Bugün aslında son birkaç aydır yazmak isteyip de fakat yoğun gündem nedeniyle bir türlü fırsat bulamadığım kafama takılan bazı soruları dillendirmek istiyorum. Efsane dizi Ekmek Teknesi’ndeki kıl kasap misali “İyi de ağa kafama bir şey takıldı” diyorum.
Camilere ibadet etmenin yanında aynı zamanda huzur bulmaya da gidiyoruz. İnsan gündelik hayatın hay-huyundan uzaklaşıp Allah’a yönelmek istiyor ama bu hiç de kolay olmuyor. Camilerimiz maalesef git gide lüks evlerin salonlarına benziyor. Burada anlatmak istediğim mesele mimari açıdan bir cami eleştirisi değil. O konuyu yeri geldiğinde ayrıca değerlendiririz. Camilerimizdeki halılar, tespihler, saat ve diğer pano gibi objelerde hep bir gösteriş merakı var.
Şimdi yaz dönemi olduğundan camilerimizde öğrenciler Kuran eğitimi de alıyorlar. İşte ben bu eğitim sırasında kullanılan rahlelere anlam veremiyor, gördükçe sinir oluyorum. Şöyle ki önceden bu rahlelerin hepsi ahşaptan yapılıp, her biri bir el emeği ve bir sanat ürünüydü. Hatta bazılarına ustaları tarafından çeşitli motifler çizilir, farklı tasarımlar yapılırdı. Son birkaç yıldır ise camilerimizde her biri ayrı bir zevksizlik abidesi olan plastik rahleler yaygınlaştı. Bazıları ise insanla dalga geçer gibi yapılan ahşap görünümlü plastik rahleler. Sanki mübarek doğan görünümlü şahin… Biz camilerimizdeki bu estetik bakış açısını ne zaman kaybettik anlamadım. Gündelik hayatımızın her alanına girmiş bu plastiği camilerimizden uzak tutmak çok mu zor. Kimisi Çin malı kimisi yerli üretim bu plastik rahleler nasıl bir pazarlama dehasıyla camilerimizi işgal etti araştırmak gerek. Hocalarımız, Diyanet yetkilileri hiç öyle bu rahleler daha ekonomik daha pratik ayağına yatmasınlar. Konyamızdan örnek vermek gerekirse il müftülüğü bir heyet oluşturup kampanya başlatsa eminim marangozlar sanayindeki esnaflar sırf hayrına onlarca rahleyi bedavadan camilerimize verir. Çünkü bilirler ki yaptıkları eserlerde okunacak Kuran ile ömür boyu sevap kazanacaklardır. Lakin bu işlerle uğraşmaya yetkililerimizin vakti yoktur. Ver siparişi internetten on tanesi 100 liraya birbirinden şekilsiz rahleler camiye kadar gelsin. Ondan sonrada hutbeden haybeye modern zaman eleştirisi yapmaya devam etsinler.
Camilerimizde yine son zamanlarda görüp, yanlış anlaşılmasa kalkıp parçalayacağım bir diğer şeyde minbere asılan jaluzi perdeler. Önceden minbere ağırlıklı olarak yeşil renkli kadife kumaşlı üzerinde çeşitli ayetlerin işlediği perdeler takılıyordu. Şimdi ise özellikle yeni camilerde bilgisayar çizimi lale resimlerinin yer aldığı yine bir tür plastikten yapılmış jaluzi perdeler yer alıyor. Camilerimizde hepsi aynı tornadan çıkmış ürünleri görünce biraz internetten araştırayım dedim karşıma koskocaman bir cami ürünleri sanayisi çıktı. Camiler için üretilmiş yüzlerce farklı modelde ürün onlarca ayrı sitede pazarlanıyor. İmamlarımız bile klasik cübbelerin yerine üzerinde çeşitli tasarımların yer aldığı cübbeler giyiyorlar. Neredeyse her vakit için ayrı bir cübbe giyecekler. Hocalarımız artık hutbeleri okudukları kâğıtları bile lokanta menüsü gibi deri görünümlü kapların içinde okumaya başladılar.
Plastik ve teknoloji konusunda en absürt durumla Ankara OR-AN şehrinde bir camide karşılaşmıştım. Hocaefendi hutbe için minbere çıktı. Elinde kâğıt yoktu. Ezbere hutbe anlatacak diye düşünürken minberde eline bir bilgisayar mouse’u aldı. Meğersem hoca minbere prompter koymuş hutbeyi bir siyasi lider edasıyla prompterden okuyormuş. Tabi ben hocanın elindeki mouse hareketlerinden hutbeye konsantre olamadım. Yine aynı camide yüz küsur ekran LCD TV’de hutbe yazılı olarak da gösterilmekteydi. Allah’tan namazı bilgisayar programı değil gerçek hoca kıldırdı(!) O gün bugündür bu camiye adım atmıyorum…
Aslında bugün kafama takılan birkaç soruya değinecektim ama biriyle bile yerimiz doldu. Diğer sorulara haftaya cevap ararız.