Ahlak, güler yüzlü olmaktan, iffetli olmaya kadar birçok iyiliği, güzelliği içinde barındıran bir kavramdır. İnsanın ve toplumun ahlaklı olması, bu temel üzerinden hareket etmesi ancak inançlı bir yapıya ve disiplinli bir anlayışa sahip olmakla mümkündür. Geçmişin güzelliklerini yaşatmak, dinin ritüellerini uygulamak ve kalpte sürekli iyiliği beslemekle ahlaklı bir insan, ahlaklı bir toplum ortaya çıkar.
Sevgili Peygamber’imiz (SAV) ‘‘Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.’’ derken aslında hakikate sahip çıkmanın yolunun da ahlak ile bütünleşerek olabileceğinin ip ucunu veriyor bizlere. Toplumları ayakta tutan bazı insani değerler vardır, adalet, özgürlük, yaşama hakkı, seyahat hakkı, barınma hakkı gibi. Son dönemde, özellikle bu değerleri savunduğunu söyleyen modern toplumlar, en çok da bu değerleri hiçe sayan uygulamalarla adeta suçüstü yakalanıyorlar. Sırayla bu değerler üzerinden konumuza devam edelim. Adalet kavramının nasıl sabote edildiğini görmemek için kör olmak gerekir. Suça göre değil, suçluya göre uygulanan ceza sistemi dünya düzenini nasıl bozuyor, birçok alanda gözüküyor. Özgürlük kavramı, çok yanlış bir uygulamayla gençliği, kadını ve erkeği bambaşka bir mecraya sürüklüyor. Her olguda olduğu gibi özgürlük de kendi sınırları içinde kalmak zorundadır. Yaprağın özgürlüğü dal üzerine çizilmiştir, ben özgürüm istediğim yere gider, istediğim şeyi yaparım diyebilir mi bir yaprak? Elbette diyemez, çünkü daldan ayrıldığı an ölümü başlar, yeşilliği yavaş yavaş kaybolur, kurur, çürür ve paramparça olur. Bir yaprak dalda mutlu olmalı, orada yeşerip serpilmeli, orada rüzgarla oynaşmalı, orada kuşlarla kaynaşmalıdır. Yaşama, seyahat ve barınma hakları ise insan için olmazsa olmaz kavramlardır. Ancak günümüzün hâkim güçleri bu konuda da maalesef iki yüzlü ve ahlaksız bir tavır sergilemekte ve kendi inancından, kendi görüşünden olmayanlardan bu hakları almak için her türlü ahlak dışı, insanlık dışı uygulamalarla dünyayı yakıp yıkmaktan geri durmamaktadırlar. Bakınız: Irak, Suriye, Filistin v.s.
Dünyayı kurtaracak olan şey, güzel ahlakın tamamlanmasına çalışmakta mümkün kılınabilir. Bu da menfaatin, gücün peşinde koşarak değil, hakikatin bayrağı altında toplanarak olacak bir şeydir. Düşüncede, sözde, kılık kıyafette, ortak alanlarda insanlarla olan ilişkilerde ve dünyaya bakışımızda ahlaki bir inkılap yapmamız bir ihtiyaç olarak karşımızda duruyor. Önce bireyler bu ahlaki zafiyetten kurtulmalı ve sonra da toplumsal bir ahlak yapısı temellendirilmelidir. Bunu yaparken referansımız seküler dünyanın dayatmalarını değil, dini kaynaklarımızı öncelememiz gerek.
Victor Hugo; “Bir çocuğa yalan söyleme demeyin, doğruyu söyleyin, birincisinde suçlamış, ikincisinde yol göstermiş olursunuz” diyor. İnsanda ve toplumda ahlaki değerlerin içselleştirilmesi ve temellendirilmesinde davranış noktamız bu düstur üzerinden gerçekleştirilebilir. Konya'mızın değerlerinden biri olan Hacı Veyiszade de Müslümanlığın propagandasının olmadığını, ancak İslam'ın yaşanarak yayılacağını söylermiştir. İşte bu, bize kendimizde olmayanı, başkasına geçiremeyeceğimiz gibi başkasından isteyemeyeceğimizi de gösteriyor. Toplumun temel taşı insandır, ahlakı temellendirmek de insan ahlakını yerli yerine oturtmakla mümkün olabilir. Her insan kendi hayatından ve kendi ahlakından sorumludur. Nasıl yapılarda her sütun kendi üzerine binen ağırlığı taşıyorsa, toplumlarda da her insan kendi üzerine düşen görevi yapmaktan kaçmamalıdır. Özgürlük, sorumlulukların sınırında biter, sorumluluk ise sağlam bir ahlak ile yerine getirilebilir.
Ahlaksız bir topluma bugünün dünyasından birçok örnek verilebilir ancak en güzel örnek, Efendimiz ’in (SAV) peygamberliğinden önceki cahiliye dönemi gösterilebilir. Ahlakın tamamlayıcısın icraatları başladıktan sonraki Asr-ı saadet ise ahlaklı bir toplumun en güzel örneğidir. İşte ahlakın insan ve toplum üzerinde temellendirilmesinin çıkış noktası burası olmalıdır.
Bu gayret için ne kadar insanüstü bir güce sahip olunması gerektiği düşünülebilirse de özde insanda başlayacak ve yine insanda bitecek bir konudur. Eskilerin dediği gibi herkes kapısının önünü süpürürse bütün şehir temiz olur. Bunu yapmak için başkalarının gayretini beklersek, asla gerekli sonucu alamayız. Bir yerden başlamak gerekiyor, öyleyse benden başlasın diyerek bu harekete bir ivme kazandırma zamanı çoktan gelmiştir. Dünyanın buna ihtiyacı var, insanın buna ihtiyacı var, mazlumların, mağdurların, evi yıkılan, annesi babası katledilen çocukların buna ihtiyacı var. Ve her zaman olduğu gibi bunu da hakikatin varisleri başaracaktır. Ahlak, ideal bir hayatın temelidir, mutlaka temin edilmelidir.
Sevgiyle kalın.