Seçim öncesi yazmaya başlamıştım bu yazıyı; ilk cümlemizi, “söyleyin hangi Müslümanlık” diye kumuştuk. Bekledim, öyle ya da böyle vatandaşı olduğumuz, üzerinde var olduğumuz, geleceği için hayallere daldığımız Türkiye’nin seçim sonrası alacağı halden neştele tekrar aynı soruyu sorarım kararına vardım.
Politikaya bakarsanız üç aşağı beş yukarı hemen herkesin tahmin edebileceği yorumlar yapıldı medyada, sosyal medyada, ekranlarda filan. Çatı aday için yine kendi ifadesi ile “söylenecek söz kalmamıştı” çünkü söz bitmişti. Çatıyı kuranlar başarılı olduklarını mağlubun kendileri değil, rakipleri ve onu destekleyenler olduğunu söylediler. Biri haksız yarıştan dem vurdu diğeri demokrasinin kaybettiğinden. Çatının kirişleri olan partiler zaten hiç ses çıkarmadı.
Sanatçılar da bir tuhaf bizim ülkemizde; kendi sanatlarını yaptıkları bir şekilde müşterisi olan toplumlarına verdi veriştirdi bazıları. “hanzo” diyecek kadar ileri gidenler bile oldu. Sayı hesabı yapanlar, “sandığa gitmeyenlerle birlikte aslında bu adama karşı olanlar çok” teranesi okuyanlar, küfredenler, sövüp sayanlar…
Adı “paralel” kalanlar politik yanlarının silgiyle silindiğini görmediler, verip veriştirdiler, gazetelerinde, televizyonlarında ve cıvıldaşmalarında. Duanın da hassasiyeti, derinliği ve adabı kaybolup gitti ellerinde.
Önceleri “bu adam Amerikancı, bizi büyük ağabeyin elinde oyuncak etti” diyenler, şimdilerde Obama telefonuna çıkmıyormuş diye azarlıyor. Özgürlüğümüz elimizden alındı diyenler, sahillerde istedikleri haltı yemeye devam ediyorlar. İsrail’e fazla yakın diyenler, şimdi Ortadoğu politikasını yerden yere vuruyor. IŞID ile anlaşmalı diyorlar ama sözde halife bu adamı tehdit ediyor. Dün Suriye ile kardeş oldu diye bağıranlar Esad’la düşman diye hopluyorlar. Ulusalcılar, paralelciler, milliyetçiler, solcular, küçüklü büyüklü partiler, dini gruplar karşı bu adama. Millet dediğiniz şey ne bilmiyorum ama bir karar vermiş “millet” eğer millet sayıyorsak.
Olayı sıradanlaştıranlar ve ülkenin tarihinde doğal bir seçim süreci yaşanmış havası vererek sadece sayısal veri peşinde olanlar da var elbet. Bunlar kendi pozisyonları ile ilgili sonuçlara bakıyorlar zaten.
Aslında herkes kendi pozisyonunu alıyor. Olan bitene bakıp bir sonraki etapta nerede duracağı ile ilgili planlar yapıyor. İlkelere, değerlere, edebe dikkat eden yok neredeyse. Hemen herkes değişen duruma göre şekil alabilecek kıvamda sıvılaşmış durumda.
Müslümanlar İslam’dan çok ait oldukları cemaate göre sıvılaşıyor, hayat anlayışını maddiyata, kapitale göre şekillendiren Müslümanlar “istikrar” derken daha çok kazanıp daha fazla harcamayı kastediyorlar. Paralelin boşalttığı alana sızmak isteyenler yok değil hem de büyük iştahla. Şimdi batı dünyası el ovuşturuyor halimize, dönüp diyorlar kendi halklarına “işte Müslümanların hali” Kendinden olmayanı aşağılamak, hor görmek, aşağı görmek hatta yok saymak üzerine keskin hatları olan parçalı bir hayatı biz kurduk bizzat.
Düşmanımıza göre tavır almayı beceremediğimizden olsa gerek hep yanımızdakine döndü oklarımız.