Paris’te yaşanan insanlık dışı saldırı beni şaşırttı.
Aslında Avrupa’da bir hareketlilik bekliyordum. Ancak bu denlisini değil.
Bu noktada Fransa’ya başsağlığı dilemek ve böylesi olayların bir daha yaşanmamasını temenni etmek en güzeli.
Ancak olayla ilgili aklıma takılanlara da değinmek istiyorum.
Paris saldırısı söylediğim gibi beni şaşırttı. Fakat beni en fazla şaşırtan konu kimsenin Cumhurbaşkanı, Başbakan ve İç İşleri Bakanı’nı istifaya davet etmemiş olması…
Sadece bu mu?
Elbette hayır…
Yine hiç kimsenin Elize Sarayı’nı suçlayarak IŞID mücadelesine “Sarayın Savaşı” dememesi…
İstihbarat yahut güvenlik açığından kimsenin bahsetmemesi…
Bütün bunlar ne kadar şaşırtıcı değil mi?
Ankara’da patlayan bombalar sonrasında yaşadığımız olayların hiç birinin Paris saldırısı sonrası yaşanmaması ne tuhaf.
Fransız basınının tavrıyla bizim medyamızın tavrını kıyaslayabilir misiniz?
Kıyasladığınızda ne kadar çok vatan haini ve satılmış kalem olduğunu sizlerde benim gibi görebiliyor musunuz?
Evet, acı bir saldırı yaşandı.
Ankara patlaması neyse hiç kuşkusuz Paris saldırısı da aynıdır.
Ancak Fransa için yas tutanlar, Ankara saldırısı sonrası nasıl bir ihanetin içinde olduklarını adeta ispatlamış durumdalar.
Bu saldırı sonrası bir konuyu daha gündeme getirmek gerekiyor.
Ne demişti Sayın Cumhurbaşkanımız, “terör maşası bir gün o maşayı tutanları da yakar.”
Evet, bugün yaşanan olay tam anlamıyla budur.
Fransa yıllarca Ermeni teröristleri barındırarak Türkiye’ye ve Türk diplomatlara yapılan saldırılara çanak tuttu.
PKK’lı teröristlerin ülkelerinde özgürce hareket etmesine müsaade etti.
En son Suriye’de Esed’in sivil vatandaşları katletmesine seyirci kaldı.
Evet, yıllarca teröristlere karşı kayıtsız kalıp sivil katliamlarına seyirci kalan Fransa bugün terörü kalbinde hissetti.
Elbette bu terör olayını tasvip etmiyoruz. Anacak olay tam da Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi cereyan etti. Terör kartını her zaman kullanan Batı terörün en acısını yaşadı.
Oysa Türkiye’nin, daha doğru bir ifadeyle, Sayın Davutoğlu Dış İşleri Bakanı iken Suriye’ye müdahale çağrısına uyulsa, Esed yönetimden uzaklaşsa, bunca sivil Esed tarafından öldürülmese bugün Suriye’den yaşanan göç dalgası yaşanmayacak, Avrupa devletlerinin sınırları mülteciler tarafından delik deşik edilmeyecek, güvenlik açığı ortaya çıkmayacak ve belki de bu patlamalar yaşanmayacaktı.
Fakat izlenen politika ve Batı’nın aç gözlülüğü terörü Avrupa’ya taşıdı.
Şunun altını çizmek istiyorum.
IŞID yada DEAŞ yapısal anlamda güçlü bir örgüt değil. Sadece siyasi boşluktan faydalanarak geniş bir hareket alanına sahip olmuş, eli silahlı başıbozuklar takımı.
Yapılacak bir kara saldırısıyla kolaylıkla kökü kazınacaktır bölgede.
Yapılacak tek şey sağlam bir süpürme harekâtı.
Sonrasında ise Esed’in iktidardan uzaklaştırılması.
Eğer Esed yönetimden uzaklaştırılırsa ve Suriye’de hayat normale dönerse, yoğun mülteci akını azalacak ve sınır güvenliği daha iyi bir noktaya taşınacaktır.
Peki, aklıma takılan soru şu.
Bu başıbozuk takımı böylesi bir saldırıyı nasıl organize eder?
Benim aklımdan geçen şu.
Suriye’de bir kara gücü gerekli. Türkiye’yi bölgeye sokarlarsa çıkmamasından korkuyorlar. Almanya bu işe girmek istemez.
Geriye en iyi aday Fransa kalıyor.
Sanki bu saldırıların amacı Fransa’ya bir taşeronluk vermek isteniyor şüphesini getiriyor aklıma.
Bu şüphelerimde haklı olup olmadığımı sanıyorum yakın zamanda göreceğiz.