Geçen hafta Albayrak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Albayrak’la bir konuda oldukça ilginç bir görüşmemiz oldu.
MÜSİAD Fuarı sebebiyle bulunduğumuz İstanbul’da Cuma akşamı Yeni Şafak Yayın yönetmeni İbrahim Karagül’ü ziyaretimiz sırasında gazetenin sahibi Ahmet Albayrak’la İbrahim Karagül’ün odasında karşılaşmamız hoş bir tevafuk oldu. Ertesi güne yazısını yetiştirme telaşı içinde olan Karagül, bilgisayarına gömülmüşken, bizler (Abdullah Hanönü, Ecevit Öksüz ve Fikri Cumhur) Ahmet Albayrak’la derin bir sohbete daldık.
Sohbetin konusu, Albayrak medya ve gurubun diğer şirketleri değildi. Türkiye’deki medyanın durumu, medyanın dönüşümü, sosyal medya, TV izlenme oranları ve internet hitleri hiç değildi. Ekonominin gidişatı ve önümüzdeki günlerde bizleri neyin beklediği, alınacak tedbirlerde değildi TÜMOSAN ve savunma sanayine biraz değindik ama ana konumuz bu da değildi. Eğitim ve İmam Hatiplileri konuştuk ama bu da değildi. Sohbetimizin merkezi olan konuya buradan giriş yaptı Ahmet Bey.
Önce çocuklarımızın olup olmadığını sordu, hepimizin olduğunu söyleyince başından geçen bir olayı anlatmaya başladı.
Bir hoca (din adamı) çocuklar ve gençler için yaptıracağı bir ilim-eğitim merkezi için yardım ister. Ahmet Bey’de “Sana yardım edeyim Hocam ama o konuda değil şu konuda” diye O’nu bir konuda araştırma yapması noktasında teşvik eder. Adam bakar konu ciddi ve işini takip eden biri var karşısında ben bunu yapamam der o zaman yardımda alamaz haliyle.
Konu: Ali-İmran suresi 41 ve Meryem suresindeki 8-9-10. ayetlerinde geçen Zekeriya (as) kıssası.
Ayet şöyle; “Zekeriya Dedi ki: “Rabbim, bana bir alamet ver.” Sana alamet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah onu tesbih et.” dedi.”
Ahmet Bey, Zekeriya (as) Peygamberin yaşlı bir adam ve eşi de kısırken Allah’ın lütfü ile kendisine Yahya (as) Peygamber’in bahşedildiği buyrulan bu ayete günümüzdeki doğum uzmanı doktorlar ve tefsircilerin nasıl yaklaştıklarını merak ederek, bu ayette pek çok hikmet var, neden görülmüyor serzenişini dile getirdi. Bu ayet o kadar önemli mesajlar içeriyor ki bunu başta Diyanet İşleri ve dindar tabipler mutlaka araştırmalı.
Ayetteki önemli uyarı;“üç gün konuşmamak”. Ahmet Bey, çocuğu olmayan birinin ayette anıldığı şekliyle “üç gün konuşmadan”beklemesi sonucunun ne olacağını niye kimse uygulamıyor, neden merak etmiyor, bu konuda neden hiçbir çalışma yapılmıyor, Kuran’ın hikmeti/mesajı tüm çağlar içindir, bunu neden din adamları tam olarak anlatmıyor” diye hayıflanmada bulunuyor.
Açıkçası bu ayete bu gözle hiç bakmadığımı fark ediyorum. Dahası kimseden de böyle bir bakış açısı görmedim. Hatta Zekeriya (as) Peygamberle ilgili bildiklerimin de oldukça sınırlıymış. Ahmet Albayrak’tan Allah razı olsun, sadece bu konu bile ne kadar hassasiyet içinde olduğunu gösteriyor, yaptığı diğer nitelikli eğitim çalışmaları cabası..Ahmet Bey bize Zekeriya (as) kıssasını anımsattı ama Kuran’ın nasıl büyük bir rehber olduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamamız, hayatımızın tek rehberinin “Kuran” olduğunu hiç unutmamız gerekiyor.
Diyanet ciddi bir Kuran’ı anlama seferberliği başlatmalı. Sure sure Kuran’ın bize ne söylediğini anlatmalı. Diyanet TV bu iş için iyi bir araç. Kuran’ı iyi bilen ve doğru anlayanları da bi zahmet bulsun Diyanet.
Bu Zekeriya Peygamber kıssası, çocuğu olmayanlar içinde bir fırsat olabilir. Geveze bir dünya için üç gün konuşmamak ne kadar zor olabilir ki…
Konyalı vekiller mi başarılı gazeteciler mi?
Perşembe günü Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Sorgun’un davetlisi olarak Konya basını olarak Ankara’ya gittik. Ahmet Sorgun’un bu davetine Konya’dan 50’ye yakın gazeteci katıldı ki, en azından ben daha önce böyle bir organizasyon görmedim. Diğer arkadaşlarda görmemiş. Yani Ak Parti döneminde ilk kez yapılıyor bu. Öncesinde zaten olmazdı.
Ankara’da Konyalı vekillerle Mecliste yapılan toplantı hem samimi, hem renkli hem de oldukça kucaklayıcıydı. Son saniye trene koşarak yetişmemiş olsak, daha da güzel anılarla kalacaktı o buluşma. Olsun yinede her şeyiyle başarılı bir iş çıkardı Ahmet Sorgun ve ekibi.
O buluşmada Konyalı vekillerin pek çoğu Konya basınından çok memnun olduklarını söylediler. Bunu ister samimiyetten söylesinler ister siyaseten biraz kurcalanması gereken bir cümle gibi geldi bana.
Vekillerin çoğunluğu basının tümünden memnunsa burada iki taraftan biri işini tam yapmıyordur. Herkesin yakın olduğu, samimi olduğu özel hukuku olduğu kişiler olabilir, iki tarafta da. Ama bu nasıl genellenebilir ki. Olaya böyle bakınca kanaatimce Konya basını olarak biraz işimizi eksik yapıyoruz. Kamuoyunun beklentileri ve milletin sesini tam yansıtamıyoruz kanaati oluştu bende. Düşünsenize bu bende oluşuyor. Durumu anlayın…