Bu yazımı;
İdlib’te kimyasal bombalar altında boğularak ölen çocuklara,
Gözlerinin önünde bebekleri ölürken, çaresizce izlemekten başka bir şey yapamayan annelere,
Eşlerini ve çocuklarını Türkiye’ye emanet edip 6 yıldır savaşan babalara,
Aç biilaç vatanında ölümü bekleyen yaşlılara atfediyorum…
Ha bir de;
İdlib’te çocuklar boğularak ölürken, sosyal medyadan zulüm-mazlum geyiği yapıp konu Konya’daki Suriyelilere gelince ‘Bunlarda çok oldu kardeşim’ diyenlere,
Bebekleri kucaklarında ölen annelere art niyet besleyen canilere,
Babalarında -başlarında geldikleri ailelere bakmak için ucuza çalışarak- en zor ve dargünlerinden kurtardıkları sanayici ve esnaflara da atfediyorum.
…
Suriyelilerin Esed Zulmünden kaçarak ülkemize sığınmalarının ardından 6 yıl geride kaldı.
Bu süre zarfında tüm Türkiye’de olduğu gibi Konya’da üzerine düşeni yaptı ve bugün itibariyle yaklaşık 100 bin kişiye kol kanat geriyor.
Bu süre zarfında Suriyeliler ile ilgili bir takım eksiklikler de yaşanmadı değil.
“Özellikle Göç İdaresi’nin bazı hataları neticesinde birçok mağduriyet yaşandı.Altı kez kimlik değişiminin olması, kimliklerin yanlış verilmesi nedeniyle Suriyeliler birçok hizmetten yararlanamadı. Mağdur oldu. Bunlara bu insanlara gösterilen kötü muamele de cabası…”
İlk olarak şunu söylemek istiyorum; Şimdi bazıları bu tırnak içine aldığım ve kalın harflerle altını çizdiğim bu cümleleri benim söylediğimi sanıyor ama değil. Bu cümleler mağdur bir kesimin bize ilettiği şikâyetler.
Bu konu ile ilgili olarak gelen şikâyetlerin ardı arkası kesilmeyince bizde öncelikle Göç İdaresi Müdürü Sayın Ahmet Babaoğlu’ndan randevu talep ettik. O gün bugündür halen randevumuza geri dönülmedi.
Randevudan bir sonuç çıkmayacağını anlayınca biz de durumu araştırıp iki haber oluşturduk;
İlki Suriyelilerin altıncı kez değiştirilen kimlikleriyle ilgili mağduriyet ve şehrin merkezinde anıt civarında oluşan insan kalabalığının oluşturduğu kötü görüntüydü. Ki buda benim bir kanaatim değil, konu ile ilgili esnafından memuruna herkesin şikâyetini gündeme taşıdım…
Haberimiz ses getirmiş olacak ki kimliklerin yenileme işlemi başka bir yere taşındı. Tabi bu taşınma ile birlikte sıkıntılar sona ermedi.
Bu kez de Suriyelilere işlemlerin yapıldığı yerin kapısına bir yazı yazıldı. ‘Ya Garip Kün edip’ yazısı. Arapçam çok iyi değil ama Garip bildiğimiz garib. Yani mahzun. Yani göçen. Kün ol. Edip Edepli. Bir atasözü Ey garip edepli ol…
Cümle her haliyle basit. Edebi olarak da basit. Anlamıyla da basit.
Ama bunu dünyanın en masum sözüymüş gibi gösterip bize bazı basın yayın kuruluşlarıyla birlikte saldırılarda bulunmaya çalıştılar. Çok masum, sıradan bir sözmüş…
Öyleyse sizde bütün devlet kurumlarının girişine bunu yazın, sıraya geçmeyen tüm insanlar için dedik, görün bakın neler oluyor çok sıradansa…
Tabi bu kurum ve başındaki isim ‘Bir yanlışlık oldu. Yanlış yapmak insani bir olaydır. Olmamalıydı. Uyarana da teşekkür ederiz. Düzelteceğiz’ demek yerine hatayı savunmaya devam ediyor…
4 Mart tarihli bu haberimizin ardından aradan epey bir zaman geçtikten sonra ne hikmetse 16 Nisan Halk oylamasının hemen ertesindeyaptığımız bu ikinci haber ile alakalı noter araçlığıyla bir ihtarname geldi.
Ahmet Babaoğlu’nun vekili aracılığıyla gönderdiği cevap ve düzeltme metninde şeref ve haysiyetini ihlal edici nitelikte gerçek dışı ithamlara yer verilmiştir denilmiş.
Ayrıca gönderilen metinde tüm işlemlerin sıramatik cihazlarıyla randevu usulüyle yapıldığı belirtiliyor. Şu an böyle olduğunu biliyoruz zaten. Ama bizim haberi yaptığımız sırada böyle bir usul olmadığı için yaptık biz o haberi… “Peki, o zaman bu yığılmalar neden oluyor” diye sormadan edemeyeceğim…
Bir diğer iddia ise tam bir infial;
Kalabalığı ellerinde sopalar bulunan görevlilerin demir kapılara vurarak ve hakaret ederek dağıtmaya çalışmasının bir hayal ürünü olup masa başında oluşturulan bir kurgu olduğunu ifade ediyorSayın Babaoğlu.
Hâlbuki bu olaya bizzat kendim şahit oldum. Birinin iddiasını taşımadım habere. Yani bu durumda bize gönderilen cevap metni bir hayal ürünü ve masa başında yapılmış bir kurgudan ibaret oluyor.
Bir bürokrata, sormadan masa başında tekzip metni hazırlatmak yakışmamış…
Bir bürokrata kendini temize çıkarmak için başkalarına haber yaptırmak yakışmamış…
CHP’nin tek parti döneminde ülkeyi idare eden bürokratlar kadar halkına uzak bürokratlar varmış ülkemde meğer haberimiz yokmuş.
Ne farkı var ki şimdi…
Keşke vatandaşınıza bu kadar uzak olmayıp bir sorsaydınız. Sorunlara çözüm ancak böyle bulunur. Üstünü kapatarak ve haklı olduğunu düşünerek değil…