"Ağlama karanfil, beni de ağlatma
Sil gözyaşlarını
Yeşerecek sevdan, kutlu tohumlarla
Körpe dudaklarda.
Aldırma söylenen o sözlere,
Sen dağıt etrafa mis kokunu,
Umudu, sevgiyi, özlemlerini
ve hasretleri.."
Eşref Ziya Terzi'ye ait olan bu ezgiyi, "28 Şubat" dönemini yaşamış, 30 yaş ve üstü bütün İman Hatip Lisesi öğrencileri bilir. Bu dönemde hayalleri elinden alınan, üniversite kapılarında hakarete uğrayan, okullarından koparılan karanfillerin hikayesini anlatır bu şarkı.
Konya İmam Hatip Lisesi 2010 yılı mezunuyum. Biz bu dönemin en sonunu yaşayan nesiliz. Ablalarımızın yaşadığı büyük sıkıntıları yaşamadık. Onlardan daha rahattık, mevcut hükümetten dolayı daha umutluyduk. Ama gördüğümüz ayrımcılık, yaşadığımız psikolojik baskı azımsanacak küçüklükte de değildi.
Lisede, 2. sınıfta okurken ilk kez kalkmıştı eşarp yasağı. Nasıl sevinçliyiz, nasıl coşkuluyuz. Hepimizin farklı farklı bölümlerde okuma hayalleri vardı ve yasağın kalkmasıyla umudumuz yeşerdi.
2 hafta sürmedi sevincimiz. Tekrar yasak geldi. Kimya dersinde aldık haberini. Onuru kırıldığı için gözyaşı döken o karanfillerden biriyim.
Okulumuza Milli Güvenlik dersleri için koli koli peruk alınmıştı. "Konferans salonunda öğrenci koltuklarının ışıkları kapatılacak, siz de fazla hareket edip kendinizi göstermeyin" diye uyarmıştı hocalarımız. Dersimize gelen albayın dikkatini çekmemek için. Çünkü başımız kapalı; ne tuhaf değil mi İmam Hatip Lisesinde okuyan kızların başını örtmesi.
Diğer yıl eşit ağırlık sınıfına geçtik. Sayısalda hayalini kurabileceğimiz bir bölüm kalmamıştı. Başımızı açmamak için İlahiyat Fakültesi dışında tercih yapamazdık. Açmayı göze alanlar için de katsayı engeli vardı.
"Niye örtüyorsunuz başınızı, açın hava alsın" diye dalga geçen İngilizce hocasını; denetim var diye, kapalı olduğu için eşyalarını emanet edip saklanan matematik öğretmenimizi; kimya dersinde aldığımız o haberin verdiği aşağılanmışlık hissini bugün yaşamış gibi hatırlıyorum.
Son katsayı mağduruyum, eşarpla üniversiteye giren ilk nesildenim. Ümmetine, milletine faydalı olma gayesi taşıyan bir öğretmen oldum. Eşarbımın kimseye bir zararı olmadı.
Ben o günleri, haysiyetimizin ayaklar altına alındığı o günleri hiç unutmadım.
"Unutulan soykırım tekrarlanır" demiş Aliya İzzetbegoviç.
Asla unutmayacağım..