiliğin tanıtılması noktasında da yazılması gerektiğine inandığım için yazıyorum.
 
2017 yılının Kasım-Aralık ya da 2018'in Ocak aylarındaydı. Tarihi net hatırlayamıyorum. Zira o dönemde hem yurtiçi hem de yurtdışına, İstanbul bağlantılı ardı ardına 4-5 uçuş yaptığım için hangisinde karşılaştığımız, -belki de üzüntümün etkisiyle- net olarak hatırıma gelmiyor. Ama hatırladığım, ara ara gazete de televizyonda ismi geçtiğinde zihnimde canlanan net bir diyalog var. İstanbul aktarmalı uçuş için Ankara'dan uçağa bindim. Koltuk numaramı arayıp bulduğumda sağ tarafımda pencere kenarında uzun boylu, spor giyimli, hafif kirli sakallı bir delikanlı duruyordu. Ortadaki koltuğa yerime oturdum. Pencere kenarındaki genç başını koltuğa yaslamış, gözlerini kapatmış ama dudakları kıpırdıyordu. Sanki dua ediyor, bir şeyler okuyor gibi bir hali vardı. Kabin memurları, gereken emniyet uyarılarını yaptılar ve birazdan uçağımız Ankara'dan havalandı. Sağımda bulunan genç delikanlı kısa bir müddet aşağıyı izledi. Sonra döndü şöyle bir baktı. Biraz böyle çekingen bir sesle: "Hayırlı yolculuklar abi!" dedi.  Teşekkür ettim. "Bir şey sorabilir miyim? dedi. "Tabii ki buyurun" dedim.  "Ya özür dilerim. Ben sizi hocaya benzettim de hoca mısınız?" dedi.  Evet, manasında imada bulundum. Nasıl soracağını, ne soracağını kafasında şöyle bir tasarladıktan sonra biraz mahcup, biraz sıkılgan bir tavırla: "Hocam," dedi. "Namazların cem edilmesi konusu var ya şimdi o sadece yolculukta ya da böyle çok zor şartlarda mı oluyor, cem edilebiliyor? Mesela hocam, bizim çalışmalar bazen namaz vaktini de geçirecek şekilde uzun sürebiliyor. Örneğin ikindi namazı için bunu söyleyebilirim. Çalışmalar  esnasında tabi namaz kılmamıza da izin vermiyorlar ya da yani diğer arkadaşlar çalışırken sizin bir köşeye çekilmeniz olmuyor. Bu gibi durumlarda namazları cem edebilir miyiz?" anlamını içeren bir soru yöneltti. Ben de bu genç, delikanlı kardeşimizin bu sorusunu dilim döndüğünce ayrıntılı bir şekilde izah etmeye çalıştım. Namazlarını kazaya bırakmaması gerektiğini, cem etmesinin daha evla olacağını dilim döndüğünce anlattım. İlgi ile sanki söylediklerimi unutmaktan korkuyormuşcasına dinledi. Zaten Ankara-İstanbul arası kısa sürüyor. Konuşmamı bitirdiğimde kabin memurlarının, "İstanbul için alçalmaya başlıyoruz. Lütfen yerlerinize oturun, kemerlerinizi bağlayın!" ikazını duyduk. 
 
Bu samimi öğrenme, uygulama aşkında olan kardeşimize: "Asker veya polis misiniz yoksa cerrah vb. sağlık görevlisi misiniz?" diye sordum. Hafif bir tebessümle: "Yok hocam, ikisi de değil." dedi. Acaba ne iş yapıyor? merakım yüzüme yansımış olacak ki, sanki etraftakilerin duymasından da rahatsız olacakmış gibi  daha düşük ve kısık bir sesle: "Hocam, sporcuyum. Galatasaray kulübünde  futbol oynuyorum." dedi. "Galatasaray öyle mi? Konuşurken simanız yabancı gelmedi ama tahmin etmemiştim. İsim neydi?" dedim. "Ahmet Çalık, hocam" dedi. Başarılar diledim. Uçağımız inip aprona yanaştıktan sonra teşekkür ederek uçaktan çıktık.
 
Ben koşar adım, aktarma yapacağım uçağın,  yolcu alacağı kapıya gittim. İçimden helal olsun dedim, ciddi paralar kazanıyorken,  sürekli göz önünde tanınmış bir futbolcu iken, emsalleri magazin sayfalarına çok farklı haberlerle konu olurken, yan yana uçtuğu kişinin hoca olduğunu tahmin edip, namazların cem edilmesini soruyor.
 
Bu hatıra üzeri küllenmiş bir biçimde, yıllardır benim zihnimin bir köşesinde bekliyordu. Bana soru/fetva  soran tüm müsteftilerimin soruları ve anlattıkları gibi bende gizli kaldı. Benimle mezara gidecekti. Ancak, 11 Ocak salı günü saat 09:00 sıralarında telefonuma, Yeni Haber uygulanmasından son dakika bilgisi düşene kadar. O son dakika bilgisi, soğuk bir rüzgar gibi esip bu hatıramın üzerindeki o sıcacık külleri savurana kadar. O haber şöyle diyordu: "Konyasporlu futbolcumuz Ahmet Çalık, Gölbaşı yakınlarında geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti!"
 
Kalbindeki iman siretine, alnındaki secde izi sûretine aksetmiş olan, gerek sahadaki, gerek dışarıdaki efendiliğiyle, duruşuyla, edebiyle, ahlakıyla, samimiyetiyle gençlere örnek olması gereken tertemiz bir Anadolu evladı kubbede hoş bir sadâ bırakarak makamına kavuşmuştu. Ne paranın vermiş olduğu zenginlik, ne İstanbul'un ışıltılı yaşantısı, ne şan, ne şöhret onun duruşunu boz(a)mamış, şahsında tebeddün etmiş olan Anadolu İrfanını ondan söküp alamamıştı. Mekanın cennet olsun Ahmet Çalık. Başımız sağolsun Çalık ailesi, Konyaspor Camiamız, Konya'mız ve tüm sevenleri. Biz Ahmet kardeşimizi iyi bildik...